Tepki koymak ama kabullenmek
Kimse bana “ihtiyaç vardı” demesin.
Ne yazık ki AKP hükümetinin ‘Osmanlı zihniyetiyle’ gittiği her yerde kendi kültür ve inancını yerleştirme politikasının gereği! olarak ortaya çıkan bir durumdan başka bir şey değil.
Yani camiler, ilahiyat okulları…
Kaldı ki güncel olayda Vakıflar’ın adı sanı daha önce duyulmamış olan Vakfa 200 dönüm araziyi yıllık 100 tl’ye kiralamasında yasa dışılık olduğu ortada… Bu bilinmeyen Vakfa kimlerin para aktardığı, ne amaçla aktardığı başta belli değilken, sonradan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve İlim Vakfı’nın ortaya çıkmasıyla yasallaştırılmaya çalışılması ve şimdi devlet ve hükümet yetkililerinin İlahiyat Koleji ve camii temel atma töreninde bulunmaları, konuşma yapmaları ve kurdele kesmeleri elbette ki tartışmalara neden olacaktır.
***
Bu süreç İstanbul’da da aynı şekilde yaşanıyor. Çamlıca tepelerine yapılması düşünülen devasa camii için de bir Vakıf kuruluyor, birileri para aktarıyor, şu an devam ediyor mu bilmiyorum ama süreçler böyle yürütülüyor.
Osmanlı döneminde de aynı şeyler oluyordu. TV dizileri nedeniyle o dönemler görsel olarak akılda daha da kalıcı yer ediyor. İşgal edilen yerlerde Padişah’ın ilk emri “hemen bir cami yapın” oluyordu.
Şimdilerde bu gelişmeler Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanıyor. Her yere cami, aşırı derecede cami… Sabahleyin saat 5’te herkesi yatağından sıçratan yüksek ve daha da yaklaşan, birbirine karışan namaza çağrı sesleri…
***
Bu gelişmeler olurken siyasilerimizin önceki ve şimdiki tavır ve düşüncelerini de incelemek lazım. Eğitim Bakanı Mustafa Arabacıoğlu temel atma törenindeki konuşmasında “…yapılan yatırımlar ülkenin geleceği çocuklar içindir…” derken ve o gün için kolejin olanaklarını sayarken dün meclisteki konuşmasında “İlahiyat Koleji projesi UBP döneminde yapıldı. Orada sorun var, kendimi yabancı hissettim. Sorunları kendimizi dışarıda tutarak çözemeyiz” dedi.
***
Geçici Hükümetin Eğitim Bakanı Asım İdris: “Öğretmen nakillerini sendikayla birlikte yaptık… İlahiyat Koleji toplumun geleceği açısından toplum birlikteliğine ve ahengine konulmuş bir dinamittir” derken, bu düşüncedeki birinin ve sendikanın öğretmen nakillerini neden yaptığını sormak lazım.
***
Başbakan Özkan Yorgancıoğlu da “Kıbrıs Türk halkının siyasal iradesini, kimliğini ve zengin kültürel geçmişini yok sayan her türlü yaklaşım halkımız tarafından kınanmaya ve reddedilmeye mahkumdur” demişti ama İlahiyat Koleji’nin temel atma törenine katılmış ve “Bugün burada bir eğitim kompleksinin temelini atmak üzere toplandık. Bu kompleksin oluşmasına katkı koyan herkese teşekkür etmek istiyorum” demiştir.
***
Sorgulamak veya söylemek istediğim şudur;
Ne yazık ki karşı olduğumuz gelişmelere önceden tepki koyarken sonradan o gelişmeleri başlatmak ve yaşatmak durumunda kalıyoruz. Bunu da “sürece katılmak durumundayız, oralardan uzak durmamalıyız” şeklinde açıklamaya çalışıyoruz.
Aslında önemli olan, bir şey olup bittikten sonra sürece “dahil olmak zorundayız, oraları yalnız bırakamayız” söylemini yapmak zorunda kalmadan, olacak olanı önceden engellemektir. Yoksa karşı olduğumuz şeyler bize rağmen yapılır, biz de hep “teşekkür etmek” durumunda kalırız ve bizim dışımızda gelişen politikalara paralel olarak yürümek durumunda kalırız. Bir zaman sonra bir bakmışız ki o gelişmeyi empoze etmek isteyenlerden bir farkımız kalmamış!
Tabii, karşı dururken, engellerken olabilecek bazı gelişmelere (memurların ödenememesi gibi) de hazırlıklı olmalıyız. Bir yerden başlamak lazım, başka çare yok.