TOMA’da ısrar sizi “işgalci” yapar...
Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı, TOMA bir biçimde yeni bakanlar kurulunu fazlasıyla meşgul etmektedir.
İhalesi UBP hükümeti döneminde açılan ve yine UBP döneminde bağlanan ihale sonucu ülkemize getirilmesi düşünülen bu araç sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin eylemlerine karşı kullanılacaktır.
Türkiye’de özellikle “Gezi Parkı” eylemlerinde öne çıkan bu araçlar sivil toplum eylemlerini şiddete başvurarak etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Burada bir gerçeğin altını çizmemiz gerekir.
Türkiye başka, KKTC başkadır.
Türkiye halklarının kültürü, gelenek görenekleri, insan karakterleri başka, Kıbrıs Türklerinin kültürleri, gelenek görenekleri ve en önemlisi insan karakterleri bambaşkadır.
Türkiye’deki birçok eylemde gördüğümüz, yaşadığımız olaylar KKTC’de bugüne kadar yaşnmadı, dürtmezseniz bundan sonra da yaşanmaz.
Bu ülkede çok yakın zamanda, Annan Planı sürecinde yapılan 80 bin kişilik mitinglerde bile kimsenin burnu kanamadı. O günlerde bütün provokasyon girişimlerine, “Derin devlet”in miting meydanına yerleştirdiği bombalara karşın en küçük bir olay bile yaşanmadı.
Bu ülkenin insanları 2000 yılında batan bankalar dolayısıyla gerçekleştirilen “Mudi Eylemleri” sırasında Meclis’i işgal etmişler, Meclis’te Milletvekilleri’nin sandalyelerine oturmuşlar, ama dosyaları dağılmasın diye masalardaki raporları toparlayarak masa altına gizlemişlerdir.
Çevik kuvvet müdahale etmese hiçbir olay yaşanmadan eylem sonlandırılmış olacaktı.
Bu ülkenin insanı böylesine duyarlı, böylesine demokrat ve böylesine hoşgörülüdür.
Bu halkın bozulmaya ve zorla birilerine benzetilmeye hiç ama hiç ihtiyaç yoktur.
Hele TOMA gibi bir araca hiç gerek yoktur.
Bu ülkenin Başbakanı, bakanları, hükümet ortakları, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve sıradan insanlar bu ülkeye TOMA alınmasını istemiyor.
Sanırım yalnızca bu bile bu aracın bu ülkeye getirilmemesi için yeterli bir nedendir.
Ama siz ısrarla “polis bana bağlıdır, bu nedenle polisin neye ihtiyacı olduğuna ben karar veririm, siz karışamazsınız” derseniz o zaman bu tavır başka çağrışımları doğurur.
Bu ülkenin daha bir buçuk ay önce sandıktan çıkan bir Başbakan’ı ve onun başkanlığında bir hükümet vardır.
Bu ülkede her gelişmeden sorumlu olan da bu hükümettir. Hükümet’in başı “ben bu TOMA’ya karşıyım ve ülkeye girmemesi için gerekirse gidip gümrük kapılarında duracağım” diyor. Koalisyonun diğer ortağı Başbakan yardımcısı da "hükümet olarak TOMA’yı geri gönderme yöntemlerini aradıklarını" söyledi.
Bu durumda hala TOMA’nın bu ülkeye getirilmek istenmesini anlamamız mümkün değil.
Yukarıda da belirttiğim gibi bu ısrar başka çağrışımlar yapar. Eğer bu ülkede hükümetin sözü geçmiyor, bunun yerine polisin bağlı olduğu askeri gücün dediği oluyorsa bu ülkede gerçek demokrasiden söz edilemez. Dahası bu tavır polisin bağlı olduğu kurumu “işgalci” pozisyonuna düşürür. Bunu da hiç kimse arzu etmez.
Bu durumda yapılması gereken tek şey Kıbrıs Türk halkı tarafından istenmeyen bu aracın alınmamasıdır.
Bu nedenle ihale iptal edilmeli, ödenecek paranın boşa gitmemesi için ya başka bir ülkeye satılmalı, ya da iade edilmelidir.
İptal kararı nedeniyle uğranabilecek maddi zarar bir biçimde halledilebilir.
Ama TOMA’nın bu ülkeye getirilerek polisin emrine verilmesi ve polisin de bunu ilk eylemde kullanması nedeniyle insanların vicdanında açılacak yaralar asla kapanmaz.