Toparlanmalıyız
Yaşım 42.
Ebeveyinlerimiz, savaşlarda ezildi.
Biz ise en güzel yıllarımızı KKTC’yi tanıtma arzusundakilerin yaftalamalarıyla geçirdik.
Yaratılan sistemde sahne alanlar, ışıkların altında gelecek korkusu yaşamadan, sahneye kimsenin çıkmasına izin vermeden basıp geçti üzerimizden.
Gıkımız çıkmadı.
Ne yaptıklarımız, ne eğitimimiz ne ürettiklerimize bakıldı.
***
Son 20-25 yılın en kötü yönetimi ile karşı karşıyayız. Her alanda dağınıklık, çıkar.
Denizin diğer tarafındaki ülkenin emirlerine “uyan ” bir yönetim.
Ve seçilenlerin seçtiği bürokratların da “uyuduğu” bir zaman dilimi yaşıyoruz.
***
Hava yollarımız yok.
Ercan’ımız yok.
Eti’miz gitti.
Elektrik, telefon gitmek üzere.
Din sarıyor etrafımızı.
Her alanda ama her alanda asimile ‘oldurtuluyoruz’ denizin diğer tarafına.
***
Sporda durum daha vahim. Çünkü, sporun içindeki karmaşa, çıkar ve beklenti kavgası nedeniyle çok fazla yansımıyor. Nefret ve kin, diz boyu.
Söyleyenin ne söylediğine bakmadan, hangi rengi kalbinde tuttuğunu değerlendiren bir zihniyet.
***
Bugünlerde, kulüplerin genel kurul hazırlıkları yapılıyor.
Siyasi erk, 10 ay sonrasını düşünüp, kulüp yönetimlerine, kendilerine yakın kişileri sokma yarışında.
Böylesine bir zihniyetle yönetilen bir toplumun, önü ne kadar açık olur?
***
Dediğim gibi yaşım 42.
10-12 yaşlarından beri ülke sporunun içersindeyim. Hiçbir şeyin değişmediğini görmek, kahrediyor beni.1955’ten, 1974’e kadar geçen sürede ebeveyinlerimizin hayatlarını etkileyen, olaylar ve mücadeleler yaşandı.
1983’ten 2013’e kadar geçen sürede ise bizim.
Bugünkü yazım biraz Nazım Burgul vari oldu farkındayım. Bu nedenle affınıza sığınmaktan başka bir şey diyemem.
Ama artık toparlanmanın, birey olarak üzerimize düşeni yapmanın, taşın altına elimizi koymanın vaktidir.
Çocuklarımızın geleceği için.