1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. TERAZİSİ BOZUK DÜNYA
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

TERAZİSİ BOZUK DÜNYA

A+A-

Anekdot şöyle: Şair dama çıkmış yıldızlara bakmaktadır. Karısı orada ne yaptığını sorar ve şair “Çalışıyorum” diye cevap verir. “Karnım da zil çalıyor bu arada”. Bu anekdottaki dişi kişi büyük bir olasılıkla bu konuşmanın ardından mutfağa girip yemek yapmıştır. Anekdotu yeniden düzenleyebiliriz “Şair kadın dama çıkmış yıldızlara bakmaktadır. Birden kocası belirir. Gerisini çeşitli alternatifleri düşünerek siz tamamlayabilirsiniz.

Şiirin aylaklığa ihtiyacı olduğunu yazmıştım daha önceleri de… Bazı uygar ülkeler bunu fark ettiklerinden şairleri destekleyecek burslar, fonlar oluşturmuşlar. Şair, hayatını kazanmak için ikinci bir iş yapmadan şiirine yoğunlaşabilsin diye.  Şiir yazmak roman yazmaya benzemiyor ama… Issızlığın ortasındaki yazarlar evine kapanmış şairi hayal edin. Derdi şiir yazmaksa tek dize dahi yazamadan bir can sıkıntısı içinde boğulması hatta mekânı bırakıp kaçması mümkün.

Bodrum’da ziyaret ettiğim İlhan Berk bir süre önce bir etkinlik için bulunduğu Amerika’nın esinlediği bir şiir üzerine çalışırken tıkandığını söylemiş ben de mekân değişikliğinin işe yarayabileceğini düşünerek Rodos’taki yazarlar evine gitmesini önermiştim. Hemen bağlantı kuruldu, odası ayırtıldı ama şair ertesi gün ilk feribotla geriye döndü.

Bazen yeni bir şiir yazmadın son sıralar diye şikâyet edenler ya da dergilerden ısrarla şiir talep edenler oluyor ya derdim onlarla. Şiir gerçekten çok zor yazılıyor. Dönem geliyor on tane birden yazıyorsun, sonra aylar geçiyor tık yok. Kolay yazılabilseydi bu denli değerli olmazdı zaten.

Düzyazı şiirin yanında çocuk oyuncağı ama benim için talep edilmiş her yazı sıkıntılıdır. Bu tip taleplerin bazen insanı disipline ettiği, üretimi kışkırttığı da yadsınamaz bir yandan da. Talep senin kafandakine denk düşmüşse akıp gider yazı.

Bunları bana düşündüren biraz da hayal ettiğim kadar üretici olmayan bir yaz. Yine de bütün bu aylaklık zamanlarının da çalışmaya dahil olduğunu düşünüp kendini avutabilir insan.

Sürekli şiir ve yazı biriktiren bunu yapmazsa suçluluk içinde kıvranan şair ve yazarlar tanıdım. Bu hiç bana göre değil; bundan eminim.

En güzel şiirler insanın içinde iyice olgunlaştıktan sonra yazıya dökülenler diye düşünüyorum. Üzerinde az çalışılanlar, ilk hali düzgün olduğu için buna ihtiyaç duyulmayanlar yani. İstisnalar olabilir tabii ama şairin içinde bir çalışma hep var. Sözcükler o uzun iç yolculuktan sonra yerini bulabiliyor ancak.

Geçenlerde hayranlıkla sesini dinlediğim bir arkadaşım için gölgede kalmış büyük bir yetenek bu diye düşündüm. Yazı için de aynı şey geçerli. Çok iyi metinler bir biçimde heba olup gidiyor ne yazık ki. Bazı denk düşmeler ve rastlantılar bir metni yükseklere taşıyabiliyor. Kıyaslayınca içi parçalanıyor insanın. Gölgede kalmış o kadar çok değerli ürün var ki.

Özellikle kötü edebiyatın iyi edebiyatı yendiği, her şeyin bir pazarlama taktiği ile ilişkilendiği bu zamanlarda, bu sahtelikler, bu “mış gibi” yapmalar dünyasında kaybolan gerçek yetenekler içini burkuyor insanın.

Bu tarih boyunca da yaşanmıştır kuşkusuz ama günümüzü işgal eden bu vasatlık iktidarı epey kaygı verici.

Değerli olanın bir gün ışıltısını dünyaya yayacağına dair bir avuntu taşımışımdır hep. Terazisi bozuk bir dünya ama bu. Hatta bu terazi hileli bile diyebiliriz. Hile başarının vazgeçilmezi haline gelmiş daha çok da.

Dünyayı kurtaracak olanlar adalet duygusu taşıyanlar bence. Adil olmak ne kadar zor olursa olsun bunu bir mesele edinip bir değer bilerek bunun için çalışanlar yani.

Hiçbir şeye aldırmadan en güzeli üretmeye çalışmak en iyisi.

Şair dama çıkmış yıldızlara bakmaktadır. Yıldızlar öylesi şeyler söylerler ki ona sözcüklere dökebilse hepimizin kalbine dolacaktır o gecenin büyüsü. Bir sözcük sihirbazı olabilmektedir işte bütün mesele.

Bu yazı toplam 2978 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar