'Tıp Haftası'nda sorunlara dikkat çekildi
Tıp Haftası bu sabah K.T. Tabipler Birliği ile K.T. Tabipler Odası’nın düzenlediği ortak basın toplantısı ile başladı.
Tıp Haftası bu sabah K.T. Tabipler Birliği ile K.T. Tabipler Odası’nın düzenlediği ortak basın toplantısı ile başladı.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Kenan Arifoğlu konuşmasında, sağlıktaki çeşitli sorunlara dikkat çekti.
Arifoğlu’nun konuşmasının tam metni şöyle:
SAĞLIK SİSTEMİ:
Ülkemiz sağlık açışından önemli bir dönemden geçmektedir, özellikle özel sektördeki sağlık yatırımları, mevcut sonlanmış dava. Sağlık sisteminde önemli değişiklikler yapmayı zorunlu kılmaktadır. Belli bir süreye sıkıştırılmış bu değişiklikleri sağlıklı ve düzgün bir şekilde yapılması çok önemlidir. Yeni gelen hekimlerin düşük maaşlarla kamuda çalıştırılmaları bu hekimlerin kamuya ilgisini azaltmaktadır. Bu yeni gelen arkadaşlarımız mecburi hizmetleri varsa yaptıktan sonra çoğu kamuda kalmayı istememektedirler. Ya özelde kendi olanakları ile ya da özel hastanelerde daha yüksek maaşlarla çalışmakta yada ülkeyi terk etmektedirler. Buda kamuda geriye kalan hekimler üzerinde yükü artırmaktadır. Nöbet ve oncall sayıları giderek artmaktadır. Bunun neticesinde emekliliği gelmiş olan hekimlerde kamuda fazla kalmayı istemeyip emekli hakkı elde etmişlerde ayrılmaktadırlar. Son zamanlarda sonuçlanan dava neticesinde sayıları oldukça fazla olan hekimler kliniklerini kapatma yada kamudan ayrılma alternatifleri ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu dönemde özlük haklarında ciddi değişiklikler yapılmaz ise genç hekimlerim devam etmeyeceği ve emeklilik hakları kazananların kamudan ayrılacakları ile ilgili öngörülerimiz ve duyumlarımız vardır.
Kamu hizmetlerinde özellikle. Hekimlerin sayısının azalması ile beraber sevklerin artacağını ve şu günlerde bile artığını görmekteyiz. Mevcut uygulamalarda sevke harcanan paraların 60-70 milyon liralara çıktığı ve eski dönemlerde 15 milyonlara varan borçların kat kat üstüne çıktığını görmekteyiz. Eski dönemlerdeki sevklerde yurtdışına belli kriterlerle hastalar sevk edilirken gerisi hastalar özele giderse kendileri ödemekteydiler ancak artık hasta ne kadar kalıyorsa hepsini devlet ödemektedir. Buda sevklerdeki sağlık giderlerini aşırı derecede artırmaktadır. 14 milyon liraya onkoloji hastanesinin yapıldığını düşünürsen 60-70 milyon lira yurtiçi sevklere harcanan para 332 milyon lira civarında olan sağlık bakanlığı bütçesini zorlayacaktır . Eski dönemlerde yurtdışına yapılan sevklerde zaman zaman düzgün ödemeler yapılamadığı için bazı hastanelerin sevklere kapandığını biliyoruz. Dolayısıyla bu tarz bir yaklaşım kamu sağlık hizmetlerinin geriye gitmesi ile beraber sürdürülebilir değildir, eninde sonunda bu borçlarla ilgili sorunlarda çıkacaktır. Unutulmamalıdır ki kamu sağlık hizmetleri anayasaya göre ücretsiz olmalıdır. Ülkemizdeki SGK’lı hastalar sevkini yaptığımız hastanelere direk gidebilirlerken vatandaşlarımızın böyle bir hakkının olmaması doktor seçme açısından ciddi bir anomalidir. Bir SGK’lı hastaya bir EEG maliyeti 100 TL civarında iken vatandaşımızın böyle bir işlem için 700-800 TL vermesi başka bir paradokstur. Ülkemizdeki sağlıktaki anomaliler her geçen gün artmaktadır.
Kamu sağlık hizmetlerinin zayıflaması sağlık sistemi üzerine ciddi bir yük oluşturmaya başlamış ve sürdürülebilir değildir. Kamuya sağlık yönünde yeni hastaneler yapılması ve özelle rekabet edecek durumda olması şarttır. Ancak Lefkoşa’ya yapılması planlanan hastanenin gereksiz olduğu düşüncesiyle rafa kaldırıldığı hale hazırda özelden bu hizmetlerin alınmasının daha uygun olacağı görüşeler maalesef kulağımıza gelmekte ve Sağlık Bakanımız Lefkoşa’ya yapmayı planladığı hastaneden artık bahsetmemektedir .
Kanaatinizce en doğrusu uzun yıllardır devam eden genel sağlık sigortasının biran önce hayata geçirilmesi ve hastaların istedikleri hastanelere istedikleri doktora. Hasta hakları çerçevesinde gitmeleridir. Kamu hastanelerinde döner sermaye ve performans uygulamaları ile beraberde özel ve kamu rekabet ederek sağlık hizmetlerindeki kalitede artırılmış olacaktır. Bu sebeple sağlık bakanlığını kamuyu geliştirme yönünde ciddi adımlar atması gerekmektedir. Sağlık hizmetlerinin özelden satın alınması sürdürülebilir bir durum değildir.
Genel sağlık sigortasını çok iyi bir şekilde organize edilmesi ve denetlenmesi şarttır aksi takdirde kısa bir sürede iflas edip devam ettirilebilecek bir halde çıkacaktır. Özel klinik ve hastanelere giden hastalarında ödemelerinin düzgün bir şekilde sıkı denetimle yapılması gerekmektedir. Aksi taktirde özel sektörde klinik çalıştıran hekimlerimiz mağdur olacaklardır.
Bu durumda sağlık bakanlığı, ilgili sendikalar, birlik ve meclise önemli görevler düşmektedir. Kamuda çalışan hekimlerin özlük hakları, çalışma koşulları düzeltilmeli, hekimlere kıdemli hakimlere uygulanan eşit koşullarda uygulamalar yapılmalı ve gerekli tedbirler alınarak kamu hizmetlerindeki dağınıklığın giderilmesi ve son noktanın konması gerekmektedir. Genel sağlık sigortası uygulamalarında özeldeki hekimleri mağdur etmeyecek, adaletli bir şekilde düzenlenmesi ve kamu ve özelin rekabet edecek şekilde yapılanması ve bundan dolayı da kalitenin artması sağlanmalıdır.
Bu düzenlemeler düzgün bir şekilde yapılmaz ise önümüzdeki dönem büyük bir kaos bizleri beklemektedir. Vatandaşın sağlığı riske atılmış olacaktır. Kamu ya da özel ayırımının netleştirilmesi kaçınılmazdır ve mevcut şartlarda başka alternatifler üretilemezse uygulanmalıdır.
Ülkemizde birçok YENİ ÖZEL HASTANE açma talebi gündeme gelmektedir. Bu tür yatırımların bir plan çerçevesinde yapılması kanaatimizce daha uygun olacaktır.
Sağlık Bakanlığını ve ilgili kurumların beraberce çalışıp ihtiyaç fazlası kurumların yapılmasını planlaması gerekmektedir. Sağlık yatırımları pahalı yatırımlardır ve titizlikle planlanması gerekmektedir. Tüp bebek merkezlerinde hızlıca artışlar görülmektedir bu gibi merkezlerin belli aralıklarla sıkı bir şekilde denetlenmesi çok önemlidir. Sağlık turizmi adı altında dünyada neler olduğunu hep beraber duymaktayız. Ülkemizin sağlık yatırımları ve kontrolü çok önemlidir. Bizi mahcup edecek boyutlara ulaşmamalıdır. Bu konuda çalışmalar yapılıp ülkenin sağlık yatırımı ihtiyaçları ülke gerçekleri ile uyumlu olmalıdır
YÖDAK kurumunun üniversitelere alınacak diş hekimleri ve hekimler konusunda etkili olması kaçınılmazdır. Şu anda ülkemizde gereğinden fazla tıp fakültesi ve öğrenci bulunmaktadır. Üniversitelerdeki en büyük sıkıntı sağlık eğitimi alanların yeterince hasta göremediği yönündedir. Yetersiz eğitim alarak mezun olan hekimler ileride hem kendilerine hem de başkalarına sorun olacaktır. Fazla sayıda mezun hekim sayısı bu konuda da işsizliği artıracaktır.
Bir polisin ifadesine göre bir tek doktor polis yazmadık ifadesinde gerçek olacaktır. Bu durumda YÖDAK gibi bir kurumunda bağımsız olması şarttır . Kontenjanlar konusunda ilgili bakanlıklarda önemli görevler düşmektedir. Ülkemizde yeterinden fazla tıp fakültesi de mevcuttur.
ÇEVRE ile ilgili ciddi sorunlarımız vardır. Çevrenin acımasızca parsellenmesi, doğal parklara müdahaleler, denizlere akıtılan lağımlar, uygun ilaçlamalar, baz istasyonları vatandaşlarımızı ciddi sıkıntılara sürüklemektedir. Düzgün şekilde değerlendirilmeyen veriler. Kanser vakalarındaki artış konusunda halkın kaygıları, üstüne üstlük devlet laboratuvarında yaşanan yangın bunun sonucunda testlerin düzgün bir şekilde yapılamaması, laboratuvar çalışanlarını yaşadığı kaygılar ve bazı hastalık belirtileri. Bizleri düşünceye sevk eden konulardır. Son günlerde Yayla köyündeki vatandaşlarımızın sıkıntıları acil önlemler almamız gerektiğinin en bariz göstergeleridir. Bu gibi durumlarda özellikle laboratuvar yangınında yaşamız olduğumuz aksaklıklar ve konunun daha sonrasında etkili ve hızlı bir şekilde halen çözümlenmemiş olması ülkemizin. Önünde duran ciddi konulardır.
DENETİMLİ SERBESTLİK yasasında alkol ve uyuşturucu testleri halen daha yapılamamakta bu yasanında, eksik olan ayaklarına bir yenisini etkimektedir.
HALK SAĞLIĞI tehdit eden trafik kazalarında halen yeterli tedbirler alınamamıştır. Hemen hemen her ailede bir akrabanın veya tanıdığın hayatını kaybettiği, bir gerçektir. Engelli vatandaşlarımızın da artmasına sebep olan bu kazalarda maalesef halen daha organize çözümler üretilmemektedir. Ülkedeki ekip ruhu ile çalışma fikri ve becerisi maalesef yoktur. Toplumsal bilinçte ciddi yozlaşmalar mevcuttur.
GÜZELLİK MERKEZLERİ denetimsizliği ve bazı tıbbi uygulamaların ehli olmayan ellerde uygulanması önümüzde duran acil çözülmesi gereken durumlardır, maalesef sağlık bakanlığına defalarca uyarılarımız ve ihbarlarımız dikkate alınmamış ve denetimler yapılmamıştır.
TÜZÜKLER; Bakanlığa vermiş olduğumuz, Dinlenme Raporları Reçete ve Reklam tüzüğündeki değişiklik önerileri halen beklemektedir. Sınav tüzüğündeki değerlendirme kriterlerindeki aksaklıklar her sınav döneminde karşımıza çıkmakta. Hekimler birbirlerini dava etmektedirler.
Ülkemizin kurallarla yönetilmesi gerçeği ve denetimlerin düzgün yapılması ile ilgili anlamsız hoşgörü anlayışımız bizlere sürekli zarara vermekte ve ileri gitmemizi engelleyerek kaosu sürüklemektedir.
KIBRIS konusundaki tıkanıklıkta toplumun moralini bozmaktadır. Kanaatimizce bu konudaki tıkanıklıklar bir an önce arabulucular vasıtasıyla aşılmalıdır.
Bu yılki kurumsal ödüller Gönyeli ve Lefkoşa belediyesine.
Basın ödülleri ise; Rahme Çiftçioğlu, Devrim Demir, Ali Baturay, Ediz Tuncel ve Hüseyin Ekmekçi’ye verilmiştir .
Taşçıoğlu: Meslektaşlarımız özlük haklarından yoksun çalışıyor.
Kıbrıs Türk Tabipleri Odası Başkanı Mustafa Taşçıoğlu’nun konuşması ise şöyle:
Bu seneki Tıp Haftası etkinlikleri açılış törenine hoş geldiniz. Her yıl olduğu gibi sağlık alanında yine birikmiş sorunlarla uğraşmak durumunda kalıyoruz. Öyle ki mesaimizin büyük kısmını bu sorunları tespit edip çözüm yolları aramak için harcıyoruz. 2009’da yürülüğe giren kamu sağlık çalışanları yasasının açılan davalarla geldiği durum malumunuzdur. Kamu-Özel çatışması ve bu mahkeme hekimlerin birlik ve bütünlüğünü zedeleyici ve ilişkilere zarar verici bir durumdur. Ne acıdır ki 2011 yılında Anayasa Mahkemesi’nin 43. Madde ile ilgili verdiği kararın gereği siyasi irade tarafından yerine getirilmemiştir. 8 yıldan beri yürülükte olan bu yasanın bir tane bile tüzüğünün çıkarılmamış olması sanırım durumun vehametini ortaya koymaktadır.
9-10 yıldan beri sözleşmeli, mecburi hizmetçi ve hizmet satın alma adı altında meslektaşlarımız özlük haklarından yoksun bir şekilde çalışmaya mecbur bırakılmaktadırlar. Örneğin çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında 5 uzman hekimimiz teşkilat yasalarında ilgili uzmanlık kadroları oluşturulmadığı için bu haklarından yoksun olarak çalışmak durumunda bırakılmaktadırlar. Yine Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde asistan olarak eğitim almakta olan meslektaşlarımıza halen nöbet ücreti ödenmemektedir.
73/2007 sayılı Sosyal Güvenlik yasası ile 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren kamu görevine giren hekimlerin hakları budanarak sigorta emeklisi durumuna sokulmuş, 47/2011 sayılı meşhur “GÖÇ YASASI” ile de maaş ve özlük hakları geriletilmiştir.
Kamu sağlık çalışanlarına 19. Maddesine göre “kamu sağlık çalışanlarının bilgi, görgü ve becerilerini arttırmak için kongre, seminer ve sempozyumlara katılımı, sağlık hizmetleri danışma kurulunun görüş ve önerileri doğrultusunda bakanlıkca planlanır ve uygulanır.”
Yasanın bu maddesine dayanarak sağlık bakanlığı ile Ekim 2016’dan beri toplam 3 defa yazılı olarak irtibat kurmaya çalışmamıza rağmen halen cevap alamadık.
Yukarda sayılan husuların kamu sağlık hizmeti sunumun kalitesini önemli oranda etkileyen faktörler olduğununun görülmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması gereklidir.