1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Temizlik ihalesinde ‘yasal mevzuat’ tartışması
Temizlik ihalesinde ‘yasal mevzuat’ tartışması

Temizlik ihalesinde ‘yasal mevzuat’ tartışması

Eğitim Bakanlığı’ndaki hademelerin taşeron şirket bünyesinde hizmet verdiği, ‘sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi’ sorunu ile gündemde olan ‘temizlik ihalesinde’ yasa dışı mevzuat iddiaları ortaya atıldı.

A+A-

Fehime ALASYA

Eğitim Bakanlığı’ndaki hademelerin taşeron şirket bünyesinde hizmet verdiği, ‘sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi’ sorunu ile gündemde olan ‘temizlik ihalesinde’ yasa dışı mevzuat iddiaları ortaya atıldı.

YENİDÜZEN, süreçte adı geçen taraflarla konuştu.

İhaleye giren ve ‘kaybeden taraf olarak konuyu yargıya taşıdığını’ ifade eden Medipest Medical Şirketi Direktörü Mustafa Dorman, ihalenin yasal mevzuata aykırı yapılarak sonuçlandırıldığını iddia etti. İhaleyi kazandığı belirtilen Cumero İnşaat Direktörü Cemal Uluçay, bu iddiaları yalanladı.

Kamu İşçileri Sendikası’nda (Kamu-İş) örgütlenen ve günlerdir ‘hak arayışı’ içinde olan Eğitim Bakanlığına bağlı okullardaki hademelerin mücadelesi devam ederken, süreç çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdi.

Merkezi İhale Komisyonu tarafından onaylanan fakat sendikanın yasalara aykırı yapıldığını iddia ettiği ‘temizlik ihalesiyle’ ilgili tartışmalar sürüyor.

Emekçilerin sendikasız çalıştırılarak ezildiğini anlatan ve okullardaki taşeron şirketlerde hizmet veren hademeler için bu mücadeleyi veren KAMU-İŞ Sendikası Başkanı Ahmet Serdaroğlu ve sendikanın avukatı Avukatı Şefik Aşçıoğulları da ihale süreci ve akabinde yaşananları YENİDÜZEN’e değerlendirdi.

Devletin ‘sendikalaşma’ karşısında durduğunu ifade eden Serdaroğlu ve Aşçıoğulları, süreçteki birçok adımın yasal zeminden uzak olduğunu savundu.


Medipest Medical Şirketi Direktörü Mustafa Dorman:

“Yasalar çiğnendi, 20 yıldır bu işi yapıyorum böylesini görmedim; adrese teslim bir ihale”

Medipest Medical Şirketi Direktörü Mustafa Dorman, Cumero isimli şirketin kazandığı ihalede birçok etik dışı gelişme yaşandığını iddia etti.

Teklifin hiçbir yasal mevzuata uygun olmadığını iddia eden Dorman, teklifin açıklanmasının ardından yargıya başvurduklarını anlattı.

“Bu ihale adrese teslim bir ihaledir” diyen Dorman, birçok ‘gayri yasal’ ve etik değerlerden yoksun, devlet araştırması yapılmadan sonuçlanan bir ihale olduğunu savundu.

 

“Teklif yasalara aykırıydı, Rekabet Kurulu emri uygulanmadı”

Önemli iddialarda bulunan Dorman, özetle şunları dile getirdi: 

“Rekabet Kurulu, bu ihale ile ilgili tüm işlemlerin durdurulması kararı aldı, bunu hem bakanlığına hem ihaleye hem de ilgili şirketlere bildirdi. Rekabet Kurulu Cumero Şirketi’nin teklifinin yasalara uygun olmadığının ve geçersiz olduğunun kararını verdi, bu şirketin tamamen devre dışı bırakılarak geriye kalan şirketler arasında karar üretilmesi için emir verdi. Bunu İhale Komisyonuna bildirdi ve bundan sonra olaylar artık trajikomik boyutlara ulaştı.

Bu ülkede bir ilk yaşandı herhalde, Rekabet Kurulu bir karar aldı, bunu sadece Yüksek İdare Mahkemesi bozabilir ama bu emir uygulanmadı.

Cumero şirketinin teklifi işçi haklarını da gasp eden bir teklifti, sözleşmede işçilerin izinlerine ilişkin hiçbir detay yer almadı.

Bu teklif yasalara aykırıydı ve teklif formları da eksikti, yanlıştı, bu teklif geçersizdi ama hiç dikkate alınmadı.”

 

“Önemli olan en düşük teklif değil, geçerli en düşük teklifi atmaktır”

“11 bin 369 TL teklif verildi, zaten bir işçinin bir şirkete maliyeti 11 bin 367 TL 75 kuruştur, yani hiçbir izin hakkı koymaz, yani aslında bu teklif ile normal asgari ücret maliyeti üzerine sadece 2 TL koydular ve teklif attılar.

Bu teklifi güncel ekonomiye hakim olan, işçi haklarını bilen ve tanıyan, aklıselim bir şirket bu teklifi atamaz. Bunun yanında ‘en düşük teklifi vermek için’ bu yapıldı. Önemli olan en düşük teklif değil, geçerli en düşük teklifi atmaktır.”

 

“İhaleyi alan MİK üyelerinin yakınları”

“Bu ihale adrese teslim bir ihaledir. Önceden her şeyi belirlediler ve kazanan şirketi yönlendirdiler.

İşin ilginç yanı, ihale komisyonun aldığı her karara beş iş günü itiraz hakkı vardır fakat burada yangından mal kaçırır gibi de hemen sözleşme imzalandı. 20 yıldır bu işi yapıyorum ilk kez böyle şeylerle karşılaşıyoruz.

İhale Komisyon üyelerinin ihalelerle yakından uzaktan ilgisi olamaz, bu yasalarda apaçık ortada, işbirliği yapmalarının yasak olduğu gibi MİK’in üyelerinin yakınlarının ihaleye girmesi yasal mevzuatla engelleniyor ama buradaki ihalede bu da çiğnendi.

Cumero Şirketi’ndeki bir danışmanın eşi MİK’te üye… Bunlar akıl alır işler değil…”

 

“Bu şirket paravan şirket bile olabilir”

“Bu şirketin bu sektörde daha önce hiç böyle bir iş de yapmadığı ortada. Bu ihaleye girdiler, attıkları teklifteki fiyata bakılınca ayda 280 TL kar edecekleri görülüyor, buna kundaktaki bebekler bile güler. Ortada 5 Milyon TL’lik iş var ve aylık 280 TL kar için bu işe mi giriliyor? Bu şirket paravan şirket bile olabilir, gelir bir seferlik bu işi yapar, gider. Bir sonraki ihaleye de başka bir şirket ismiyle girer… Tüm bunlar incelenmeliydi, hiçbir şey yapılmadı, incelenmeden, hiç bu faktörler dikkate alınmadan ihaleyi kazandığı açıklandı.”


Cumero İnşaat Emlak ve Danışmanlık Hizmeti Şirket Direktörü Cemal Uluçay:

“Her şey yasal zeminde, kimse mağdur olmadan süreç ilerlesin istiyoruz”

Yapılan ihalenin de teklifin de tüm aşamalarının yasal mevzuat çerçevesinde olduğunu savunan Cumero İnşaat Direktörleri, “Ne yasa dışı bir iş, ne de yasa dışı bir işlem yaptık, tüm yapılanlar yasalar nezdinde oldu” dedi.

Cumero İnşaat Emlak ve Danışmanlık Hizmeti Şirket Direktörü Cemal Uluçay ve şirket ortağı Mukta Uluçay, iddiaları YENİDÜZEN’e yanıtladı.

Sendikalaşmadan yana olduklarını ifade eden Cemal Uluçay, “Sendikalı olduğu halde bizim şirketimizde çalışmayı kabul eden onlarca insan var.” dedi.

Kimsenin mağdur edilmeyeceğini kaydeden Uluçay, çalışanların izin hakları ve sosyal haklarına özel sözleşmede hiçbir detay belirtilmediği iddialarını da yanıtladı.

Uluçay, “4 aylık bir sözleşmeydi ve hiçbir işçinin yasal zeminde 6 aydan önce izin hakkı doğmadığı için bu yer almadı, kaldı ki diğer detaylar da insani şartlarda karşılıklı tabi ki bir zemine oturtulacaktır” dedi.

Uluçay, iddiaları şöyle yanıtladı:

“İhale sürecinde hiçbir yasa dışı yol izlenmedi, biz sendika ile sürekli istişare kurmaya çalıştık. Bu kişiler sendika tarafından kamuya alınacağı vaadi ile bu duruma sürüklendi. Sendika sizi kadrolu memur gibi yapacağım, üç ay işe gitmediğinizde bile tam ödeneceksiniz sözleri verdi. Biz gerçekleri söylüyoruz. Üç ay çalışmadıklarında işsizlik ödeneği alacaklar dedik, yalan söylemedik. Biz, bu kişilerin çalışmayacağı ihtimaline karşın kendi ekibimizi kurduğumuz halde yine de eski, yıllarını vermiş emekçileri saygımızdan bekledik. 45 gün geçti, bazı okullara mecburen yeni eleman gönderdik ama sendikalı olduğu halde bizde çalışmak için de imza atanları işe başlattık. Bakan aynı kadro devam etsin dedi, saygı duyduk.

Sendikanın tek gayesi kadrolaşmadır. Şu anda böyle bir durum yok, biz özel sektör emekçilerini de ezme niyetinde değiliz.

Ben emlak ve danışmanlık olarak kayıtlı bir şirketim, temizlik de diğer iş kollarımızdan. Daha önce hiç ihaleye girmedik ama sicil adımız bu olsa da birçok işimiz, birçok sicilimiz de var. Hacı Ali de tavuk kesen bir şirket olarak biliniyor ama aynı zamanda emlakçılık da yapıyorlar…

İnsanları ödemek için kayıtlarını yapmamız gerekti, bu nedenle kimi çalışanlara elden ödeme yaptık.

İhale dört aylıktı, daha uzun bir sürede olsa tabi ki detaylar da ona göre yer alırdı.

Rekabet Kurulu ihaleyi iptal etmedi, öneride bulundu.

Bu üç şirket keşfin çok üzerindeydi. Biz bünyemizde çok kar etmeden, kimseyi mağdur etmeden, devlet teşviki karı ile büyük kar gütmeden bu ihaleye girdik, teşvikten alacağımız paraya razı gelerek düşük teklif attık. Herkes ihalede düşük teklif attı.

Konuyla ilgili de bana iletilen avukat belgelerini neden hiç incelemeden kabul edeyim? Yüzlerce çalışanım var, atacağım her imza çok şeye mal olabilir… Hızlı karar değil, aklıselim karar almamız gerek, üç gün müsaade istedim, avukatımın bunu alabileceğini söyledim. Bana ulaşılamadı diye bir durum yok.

Amacımız kimseyi mağdur etmeden bu işi üstlenmek.”

 

Şehsuvaroğlu: “Kimseye baskı yapılmadı”

Şirket Direktörlerinin açıklamasına Şirket Danışmanı Ferah Şehsuvaroğlu da eşlik etti. Medipest Medical Şirketi’nin de uzun süre danışmanlığını yaptığını anlatan Şehsuvaroğlu, “Girne Devlet Hastanesi’nde personelini ödemediği için yakın geçmişte gündemden düşmeyen bir şirket olarak nasıl olur da böyle açıklamalar yapıyorlar anlamak mümkün değil” yorumunu yaptı.

Geçmiş ihale süreçlerinde okul hademelerinin baskı altında ve mağdur edilerek çalıştırıldığını, bu nedenle taşeron şirketlere tepkili olunduğunu ifade eden Şehsuvaroğlu, “Sendikalı olduğu halde şirketimizde çalışmak için imza atan 65’in üzerinde personel var, tümü de son birkaç günde geldi ve imza attı. Herkes hemen ödendi, mağdur edilmedi. İsteyenler gelsin, kapımız açık. İşe şirket tarafından alınan kimse mağdur edilmeyecektir. İşe koyduğumuz hiçbir kişiyi çıkarmayacağız.” dedi.

Hiçbir çalışana baskı yapılmadığını anlatan Şehsuvaroğlu, Komisyon yönetimi ile yakinen bağı bulunduğu iddialarını da değerlendirdi.

Şehsuvaroğlu, “Eşim Komisyon yönetimindedir evet ama benim bu şirket ile herhangi bir tüzüğünde ortaklığım yoktur. Ben sadece iş danışmanıyım” ifadelerini kullandı.


KAMU-İŞ Sendikası Başkanı Ahmet Serdaroğlu:

“İhalenin şartnamesi ve sözleşmesini hala görmedik”

Olayın sadece temizlik ihalesi değil, kişi bazında 280 kişinin istihdamının söz konusu olduğunu anlatan KAMU-İŞ Sendikası Başkanı Ahmet Serdaroğlu, “Bu kişilerin alacakları ücretler de ihale şartnamesine konuyor. Buradaki ihalenin sözleşmesini hala görmedik.” dedi.

 

“Bu ihaleyi kazandı denen şirket, devletin işveren katkı payına %65 prim desteği vereceğini önceden biliyordu”

Yapılan ihale şartnamesinde işçilerin maaşı, sosyal hakları, yatırımları gibi önemli ayrıntıların yer alması gerektiğini anlatan Serdaroğlu, buna karşın onaylanan ihalede bbu maddelerin yer almadığını savundu.

‘Taşeron’ uygulamasıyla ve yaşanan ihale süreciyle ilgili konuşan Serdaroğlu, şöyle devam etti:

“İşveren katkı payını bile devlet ödüyor, ihaleyi alan şirket hiçbir şey ödemiyor, bu nedenle ihaleye bilerek her işçi başına 1, 2 TL’lik kar ile imkan dışı bir teklif atılıyor. Bu ihale de gelen itirazla durduruldu. Bu ihaleyi kazandı denen şirket, devletin İşveren Katkı payına %65 prim desteği vereceğini önceden biliyordu. Bunu kar payı sayarak öyle düşük bir teklif attı.

Yani her ay yaklaşık 200 bin TL’ye yakın bir para şirketin kasasına girecek. Bu hesaplanarak ihaleye gidildi.”

 

“Tek amaç seçim öncesi, sonrası istihdam gailesi”

İhaleyi kazanan şirkete de değinen Serdaroğlu, “Bir şirket düşünün ki temizlik ihalesine giriyor ve temizlik firması dahi değil. İşçiler yıllardır aynı, sadece bu sorunlar nedeniyle 80 kişi yeni alındı ki bu da yasal değil. Birçok şirket gelip geçti, kişiler aynı, temizlik malzemelerini bile hükümet alıyor, İstihdamı Destek Fonuyla ödeme yapıyor, her şeyi hükümet yapacaksa o zaman neden taşeronlara ihtiyaç var? Tek amaç seçim öncesi, sonrası istihdam gailesi. Siyasilerin taşeron yoluyla değişken alanlara işçi istihdamları ve bunun üzerinden şahsi menfaatler…

Yıllardır bu sistem çalışıyor ama düzelmemesi için bir sebep yok, devlet örnek olmalı, en azından bu insanların maaşları günü gününe olmalı, yatırımları düzgün olmalı. Yıllardır devlet bunu denetleyemiyor. Bugün yaşananlar da bunu gösteriyor. Bu nedenle sendika artık bu olaya müdahil oldu. Amacımız denetim, güvence, kölelik şekli değil, sosyal devlet anlayışıyla çalışma”


KAMU-İŞ Sendikası Avukatı Şefik Aşçıoğulları:

“Devlet, örgütlenme hakkını koruyup, teşvik edeceğine karşısında duruyor”

“Devlet işçilerin örgütlenmesini engellemeye çalışıyor, sendikalaşmaya karşı çıkıyor” diyen KAMU-İŞ Sendikası Avukatı Şefik Aşçıoğulları, karşısında hiçbir muhatap bulamadığını anlattı.

İhaleyi kazandığı ifade edilen bir şirket var, burada hukuki tartışmalar olsa da biz yine de bu şirketi muhatap alıp birçok kez hem bu şirkete hem de bakanlığa hem yazılı hem sözlü ihale sözleşmesini görmeyi talep ettik ama hiçbir muhatap bulamadık.

Hem ortada olan bazı iddiaların doğruluğundan emin olmak için hem de toplu iş sözleşmesini konuşmak için defalarca ihaleyi kazandığı ifade edilen şirkete ulaşmaya çalıştığını anlatan Aşçıoğulları, hiçbir muhatap bulamadığını anlattı.

Aşçıoğulları, devletin ilgili bölümlerinden ihale sözleşmesini talep etmesine rağmen, sözleşmeye de erişemediğini kaydetti.

Devletin örgütlenme hakkını koruyan hatta teşvik eden taraf olması gerektiğine vurgu yapan Aşçıoğulları, “Devlet bana yapılan sözleşmeyi görmeme izin vermiyor, şirkete ulaşamıyorum. Devlet örgütlenme hakkını korumalı hatta bunu teşvik etmeli, bu hukuki bir gerçektir. Fakat bunun tam tersi yapılıyor.” şeklinde konuştu. 

Örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi noktasında hükümetin yasal olarak üzerine düşeni yapmadığını anlatan Aşçıoğulları, özetle şöyle devam etti:

“Ne ilgili bakanlar ne de hükümet, hiçbir şey yapmıyor. Devlet taşeron şirketlerle işçi hakkını koruyarak anlaşma yapmalıydı. Devlet grev kırıcılığı yaptı, ihale süreci sıkıntılı bu süreçte okullara görev yapması için personel gönderildi. Devlet neden sendikalaşmanın önünde anlamak mümkün değil, sendikalaşmayla güçlenen sadece vatandaş olacak, ne sendika, ne taşeron ne de devlet, sadece vatandaş…”  

 

“Asıl ve sürekli kadrolar doldurulmuyor ama sürekli taşeron üzerinden hizmet alınıyor”

2010 yılından sonra devletteki tüm kamu hizmetlerinin taşeronlar üzerinden ihale ile yapıldığını ifade eden Aşçıoğulları, “Bu durumun kamuya bir karı yoktur, mevzuata da aykırıdır. Asıl ve sürekli kadrolar doldurulmuyor ama sürekli taşeron üzerinden hizmet alınıyor. Emekli çıkan hademeler yerine kimse alınmıyor, taşeronlar üzerinden işe alım yapılıyor” dedi.

yd-destek-gorseli-2-858.jpg

Bu haber toplam 2990 defa okunmuştur
Etiketler : , ,