1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. 'Teşkilat' adına hareket edenlerin 'kayıp' ettikleri
Teşkilat adına hareket edenlerin kayıp ettikleri

'Teşkilat' adına hareket edenlerin 'kayıp' ettikleri

Nesip Hasan, Osman Talat, Vasfi Beyaz Hasan, Kemal Derviş, Salih Sefer, Cemali Hasan, Cafer Bahaddin, Hüseyin Yahat, Cumali Kurtuluş, Krityalı Bahçıvan Hasan Mehmet, Süleyman Aspiri, Behri Lambiro.. Bunlar, 1958’lerde, 1960’lı yıllarda ve 1974

A+A-

***  “Kayıp” yakınlarının acılarını dindirebilecek olan bazı görgü tanıkları konuşmaktan kaçınınca, acılar derinleşiyor...

 

 

 

Nesip Hasan, Osman Talat, Vasfi Beyaz Hasan, Kemal Derviş, Salih Sefer, Cemali Hasan, Cafer Bahaddin, Hüseyin Yahat, Cumali Kurtuluş, Krityalı Bahçıvan Hasan Mehmet, Süleyman Aspiri, Behri Lambiro.. Bunlar, 1958’lerde, 1960’lı yıllarda ve 1974’te “Teşkilat” tarafından veya “Teşkilat adına hareket ettiğini” iddia edenler tarafından öldürülmüş ve naaşları da “kayıp” edilmiş insanlar... “Teşkilat” emir vermemiş olsa dahi, kendi kafalarına göre bazı “kararlar” üretip veya “Teşkilat”ı yanıltarak “emir” çıkarttırıp kendi küçük kişisel hesapçıklarını ileri götürmüş bazı şahısların kurbanları da var aralarında...

Bu saydığımız isimler birer “kayıp şahıs” ama nereye gömüldükleri konusunda bazı görgü tanıkları konuşmaktan kaçındıkları için, onların yakınlarının acıları daha da derinleşiyor...

Kimisi tutuklanmış ve işkence görmüş... Kimisi ansızın “kayıp” edilmiş... Kimisi bir köy baskınında, köy kahvesinde öldürülmüş ve sonra da cesetleri bir araca yüklenip bilinmeyen bir noktaya doğru götürülmüş... Tümü de haksız yere öldürülmüş, haksız yere damgalanmış, haksız yere işkence görmüş... Ve aradan bunca yıl geçmiş olmasına karşın, ailelerinden nerede gömüldüklerine dair bilgiler de iyice gizlenmiş...

Çoğu durumda onları öldürenlerin kimler oldukları da çok iyi biliniyor... Hatta onları öldürenlerin bir kısmı da halen hayatta... Ama onlar konuşmadığı gibi, bazı görgü tanıkları da bu trajik biçimde “kayıp” edilmiş insanların acılarını dindirmek yerine susuyorlar: Bazıları daha da ileri giderek bu “kayıplar”ın yakınlarını yanıltıcı bilgiler vererek, gerçek gömü yerlerinin daha da gizlenmesine çalışıyorlar... Böylece “kayıp” edilmiş bu insanların yakınlarını kimi zaman acıdan çıldırma noktasına getiriyorlar...

Nesip Hasan ve Cafer Bahaddin’in olası gömü yeriyle ilgili, Nesip Hasan’ın sevgili oğlu Fuat Nalcıoğlu’na pek çok yanıltıcı bilgi verildiği ancak bir süre sonra ortaya çıkmıştı... Fuat Nalcıoğlu, konuşabileceği herkesle konuşmuş, sevgili babacığının nereye gömülmüş olabileceği hakkında çok uzun süre çalışma yapmıştı... Tekrar tekrar olası gömü yerine gidip bakmış, en sonunda “Burasını göstermeye hazırım” demiş ve bu yeri göstermişti... Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk üyesi Gülden Plümer Küçük, Fuat Nalcıoğlu’na büyük anlayış göstererek, gösterdiği olası gömü yerinin kazılması için elinden geleni yapmıştı... Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum üye yardımcısı Ksenofon Kallis de, bu kazının başında durarak, aylarca uğraş vermişti... Sonuçta gösterilen ve kazı yapılan nokta, belki de Nesip Hasan ve Cafer Bahaddin’in ilk gömüldüğü yerdi – belki de bir süre sonra buradan çıkarılıp başka bir noktaya gömülmüşlerdi, bu yönde söylentiler de vardı... Sonuçta Fuat Nalcıoğlu korkunç bir düşkırıklığı yaşadı çünkü yıllardır aramakta olduğu babasının gerçek gömü yerini, görgü tanıklarının ya sessizliklerini koruması ya da ona yanıltıcı bilgi vermeleri nedeniyle bulamamıştı...

Aynı şeyler Hüseyin Yahat ve Cumali Kurtuluş için de yaşandı: 1974’te Galatya’da tutuklu olan bu iki Kıbrıslıtürk, haksız yere damgalanmış ve Galatya göleti yanında kurşuna dizilerek öldürülmüşlerdi. Bize gösterilen gömü yerinden çıkarılıp başka bir noktaya mı gömülmüşlerdi? Burada yapılan bir kazı da sonuç vermedi: İnfazında hazır bulunan, o günlerde yaşı küçük olan bir görgü tanığı, göletin kenarında biraz da korkudan titreyerek onların nasıl öldürüldüklerini anlatmıştı bize ve son sözlerinin ne olduğunu... O ana kadar onların Kıbrıslıtürk olduğunu anlamadığını, gözlerinin ve ağızlarının bağlı olduğunu, bağlar çözülünce ve Hüseyin Yahat Türkçe konuşmaya başlayınca şoke olduğunu... İnfazı izlediğini... Onların buradaki bir mağaracığa gömüldüğünü... Tüm bunları bir solukta söyledikten sonra, aniden kendi söylediklerinden dehşete kapılarak, orada, gölet kenarında durup da bize onların gömüldüğü yeri göstermekten dehşete kapılarak veda bile etmeden arabasına atlayıp kaçmıştı! O kadar çok korkmuştu ki...

Şimdi aynı şeyleri Vasfi Beyaz Hasan için de yapıyorlar... Bu yılın Şubat ayında Dromolakşa’da (Mormenekşe) ve Tersefan’da iki olası gömü yerine götürüyor bizi “kayıp” Vasfi Beyaz Hasan’ın oğlu Sermet Beyaz Hasan... 14 Ekim 2011’de onunla yeniden Dromolakşa’da buluşuyoruz ve edindiği yeni bilgileri bizimle paylaşıyor: Dromolakşa’da iki farklı yeri daha gösteriyor... Birileri yalan söylüyor ama kim? Birileri Vasfi Beyaz Hasan’ın bulunmasını istemediği için belki de yanıltıcı bilgiler veriyor... Vasfi Beyaz Hasan için dört farklı olası gömü yeri var şimdi elimizde... Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal, Ksenofon Kallis ve Okan Oktay, Sermet Beyaz Hasan’la bu yerleri inceliyorlar, buralarının fotoğraflarını çekiyoruz, koordinatlarını alıyoruz... Arazilerin birisi telli bir alanmış o yıllarda ve içinde zeytin ağaçları varmış... Bir şahide göre Vasfi Beyaz Hasan buraya gömülmüş... Hatta traktörle gidip gelerek gömü yeri belli olmasın diye bu araziyi sürmüşler de... Vasfi Beyaz Hasan vurularak değil, boğularak öldürülmüş bu şahide göre... Sonra bir başka tarlaya gidiyoruz – bir başka şahide göre, Vasfi Beyaz Hasan bu alana gömülmüş... Bu bilgilerden hangisinin doğru olduğunu anlayabilmek için araştırmaların devam etmesi gerekiyor...

Salih Sefer ile Cemali Hasan, Köfünye’den alınıp Larnaka’ya götürülüp burada işkence altında tutulmuş günlerce, haftalarca... Pek çok kişi onların nerede gömülü olduğunu biliyor ama konuşmuyorlar... Salih Sefer’in kızı Şafak Olkar’a farklı farklı bilgiler geliyor: Mezarlığın şurasına gömüldüydü, burasına gömüldüydü diye... Kimi anlatılanlara bakılacak olursa, atış poligonu yakınına gömülmüşler... İstanbul Sokağı ile Kocatepe’nin kesiştiği noktada bulunmuş olan ve DNA testlerinde tanımlanamayan beş ceset var... Bunlar olabileceği düşünülüyordu ancak DNA testleri sonuç vermeyince, diğer bilgilerin de değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor... Şafak Olkar, sevgili babacığının bulunmasını çok istiyor, başka bir şey düşünemiyor, çırpınıyor, Facebook’tan çağrılar yapıyor, elinden geldiğince araştırma yapıyor ama günün sonunda büyük bir acı ve korkunç bir çaresizlik içinde kalıyor: Bilenler ortaya çıkıp söylemiyorlar ve onun acı çekmesine gözyumuyorlar... Oysa onların nereye gömüldüğünü bilenleri tanıyoruz, karşılaşıyoruz, konuşuyoruz: O günlerde Larnaka kalesinde görev yapmış olanlar, o günlerde atış poligonunda bulunanlar, o günlerde komutanlara yakın olanlar biliyorlar – insanlıklarını unutmuşçasına bildikleri halde bu acılı aileye en ufak bir yardım bile yapmıyorlar ve acılarına acı katıyorlar... “Kayıp” edilen kendi evlatları ya da kendi babaları olsaydı, o zaman neler hissedeceklerdi?

İsimlerini saydığımız bu “kayıplar”ın gömü yerlerini bilenler olduğunu biliyoruz – çağrımız onlaradır... Birazcık vicdan sahibiyseniz, lütfen bu “kayıplar”ın ailelerini rahatlatınız... En ufak bir bilgi bile belki bu “kayıplar”ın bulunmasının yolunu açabilir... İsminizi gizlemek istiyorsanız, kimsenin buna itirazı yok... Yeter ki konuşunuz ve bildiklerinizi paylaşınız... Bu konuda isimli veya isimsiz olarak beni aramak istiyorsanız, telefon numaram 0542 853 8436’dır. CYTA numaram 00357 99 966518’dir. Kayıplar Komitesi görevlisi Mine Balman’ı da isim vermeden arayabilirsiniz. Onun telefon numarası da 22-83607’dir.

Birazcık vicdan sahibiyseniz, bu “kayıp” insanların evlatlarının çektiği acıya bir son vermek üzere lütfen bildiklerinizi paylaşınız...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 8541 defa okunmuştur