Thanks, Ευχαριστώ, شكران, Teşekkürler Ken Loach
YENİDÜZEN’in Kültür – Sanat muhabiri Murat Obenler, Selanik’i, Ken Loach’ın “The Old Oak-Yaşlı Meşe ” filmi üzerinden güncel alıntılarla değerlendirdi.
Murat OBENLER
Selanik şehrinin ana meydanı Aristoteles’te “Filistin’e özgürlük, şavaşa hayır, masum insanların hayatını kaybetmesine yeter” sloganları ile dünyanın büyük güçlerinin ve onların peşinden giden daha küçüklerin adeta 3 maymunu oynadığı bir süreçte duyarlı Selaniklilerin buluşarak eylem yapması ile toplumsal filmleri ile sinema dünyasında çok önemli bir yere sahip yönetmen Ken Loach’ın “The Old Oak-Yaşlı Meşe ” filmi aynı zamana ve mekana denk geldi. Eylemde bir süre durduktan sonra sinemanın eylemine doğru hareket ettim.
Politik eylem düşüncesine sinemasında en çok yer veren yönetmenlerden olan Ken Loach’ın artık klasikleşmiş dostu, yol arkadaşı, meslektaşı Paul Laverty ile birlikteliğinden doğan film oldukça dokunaklı bir insani konuya dokunurken politik olarak da sözünü söylemekten geri durmuyor.
Kuzeydoğu üçlemesinin son filmi “Yaşlı Meşe” adanın kültüründe, tarihinde gücün, dayanıklılığın ve bilgeliğin yansıması gibi çok önemli bir yere sahip olan meşe ağacı ile kültürde çok önemli yeri olan ve halkın her katmanını buluşturan pub kavramını birleştiriyor ve eski bir pub adı olan The Old Oak ismini insanların buluştuğu bir yaşam merkezine dönüştürüyor.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ortamında Suriyeli kıza el uzatan bir madenci çocuğu
Dave Turner’in canlandırdığı bar sahibi TJ Ballantyne ile Ebla Mari’nin canlandırdığı Suriyeli genç kadın Yara’nın (Arapçada kelebek anlamına geliyor) İngiltere’de giderek artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı sahnesi sonucunda başlayan yardımlaşma ve paylaşım davranışı film içerisinde dünyanın başaramadığı bir toplumlararası, kültürlerarası bir araya getirme eylemine dönüşüyor. Babası bir madenci olan ve birçok madenci grevine ve eylemine katılmış TJ, babasının kaza sonucu değil de bir ihmal sonucu öldüğünü bildiğinden her zaman yönetenlerin işçileri sömürdüğüne inanmış ve hayatını da işçi sınıfından yana saf tutarak geçirmiş, her zaman mazlumların, alt sınıfların yardımına koşmuş, yardım kuruluşlarında yer alarak ihtiyaçlı insanlara el vermiş.
“Birlikte yediğinizde birlikte her şeyi çekersiniz”
Bir yandan İngiltere halkının giderek yaşam standartlarının gerilemesini ve sosyal bir devlet olmasına rağmen fakir kesimlerin sayısının giderek artmasını eleştiren ve eşit,adaletli,insanca bir yaşam hakkını filmlerine aktaran Loach, bu filminde de gerek filmin geçtiği Kuzey İngiltere’nin köyündeki insanların kendi aralarındaki diyaloglarda gerekse özellikle 18 yaş altı çocuk ve gençlerin bir tabak yemeğe olan ihtiyaçlarını açıkça gösteriyor. Filmdeki “Bazen kelimelere değil sadece yemeğe ihtiyaç duyarsınız” cümlesi ve bu cümleyi destekleyen TJ’in el birliğiyle 20 yıl sonra ihtiyaçlı insanlara bir öğün yemek sağlayan bir yemekhaneye dönüştürdüğü barının arka odası dayanışma ile birçok hayata dokunulabileceğini ve yardımlaşma ile hem yakınlaşma hem de yaşama hakkının savunulacağını beyazperdede görüyoruz. Ne diyordu filmde yine “Birlikte yediğinizde birlikte her şeyi çekersiniz (kaldırabilirsiniz)”
Suriyeli mülteciler de İngiliz alt sınıfı da yardıma muhtaç
Film ülkesindeki savaştan kaçan parçalanmış Suriyeli ailenin ve diğer ailelerin başka bir ülkede hayatta kalma mücadelesini çok iyi yansıtırken, gelişmiş ülkelerdeki siyasi erklerin nekropolitika (ölü siyaseti) yaklaşımlarının arttığı bir yüzyılda bu insanların ancak insani yardım kuruluşlarının destekleriyle ayakta kalabildikleri gerçeğini de açıkça gösteriyor. Duygusal ajitasyonlardan uzak olmasına rağmen filmde gerek TJ’in babasıyla ilgili anıları, gerek büyük köpeklerin saldırısına uğrayan köpeği Mara ile ilgili anıları, gerekse Yara’nın ülkesindeki kıyım ve ailesi ile arkadaşları hakkında anlattıkları seyircinin duygusal bir yoğunluğa girmesine neden oluyor.
Loach’ın sinemasında kültürler yakınlaşır, “Dayanışma, Güç, Direniş” sloganı hayat kurtarır
Kültürler arası ve dinler arası saygı meselesini filminde çok iyi işleyen Loach, toplumdaki cehaleti de Yara karakteri üzerinden dine ve farklı yaşamlara saygıyı da çok iyi yansıtıyor. Ken Loach’ın çok sevdiği ve hayata bakışının sinemasına yansımasını gösteren “Dayanışma, Güç, Direniş” sloganı mahalledeki tüm kesimlerin buluştuğu bir sosyal gecede karşımıza çıkarken din, dil, ırk ayrımcılığı olmadan insanların ortak ihtiyaçlar altında buluşabileceğini de gösteriyor.
Karanlığa karşı aydınlık, korkuya karşı birlikte el ele, sırt sırta mücadele
İnsanlara sevgi ile yaklaştığınızda bunun karşılığını da bir şekilde aldığınızı çok iyi şekilde gösteren Loach, insani yaklaşımın hala daha dünyada kabul gördüğünü ve buna daha çok ihtiyaç duyduğumuzu bize hissettiriyor. Bir kamera, bir elbise ve bir Suriye usulü ev yemeği ile başlayan bu yardımlaşma birlikte yemek hazırlayarak mahallede ihtiyaçlı insanlara bir öğün yemeğe ve yeni arkadaşlıklara, sosyo-kültürel sohbetlere dönüşse de kara bulutlar bu insani yardım kampanyasının üzerinde dolaşmaya başlayınca sona eriyor. Filmdeki gibi birçok travmalar yaşamasına karşı yine de kökleri derinlerde olan ve yaşamayı sürdüren bir meşe ağacı gibi hayatta kalan TJ ile ülkesindeki diktatörlükten kaçan ama içindeki insani(bir fotoğrafçı olma hayali de karakteri yaratıcı, güçlü ve dirençli kılıyor) yanı kaybetmeyerek kelebek misali gittiği yere güzellik katan, pozitif enerji yayan Yara’nın buluşması, birbirlerinin yaralarını olabildiğince iyileştirmeleri ve dayanışması, umudu öldürmek isteyenlere karşı aydınlığı, insanları işi ve aşı ile korkutarak genel olarak insani bir yaşam için eyleme geçmelerinin önünü kapatanlara karşı el ele, gönül günüle, sırt sırta vermeyi öğütlüyor. İyi ki varsın ve filmler yapıyorsun Ken Loach usta…