Böbür böbür böbürleniyorduk.
“Vaka yok.”
“En iyi biziz”
“Başardık...”
Öylesine kendimizden geçmiştik ki dünyaya akıl veriyorduk.
Ne oldu?
Şimdi tir tir titriyoruz.

*  *  *

En fazla bağıranlar da salgını yöneten isimler oluyor.
Sağlık Bakanı “Sağlıktan sorumlu ana muhalefet bakanı” gibi!
Başbakan “Türkiye’ye teşekkürden sorumlu devlet bakanı (!)”

*  *  *

Bu süreci en başından beri kim yönetiyordu?
Bakan aynı bakan!
Sorsanız en fazla kendisi isyan ediyor.
Sağlık Üst Komitesi değişmedi.
Barikatları bir günde kapatan ama "üç günlük karantinasız giriş" icat edenler kim sahi?
Hükümet aklı aynı akıl…
 

*  *  *

Ne oldu "özel jet skandalı."
Siyasi olarak sormuyorum.
Derdim salgın!
Çünkü "karantina"dan kaçmışlardı ve kayıtlar silinmişti.
Sağlığı da ekonomiyi de bu noktaya taşıyan “zihniyet” böyle hortladı!
Umarsızca…
Sorumsuzca…
Keyfi!
Çünkü büyük bir yalana kendileri de inandılar.
“İyi yönetiyoruz” dediler, kandılar.
Onca tutarsızlığa, plansızlığa, çelişkiye rağmen!

*  *  *

Sistemi ayakta tutan bir grup hekimdi, hemşireydi, uzmandı.
Toplumsal muhalefetti sistemi ayakta tutan…
Şimdi onlar da yoruldu.
Yetişemiyorlar.
Ekonomi hiç planlanmamıştı zaten!
Bir “seçim” uğuruna gerdikçe gerdiler ülkeyi…
Adeta yaktılar!
İradesizlik abidesi olarak geçecekler tarihe…

*  *  *

İpin ucu kaçtı mı bir kere toplamak çok daha zordur…
Yine de kibirleri yerli yerinde…
İnatla ve ısrarla “en iyisini biz biliriz” diyorlar.
Görüyoruz, en iyisi bu (!)
Hem “kundakçı” hem “itfaiyeciler” tabii!
Hem “yıkıyor” hem de enkazı toplarken akıl veriyorlar.
Çünkü bir “eylem planı” ile hareket etmiyor her sorunla yüzleştikçe tanışıyor, o an çözüm yolu arıyor, düşe kalka yara bere içinde ilerliyorlar.

*  *  *

Böbür böbür böbürleniyorduk.
Gördük ne olduğunu…
Tir tir titrerken…