Telaş
Günler öyle bir hızla geçip gidiyor ki, insan durup geriye bakınca şaşırıyor.
Bir telaş içinde başlayıp telaş içinde bitiyor günlerimiz…
Zaman o kadar az ki, sevdiklerimize bile ayıramıyoruz bazen…
Ya da zamanı planlamakta başarılı değiliz.
Keyif için zaman bulamadığımız gibi, sağlığımıza bile bakamıyoruz çoğu zaman…
Spor yapmak lazım, ama zaman yok!
Kırlara çıkıp ciğerleri taze oksijenle doldurmak gerek, ama zaman yok!
Doktora gitmek, kontrolden geçmek gerek, ama zaman yok!
**
Cenazelerde aklımıza geliyor bazı gerçekler…
Ya da hasta yatağına düşünce!..
Sevdiklerimize zaman ayırmak gerektiğini…
Keyif için zaman yaratmamız gerektiğini…
Spora, sağlığa zaman ayırmak gerektiğini…
Hastalık döneminde ya da bir tanıdığın, akrabanın cenazesinde “Her şey boş” diyoruz da, biraz sonra hayata kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Can sıkıntısı, sorunlar, bitmeyen işler, imkansızlıklar, insanlar arasındaki diğer problemler de üstüne binince, stres yüklü dönüyoruz eve…
Oysa daha o gün öğle namazından sonra cenaze kaldırılırken ağzımızdan çıkmıştı “Hayat kısa” sözleri…
**
Küçük bir ülkede yaşamanın getirdiği olumsuzluklar az değil…
Ama bu küçük ülkenin güzel tarafları da az değil ki!..
Giderek kendi ülkemizi sevmez olduk galiba…
Sürekli sorunlarla boğuşmaktan mıdır, pozitif düşünmeyi unuttuğumuzdan mıdır, yoksa bu topraklardan umudumuzu yitirdik de ondan mıdır sevgimizin azalması?
Belki bunların hepsi doğru…
Belki bazıları hem ‘neden’, hem ‘sonuç’…
Sosyal travmalarımız kronikleşmiştir belki de…
Ya da travmasız yaşayamayacak denli ‘travma bağımlısı’ olduk!
**
Hayata yetişemiyoruz.
Ya da öyle hissediyoruz.
Bir yığın iş, bizi bekliyor.
Bir gün boş geçsek işleri, sanki dünya batacak.
Sorunlarla boğuşmayı birkaç gün ertelesek sanki güneş Batı’dan doğacak.
Öyle geliyor bize…
Sabah gün doğmadan başlayan koşuşturmaca gecenin bir yarısına kadar devam etmekle kalmıyor, rüyalarımıza da giriyor.
Ya da uykumuzu kaçırıp, geceye de ortak oluyor!
Oysa ertesi gün yine cenaze var.
Ve o cenazede bir daha anlatacağız birbirimize ‘hayatın ne kadar kısa’ olduğunu…
Ta ki bir başkası bizim cenazemizde aynı cümleleri kurana kadar!..