Telefon konuşmaları…
Ya oğlum gelsene…
Üst daire kiralık…
Hemen ilgileniyorum ben, al aileyi gel.
İşin de hazır, casinoyla konuştum ben… Abiye söyledim, “gelsin, lojman ayarlayana kadar idare edin, sonra hallederiz” dedi.
***
Fatma nassın?
Amcamla konuştun mu? Parayı gönderecek mi? Gerisini ben hallediyorum.
O para gelsin, sorun kalmaz.
Bak, ihmal etme ama… Hatırlat amcama…
Bu iş önemli, ortak hazır. Kiraladık dükkânı… Mallar da geliyor. Sen o işi hallet, gerisi bizde.
***
Haa, alacam. Alacam da sen da lâzım. Olmazsan olmaz ha!
Abi bak, içerdeki adamımız ayarladı. Problem çıkmaz.
Sen okey de, sonrasına karışma.
Tamam, tamam dayıya da söyle. İsterse o da girebilir bu işe…
Yok yok orası değil, boşalttım orayı… Başka bir yer.
Boşver, orasını sorma. Burası daha iyi.
***
Yok o arabayı almıyorum. Anlaşamadık sahibiyle… Zaten fazla istedi.
Başka bir tane var, onu alacam.
Yok yok galeriden değil. Bir tanıdık var, onun arkadaşı…
Araba ‘0’ gibi. Sağ direksiyon tabii. Abi, buradayız artık. Sol direksiyonu ne yapacam?
Merak etme, gönderecem o parayı… İnşaat yürüyor mu? İyi o zaman…
Bittiğinde o iş sende. Birinde sen oturacan zaten… Diğerlerini kiralarız artık.
Sen ordasın, bak ayarla. Ben gönderirim gerekeni…
***
Ramazan naptı Ayşe?
Ayarladı mı, geliyor mu? Yeni apartmandayız haa…
Yok, eskisi şirketin adamlarına kaldı. Kira vereceğimize orada onlar kalsın dedik.
Sen ne yapacan? Bırak, ihtiyara senin ablan bakacak artık.
Tabii tabii, gayınço da burda… Hüsnolar da…
O işi da aldık evet. Köydeki Musa, adamlarını aldı geldi.
Tamamlarız artık heralde… Bakarız gene…
***
Geleceğiz, geleceğiz de çocuklar gelmez herhalde…
Üç gün da olsa gelmek istemezler. Canları sıkılırmış.
Alıştılar Ayten… Alıştılar buraya, arkadaşları var, gezme tozma.
Köyde nepacaklar?
Büyüğüne araba da aldık zaten… Bütün gün onuynan…
Ali da ona takılır artık… Gerçi bazan almaz onu ama işte…
O da kalmak ister burda.
Boşver, zaten üç gün kalacağız biz da… Üç gün idare eder onlar…
Tamam, gelince görüşürüz.
Bak, biraz kuru dolmalık hazırla ha Ayten… İsot da getirecem, ona göre…
Hade, selam söyle bizimkilere…
***
Mahalleden, bazen de yoldan geçenlerden telefon konuşmaları…
Balkonlar ve kaldırımlar, bu konuşmaların ‘açık’ yeri gibi…
Çoğu konuşmanın içinde ‘para’…
Öyle para, böyle para.
Sigarasını tüttürürken balkonda, hoparlöre koyduğu telefondan konuştukları da çevre için güzel bir ‘hava’ atma aracı oluyor aynı zamanda…
Bir veya iki Kıbrıslı aile şahit olurken bu konuşulanlara, gerisi yine oralardan veya oralara yakın yerlerden, daha uzaklardan ise Ruslar veya etrafındaki kopmuş ülkeler…
***
Kapanıyorum evime, duyulmayacağım, rahatsız etmeyeceği bir tona düşürmek durumundayım sesimi… Memleketin sahibiymiş gibi çıkarılan yüksek seslere rağmen… Öyle ya! Türkiye’nin elindeki başka bir bölgede yaşanıyor artık o telefon konuşmaları…
Ben mi? Yabancı bir yerde, oralılara rahatsızlık vermeden, çok da göze batmadan yaşamaya çalışıyorum.