Tiyatroya Genç Bakış
Tiyatroya Genç Bakış
Simge Çerkezoğlu
Genç olmak böyle bir şey işte; imkânsızı istemek, olmazı olur kırmak ve az seçilen yoldan gitmek… Kırsalda tiyatro yapma fikri de İzel Seylani’nin genç bakışının ürünü. Dünya Tiyatrolar Günü’nde Beyarmudu Belediyesi bünyesinde başlayan festival aslında onun uzun süren çabasının ürünü... İzel, ilk sahne deneyimini LTB bünyesinde katıldığı dans grubunda kazandı. Böylece geleceği tasarladığından çok farklı şekillendi. İyi ki de öyle oldu. Böylece Kıbrıs Türk sanatı genç, yetenekli ve hepsinden önemlisi yoktan var etme heveslisi bir tiyatrocu kazandı.
REHABİLİTASYON İÇİN TİYATRO
İzel, Fen Bilimlerine dayalı devam eden orta eğitimi sırasında LTB Tiyatrosu korosuna katılıyor. İşte ne oluyorsa o zaman oluyor ve profesyonel olarak bu işi yapmaya, oyunculuk okumaya karar veriyor.
“Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na girdim. Tabii Kıbrıs’tan gitmemiz nedeniyle özellikle diksiyon konusunda önyargılarla karşılaştık. Çok çalıştım. Konservatuarı birincilikle bitirdim. Böylece onlara bir Kıbrıslının isteyince neler başarabileceğini göstermiş oldum.”
Manchester Üniversitesi’nde yüksek lisansına devam ederken tiyatronun yeni bir yönünü daha keşfetme şansı buluyor. İzel tiyatronun rehabilitasyon yöntemi olarak kullanılabileceğini öğreniyor. Elbette bununla yetinmiyor bunu öğretiyor ve uyguluyor da.
“Yüksek Lisans sırasında tiyatronun eğitim ve rehabilitasyon aracı olarak özellikle cezaevlerinde kullanılması için çalışan profesör JamesThompson’la tanıştım. Kendisi İngiltere’de bu sistemi kuran isimlerden biriydi.
Tezimi cezaevlerinde tiyatronun eğitim ve rehabilitasyon aracı olarak kullanılması üzerine yaptım. Bu çalışmayı kendi ülkemde de uygulamak istedim. İlk başta fazla ciddiye alınmadı. Toplumda çok önyargılar var. Ötekileştirmeye ve dışlamaya çok yatkınız. Ama cezaevine gittim. Oradaki insanlarla tanıştım. Kimsenin siciline bakmadan beraber çalışmaya başladık. Tiyatroyu birlikte bir şeyler yaratmak için kullandık. Böylece ortaya “Barış” oyunu çıktı. O günlerde basından da çok ilgi gördük. Aradan geçen zamanda cezaevinde ikinci projeye başladık. Toplumun farklı kesimlerinden özellikle de eğitimcilerden çok destek aldık. Esas olan bu üretim faaliyetinin cezaevinde devam etmesiydi. Ancak bu maalesef olmadı. O dönemin siyasetçileri bunu anlamadı, değer vermedi, önemsemedi. Böylece ikinci proje “Kitabe-i Sengi Mezar”ı da tamamladık ama devamı gelmedi.”
Hala doktora çalışmalarına devam eden İzel, ayrıca konservatuara girmek isteyen gençlere de yardımcı oluyor. Bunun yanında oyunculuk yapıyor. Oyun yazıyor ve yönetiyor. En önemlisi halkı tiyatro ile buluşturuyor. Hem de sadece izleyici olarak değil aktif sanat üreticileri olarak da…
“Avrupa Birliği- Beyarmudu Belediyesi projesi olarak Beyarmudu’na yapılan sosyal aktivite binası içi yaklaşık bir yıl önce oyun hazırlamam istendi. Ben de bir halk tiyatrosu yapmaya, bu kavramı yeniden hayatımıza almaya karar verdim. Neden halkı aktif hale getirmeyelim diye düşündüm. Cezaevindeki işin temeli de buydu, oyuncu olmayan insanların oyunculuk yapması.” Augusto Boal’in çok önemli bir sözü var: “herkes oyun oynar, oyuncular bile”.
HALK TİYATROSU KAVRAMI
Halk tiyatrosu kurmak için ilk toplantıya sadece dört kişinin geldiğini anlatan İzel, zaman içinde tiyatronun kırsal kesimde çığ gibi büyümesine şahit olduğunu söylüyor. Sonuçta 72 kişilik grupla halk tiyatrosu kavramını Mesarya topraklarında yeşertmeyi başaran İzel, bir anlamda imkansızı gerçek kılıyor.
“Bölgeyi ve üretecek insanları düşünerek tiyatro literatüründe Devise Theatre kavramı olarak bilinen yöntemler üzerinden harekete geçtik. Bu kavram bölgelerin efsane ve ritüellerinden ortaya çıkarılan oyunları anlatmak için kullanılır. Bunun temeli ciddi bir araştırmaya dayanmaktadır. Araştırma yaptım, bölgeyi ve efsaneleri öğrenmeye çalıştım. Böylece ortaya “Nor & Betmez” oyunu çıktı. Uyumun, aşkın, tutkunun simgesi… 1940’lı ve 1960’lı yılları anlatan metin, Ada genelinde yaptığı temsillerde çok ilgi gördü.”
MESARYA FESTİVALİ BAŞLIYOR
Festivalin doğuşu aslında geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği fonu ile inşa edilen aktivite binasının tamamlanmasına uzanıyor. Bir bina bir festivalin doğumuna sahne oluyor. İzel, süreci mutlulukla anlatıyor.
“Halk Tiyatrosu, “Nor & Betmez” oyunu derken neden bölge halkı tiyatroya bu denli ilgiliyken bir de tiyatro festivali yapmayalım dedim. Böylece Dünya Tiyatrolar Günü gibi anlamlı bir günde festivali başlattık. Beyarmudu Belediye Başkanı İlker Edip de çok destek oldu. En önemlisi içeriği belirlemek, bölge halkına hitap edebilmekti. Ortaya güzel bir karma çıkardığımız kanısındayım.”
Halk Tiyatrosu örneği iki yeni oyuna imza atan İzel, “Şaman” ve “Karagöz ile Hacivat” oyunları hakkında da bilgi veriyor.
“Festivalde beş tane kendi oyunumuz, üç tane de Türkiye’den gelecek farklı belediyelerin oyunları sahneleniyor. Festivalde üç oyun seyirci ile buluşurken kalbim diğer oyunlarda olduğundan biraz farklı çarpacak. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun Kayıp oyununda oyuncu olarak sahnede olacağım. “Şaman” oyununun yazarı-yönetmeni ve Mehmet Ertuğ’un yazdığı “Karagöz ile Hacıvat” oyunun da yönetmeni olarak festival programında yer alıyorum.”
Yeniden Karagöz ve Hacivat ruhunu tiyatro severlere kazandıran İzel, var olmak adına kendi değerlerimize sahip çıkmanın ve kendi dilimizi yaşatmanın önemine değiniyor.
“Herkes Büyükhan’dan Karagözcü Mehmet Ertuğ’u biliyor. Mehmet hocamız yıllardır bu alanda kültürümüzü ve mirasımızı korumak için ter döktü, biz de bu geleneği yaşatmak istiyoruz. Onun iki metni ile Karagöz ve Hacivat’ı Kıbrıs ağzıyla yeniden sahneliyoruz. Aslında Karagöz gölge oyununun kökeni Uzak Doğu, ardından da Anadolu’ya dayanıyor. Göçler ve akımlarla birlikte bu sanat ülkemize kadar geliyor ve kendi biçimini ve içeriğini yeniden oluşturuyor. Pekçok tiyatrodan, belediyelerden, festivallerden ve okullardan Karagöz oyununu sahnelemek için davetler alıyoruz. Çalışmalarımız bu şekilde devam ediyor. Nisan ayına dek sürecek festivalimize tüm halkımızı bekleriz.”