Toplu mezarın eşiğinden dönen Eftagomili Bambos Dimitriu’nun öyküsü…6
Babası Dimitris Haralambu Kutras, Galatya gölünde kazılan ilk toplu mezarda bulunan Bambos Dimitriu da az kalsın ikinci toplu mezarda bulunacaktı – bir Türk askeri son anda onu infaz edilecek altı kişilik gruptan çıkarmasaydı… Bunu farkedince, onun yerine yeğeni Mihalis Şalunas’ı alıp gitmişlerdi…
Babası Dimitris Haralambu Kutras Galatya gölünde kazılan ilk toplu mezarda bulunan Babmos Dimitriu da az kalsın ikinci toplu mezarda bulunacaktı – bir Türk askeri son anda onu infaz edilecek altı kişilik gruptan çıkarmasaydı… Bunu farkedince, onun yerine yeğeni Mihalis Şalunas’ı alıp gitmişlerdi…
Arkadaşım Hristina Pavlu Solomi Patça’yla birlikte Londra’da Bambos Dimitriu’yla yapmış olduğumuz röportajın son bölümü şöyle:
BAMBOS DİMİTRİU: Sonuçta kabul ettiler. Bir sene süre verdiler bana.
Evlendik ve kaldım burada...
Buna inanmayacaksın, Türkiye’de büyük bir askeri kampta, Adana’da parmak izlerimizi falan almışlardı, orada da bizi sorguya çektiler ama düzgün biçimde, saldırgan biçimde değil… Birisi Rumca konuşuyordu, centilmen bir şahıstı bu…
Bana adımı sormuştu, anlatmıştım ona Galatya’ya götürülmüş olduğumu… Mesleğimi sormuştu, “Öğrenciyim” demiştim. “Doğum tarihin nedir?” demişti. Söylemiştim. “Nerelisin?” demişti. “Eftagomili’yim” demiştim.
“Trikomo’dan filanı tanıyor musun?” demişti.
“Hayır, bilmiyorum” demiştim.
“Emin misin?” demişti.
“Evet” demiştim.
“Yani Eftagomilisin, okula gidiyorsun” demişti…
“Evet” demiştim.
“Okula nasıl gidiyorsun?” demişti.
“Otobüsle” demiştim.
“Okula gidip gelirken her gün, otobüs bir yerde durmaz mı?” demişti.
“Trikomo’da durur” demiştim.
“Demek Trikomo’da durur otobüs ve sen filanı tanımazsın?” demişti.
“Hayır” demiştim.
“Otobüsten aşağı inmez misin hiç?” demişti.
“Hayır, niye inelim? Oradan öğrenci alır otobüs” demiştim.
“Köyünüzde deve var mıdır?” demişti.
“Tabii, develer var” demiştim.
“Kaç tane deveci var?” demişti.
“İki tane” demiştim.
“İsimleri nedir?” demişti.
“Durmuş ve Ahmet” demiştim.
“Ahmet’i tanır mısın?” demişti.
“Yok” demiştim.
“Karısını tanır mısın?” demişti.
“Evet… Oğlunu da bilirim” demiştim. Benden birkaç yaş daha büyüktü oğlu.
“İşte ben onun kardeşiyim” demişti bana bu adam!
Türkiye’de üst rütbede bir yere gelmişti bu adam ve beni sorgulayan oydu… Aslen Krityalı’ydı…
SORU: Sanırım arkadaşımız Alkan Kilitkayalı bazı resimler yayımladıydı bu devecilerle ilgili…
Geriye dönüp baktığında, son olarak söylemek istediğin bir şey var mıdır? Tüm bu olup bitenlerden sonra kalbinde, ruhunda geriye kalan nedir?
BAMBOS DİMİTRİU: Her şey tam bir karmaşadır… Eski Kıbrıs’ı, eskiden babanların, annenlerin, insanların nasıl yaşadığına ilişkin bana anlattıklarını kaybettik… Eski Kıbrıs bitti, geri de gelmeyecek bu eski Kıbrıs…
Benim istediğim şey, insanların tüm bunları daha net biçimde görebilmesidir. Bunu yapabilmenin tek yolu da düzgün, demokratik bir ülkede yaşamaktır, Avrupa’da bir yerlerde. İşte o zaman nasıl davranmanız gerektiğini anlarsınız. Bizler Kıbrıslılar olarak demokratik davranmıyoruz mu diyeyim? Kimilerine söylediklerim ağır gelecektir ancak Londra’da onca milliyet bir arada yaşıyoruz, sadece Londra şehrinde böyle ve sorun yoktur çünkü yasalar herkes için geçerlidir. Kim olduğunuza bakılmaz, yasa neyse odur, herkes için geçerlidir yasalar.
SORU: İşte böylesi bir Kıbrıs yaratmalıyız…
BAMBOS DİMİTRİU: Evet… Bunu yapmak zor değildir, bunun yolu da eğitimdir. Bu da okullardan başlamalıdır. Hükümetlerden başlamalıdır, (ayırımcılığa karşı) “sıfır tolerans” göstermelidir hükümetler. Hükümetler polise herkesin eşit olduğu, teninizin renginin fark etmeyeceği, dini inancınızın ne olduğu, yasalara uyan bir yurttaş olduğunuz sürece bunun fark etmeyeceği yönünde talimat vermelidir. Yasalara saygı gösterdiğiniz sürece, herkesle eşit olacaksınız. Ben tüm Avrupa’yı geziyorum, Avrupa’yı seviyorum… Yapmak istedikleriniz konusunda özgür olmaktan daha güzel bir şey yoktur… Tabii ki yasalar çerçevesinde, yaşadığınız ülkenin yasaları çerçevesinde özgür olmaktan bahsediyorum.
SORU: Sana işkence yaptıkları zaman, daha sonra tedavi olmanız gerekmiş miydi?
BAMBOS DİMİTRİU: Uyuyacak yerim yoktu, ne tedavisi? Dedim sana, köyden alıp beni Lefkoşa’ya götürdülerdi, yatacak yerim yoktu… Yiyecek hiçbir şeyim yoktu… Sana ne tür bir tedavi vereceklerdi? Böyle şeyler yoktur, yoluna devam edersin işte… Düşersin, ayağa kalkarsın ve yürürsün… O kadar yani… Ne eksik, ne fazla…
SORU: Yaşamış olduğun şeylerden ötürü gerçekten çok üzgünüm… Ve ailenin başına gelenler konusunda da çok üzgünüm…
BAMBOS DİMİTRİU: Hayır, hayır, hayır… İnan bana, üzülecek bir şey yok… Şimdi sana anlattıklarım var ya, eminim ki benim yaşlarda bir Kıbrıslıtürk’le de konuşacak olsak, o da aynı şeyleri yaşamıştır, eminim bundan… Üzülmemize gerek yok, hayat böyle işte… Olduğu gibi kabul etmeliyiz hayatı… Elimizden başka bir şey gelmez…
Bunca yıldır burada yaşıyorum, hayatımı kurdum burada, işimi kurdum – bana inanmayacaksın ama hep Türkler’le çalıştım. Tüm müşterilerim Türkler’dir… Bana çalışanların çoğu Türkler’dir. Eğer içimde kötü duygular olsaydı, böyle yapmazdım değil mi? Bu da bir tür yanıt yani…
İnsanlara saygı gösterirsin… Ben birisiyle konuşmadan önce kimseden nefret etmem. Ancak insanlarla konuşmaya başladıktan sonra, dostlarını seçersin… Bir duvarın arkasında oturup da “İşte Türk’tür onlar, onun için ben onlardan nefret ederim” demek çok zordur. Onlar da diğer tarafta oturup “İşte Rum’dur onlar, onun için ben onlardan nefret ederim” diyecektir. Konuşun kendileriyle…
Konuştuğunuzda beğenirseniz, arkadaşınız olur. Beğenmediyseniz konuştuktan sonra, o zaman onunla dost olmazsınız. Sade “Selam, günaydın” deyip geçer gidersiniz. Benim hayat felsefem budur…
SORU: Çok teşekkür ederim…
BAMBOS DİMİTRİU: Ben teşekkür ederim, seni yüzyüze tanıyabildim.