TENCERE KAPAĞINI BULUR (!)
Tencere yuvarlanır, kapanığını bulur.
Böyledir.
Eski laflar boşuna söylenmemiştir.
Partiler için de böyledir, seçmen için de!
Sendikalar için de böyledir, örgütler için de!
* * *
Siyaset, “asla” diyerek yüz dönenlerin gün gele el öptüğü, en sıkıntılı günlerde el ele vermesi gerekenlerin birbirlerini iteklediği, dünün dün bugünün de bugün olduğu gerçeğiyle yıkıyor bizi.
Buz gibi sularla yıkıyor.
Başımızdan aşağıya!
Her seferinde yeniden uyanıyoruz.
Uyuyoruz yeniden, her seferinde.
* * *
“Değişim” istiyoruz öyle mi?
Oturduğumuz yerden.
Kendimize dokunmayan bir değişim.
Öyle bir değişim olsun ki, bu düzenden fayda elde edenler değişsin, sadece.
“Sıra bize gelmeli” beklentisi bu...
Bu düzen biraz da bize gülümsesin (!)
Siyasiler de…
Seçmen de…
Sendikalar da…
Örgütler de…
Tümü böylesi bir beklentide...
* * *
Pusuya yatmış “ilk seçimde seçilmek” hesaplarına girişenlerden tutunuz da, parti içi pozisyonu için kendinde kaybolanlara kadar bir yığın absürtlük var önümüzde.
Seç, beğen, al!..
* * *
Son yarım asra damgasını vurmuş ezberlerle dönüp, duruyoruz.
Fasit daire şaşmıyor.
“Tam gün eğitim, tam gün sağlık, sivile bağlanmış polis, müşavirlik sisteminin ortadan kalktığı kamu, turizm örgütü” derken…
İlla ki “söylenmekten” öteye gidilmiyor.
Sözler pratiğe dönüşmüyor.
İşte yine döndük köyümüze…
Türkiye verecek…
Birileri becerecek ve alacak ve dağıtacak…
Birileri “şükran” çekecek, birileri “paranı memurunu istemeyiz” diye haykıracak.
Tanklar yürüyecek, bayraklar açılacak.
Yurttaşın sayısı artacak...
Hastaneler dökülecek...
Okullar grevle açılacak...
Ve mantıksal yanılmaların peşinde, kısır döngünün girdabında, bireyci çıkarların tutsaklığında savrulacağız ha bire…
* * *
Tencere yuvarlanıyor...
Kapağı hazır...
Bekliyor...
Her daim...
Tamamdır, yine kaynayabilir!