Tiyatro Günü'nde oyunlar ücretsiz
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle bildiri yayımladı ve o günde sahneleyeceği oyunları duyurdu.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu (LBT), üretim anlamında farklı disiplinleri bir araya getiren ve kalabalıkları tek bir amaç için bir yerde toplayabilen tiyatronun en büyüleyici tarafının, birleştirici gücü olduğunu vurguladı.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, sanatın, bir toplumun sanatçıları aracılığıyla o toplumu dünyaya bağladığını, evrensel olanla yerel olanı buluşturduğunu ve kültürel kimliğin oluşmasına katkıda bulunduğunu belirterek, bunun müthiş bir mücadeleyi gerektirdiğini çünkü bunun bir var oluş sancısı olduğunu kaydetti.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle bildiri yayımladı ve o günde sahneleyeceği oyunları duyurdu.
OYUNLAR ÜCRETSİZ
Programa göre, “Karagöz Sihirli Sebzeler” oyunu saat 11.00’de Bandabuliya Sahnesi’nde; “Hüzün Ana ve Çocukları” oyunu saat 20.00’deLefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda ücretsiz izlenebilecek.
BİLDİRİ
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun Dünya Tiyatro Günü Bildirisi şöyle:
“Tiyatronun kapısından içeri girer seyirciler, gişeden biletlerini alırlar, sonra fuayede abartısız ses tonlarıyla tatlı gündelik sohbetler, etrafa yayılan parfüm kokuları… Seyir alanına gelince, parfüm kokuları dekorun, perdenin kokusuyla karışmaya başlar, atmosfer değişir, seyircinin sesi iyice kısıktır artık. Son defa telefonuna bakar, son sohbetini tamamlar ve…
Perde açılır... Ve büyü başlar…
Seyirci oyuncularla baş başa kalmıştır artık. Tiyatronun en etkileyici yanı, seyirciyle oyuncu arasında, oyunun süresi kadar bir birliktelik olmasıdır. Bu birliktelik gizli bir oturum gibidir, sessiz bir anlaşma gibi. Aylarca düşünülmüş, tasarlanmış, defalarca prova edilmiş her an, o gece oraya gelen seyirciyle şekillenir, yaşanır ve biter. Ve bir temsilin asla tekrarını izleyemez seyirci. Aynı oyunu izleyebilir ancak aynı temsili izleyemez. Bu da tiyatronun ne kadar canlı, yaşayan ve hatta ölümsüz bir sanat olduğunu gösterir bizlere. Değişen dünya ve insanın bugün artık bambaşka ihtiyaçları, davranış ve düşünüş biçimi olduğunu, dün absürd kabul edilenin bugün gerçek olduğunu ve tiyatronun tüm bu değişimle birlikte seyircisini çoğaltmak için verdiği gayretin daha da arttığını gözlemlesek de, tiyatronun o canlılığı, o an’a ait olmasıdır bizi heyecanlandıran. Yepyeni üsluplar, biçimler ve hikâyeler üretildiği sürece tiyatronun her daim var olacağı aşikârdır.
Sanat, bir toplumun sanatçıları aracılığıyla o toplumu dünyaya bağlar. Evrensel olanla yerel olanı buluşturur ve kültürel kimliğin oluşmasına katkıda bulunur. Ve bu müthiş bir mücadeleyi gerektirir. Bu bir var oluş sancısıdır çünkü. Toplumun içinde bulunduğu her türlü durum, o ülke insanının nereden gelip nereye gittiği, nasıl bir yaşayışa sahip olduğu, dönemsel olarak yaşanan duygusal çöküşler… Bunlar, o toplum içinde bulunan her tiyatronun söyleyeceği sözde yol gösterici doneleridir elbet. İçinde yaşadığı coğrafyadan kopuksa sanatçılar ve el ele yürek yüreğe aynı yolda yürüyemezse seyircisiyle, tarih, hafızasından hızlıca siler onları.
Tiyatronun en büyüleyici tarafı elbette ki, birleştirici bir gücü olmasıdır. Bu, gerek üretim anlamında farklı disiplinleri bir araya getirmesi gerekse kalabalıkları tek bir amaç için bir yerde toplayabilmesidir. Düşünsenize, tek bir eseri yaratmak için kaç farklı disiplinden sanatçı/tasarımcı/yaratıcı birlikte çalışıyor. Tek bir esere farklı gözlerle aynı yerden bakmak, ne müthiş bir buluşma! Ve yapısı gereği her sanat dalı gibi muhalif olan tiyatronun mücadelesinde en büyük destekçisi de seyircisidir. Seyirci sokaklara dökülür ve tiyatroya gelir. Ve her bir bireyle kalabalık artar. Ve insanlar bir araya gelir, çoğalır. Yani eyleme geçer, yani tüm duyularıyla harekete geçer, yaşamaya başlar. Ortak bir amaç için bir araya gelen kalabalık… Ne müthiş bir buluşma!
Ve tiyatronun kapısından içeri girer oyuncular, teknik ekip ve görevli olan herkes… Oyuna iki saat kalmıştır; kahvelerini içerler, kulislerde abartılı/abartısız ses tonlarıyla tatlı gündelik sohbetler edilir, makyajlar yapılır, kostümler giyilir, replikler tekrar edilir, bedenler esnetilir… Telefonlara son defa bakılır, son sohbet tamamlanır, son kontroller yapılır ve artık oyuncular seyircinin kısık seslerini duyarlar, kokular karışır… Özellikle de 27 Mart gecesi tüm dünyayla birlikte aynı anda aynı heyecanla bu birlikteliğin bir parçası olarak binlerce oyuncu ve binlerce seyirci salonlarda ve kulislerde yerini almıştır artık ve son anons gelir : ‘Sayın seyircilerimiz oyunumuz başlamak üzeredir…’