Toplum liderliği ve UBP’nin birlikte itibarsızlaştırılması çabasının asıl hedefi nedir?
Siyasette pazarlık olur mu?
Elbette olur!
Mesela İngiltere’de milletvekilliği seçimleri “dar bölge çoğunluk sistemi”ne göre yapılır…
Özellikle üç büyük parti olan Muhafazakar Parti, İşçi Partisi ve Liberal Demokratlar arasında zaman zaman “gayrı resmi” de olsa pazarlık yapılır…
“Sen beni şu bölgede desteklersen, ben de seni o bölgede desteklerim” gibi…
-*-*-
KKTC’de de örneğin belediye başkanlığı seçimlerinde benzer pazarlıklar yapılabilir… Başkan adayı desteklenir, karşılığında belediye meclis üyeliği desteği talep edilebilir… Veya başka bölgedeki adayın desteklenmesi talep edilir…
-*-*-
Güney Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçiminde de pazarlık yapıldığı bilinir…
Özellikle DİSİ ve AKEL’den sonraki üçüncü ve dördüncü parti olan DİKO ile EDEK, cumhurbaşkanlığı seçiminde destek verdikleri adayın seçilmesi halinde, bir nevi koalisyon hükümetinde kendi elemanlarını bakan yaptırır…
-*-*-
Siyasette hedef önemlidir…
Ve genellikle “sağ parti elemanları” bu hedeflerine ulaşmak için “her yolu mübah” sayarlar…
“Makyavelizm” diye en basit şekliyle açıklayabileceğimiz bu tavır, bazı yorumculara göre “ideolojik tutarsızlık, siyasi taviz ve genel anlamıyla karaktersizlik” içermek zorundadır…
-*-*-
Mesela Seymenbaşı Üçurup İzzet Dayı, hedefine ulaşmak için, çok ciddi siyasi tutarsızlık sergilemiş; seçildikten sonra belirli bir grubun tam anlamıyla kontrolüne girip, kendisine ait olmayan bir siyasi çizgide sadece yalpalamak zorunda kalmıştır.
Siyasi yalpalama, tutarsız siyasetin ta kendisidir…
Ve mutlak anlamda “Alay konusu olmak”, “masgara haline çevrilmek” gibi kişisel ve kurumsal itibarsızlaşma içerir…
-*-*-
Şu anda “elalem masgarası” haline dönüştürülen KKTC liderliği, siyasi yalpalama, tutarsız siyaset ve tam anlamıyla boş bir devlet yöneticiliği sergilemektedir…
Haliyle bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci kez aday olmayı derin bir sıkıntıya gömmüş durumdadır…
-*-*-
Bir soru sorayım: Üç yıl sonra KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde UBP’nin adayı sizce kim olur?
-*-*-
Plansızlık, tutarsızlık, Bizans entrikaları, siyasetsizlik, çökmüşlük ama hepsinden önemlisi “siyasi pazarlık”ların sadece “kişisel çıkar” içeriyor olması, UBP’nin bir sonraki seçimdeki adayının ismi konusunda “bilinmez”i yaratmış durumdadır…
-*-*-
Seymenbaşı Üçurup İzzet Dayı, sadece “sol demokratik” Kıbrıslı Türk cemaatinin değil; neredeyse tüm UBP seçmeninin de alay konusudur…
Bu işi yapamadığı, her anlamda rezil olduğu, tek bir tutarlı davranışının bulunmadığı gayet açıktır ve nettir…
-*-*-
Belirtmekte fayda vardır; Ünal Üstel’in “genel başkanlığına ya da başbakanlığına” gerçek demokrasi ile dur diyen ama akabinde demokrasi iğfaliyle birlikte bu makamların Üstel’e “hediye edilmesine” ses çıkarmayanlar; cumhurbaşkanlığı adaylığına mı ses çıkaracaktır?
Bence “zembille başbakanlık ve UBP genel başkanlığı”nı kapan Ünal Üstel, kesinlikle Seymenbaşı Üçurup İzzet Dayı’nın yeniden cumhurbaşkanı adayı olarak desteklenmesini engelleyecektir…
-*-*-
Ayrıca açıkça ortaya çıkmıştır ki Türkiye’deki olası “Cumhurbaşkanı değişikliği”; kesinlikle UBP’deki dengeleri de değiştirecektir…
Ve günümüzün “mağdur kurbanı” Faiz Sucuoğlu da, “çok daha güçlü” bir şekilde geri gelebilme potansiyeline sahip olacaktır…
-*-*-
Açık ve seçik bir şekilde çok istediği genel başkanlığa aday olmaları engellenen tüm isimler, örneğin olası bir “Tayyip Erdoğan sonrası”nın hem UBP liderliği hem de KKTC liderliği adaylardır…
-*-*-
Ancak çok açık ve de garantidir ki; bırakın “sol demokratik” seçmen kitlesini; UBP’li seçmenin en az yarısı, bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde, ne Üstel ne de Seymenbaşı Üçurup İzzet Dayı’yı destekleyecektir!
-*-*-
Elbette bu yazdıklarım tahminlerimdir, yorumumdur, beklentimdir veya ne bileyim “fal”cılıktır!
Ama artık şundan eminim ki; birileri, birkaç yıldan beri çok ağır bir şekilde, KKTC’deki siyaseti ve demokrasiyi yaralamak, yıkmak, itibarsızlaştırmak için yoğun çaba içerisindedir…
UBP, ciddi yara almıştır…
İtibarsızlaştırılmıştır…
Ancak asıl hedef, bu partiyi daha kolay kontrol etmek değil; ülkeyi iliklerine kadar yutmaktır!
“Uydurma kurultayınız sizin olsun”
Gazeteciliğe spor muhabiri olarak başladım…
Salon sporları fotoğrafçılığı ve futbol fotoğrafçılığı yaptığım günleri çok özlüyorum…
Çok keyifliydi…
Merhum spor şefim Omaç Başat’ı saygıyla anıyorum bu arada…
-*-*-
Derken, “haber muhabiri” oldum…
İlk müdürüm merhum Hüseyin Yüksel’di…
Kemal Ankaç hocam, Artun Çağa abim müdürlüklerimi yaptı o ilk “siyasi muhabirlik” günlerimde…
-*-*-
CTP üyesiydim…
Ama sabahtan akşama UBP genel merkezinde oturuyordum…
Dört oğlunu da çok seven, muhteşem bir insan vardı idare amiri olarak… Ve bana da, diğer muhabir arkadaşlara da oğullarıymışız, kızlarıymışız gibi davranırdı…
Tünay komutan…
Allah rahmet eylesin; saygıyla anıyorum…
-*-*-
UBP’de çok çalkantılı günler yaşanıyordu…
Yanlışım yoksa 1992 veya 93’tü…
Dokuzlar Hareketi falan…
Aslında asıl kavga, “Denktaş – Eroğlu” kavgasıydı…
Bu esnada merhum Rauf Raif Denktaş, oğlu Serdar Denktaş’ın partide ikinci adamlık gibi görülen “Genel Sekreter”liğe getirilmesini istiyordu…
Dr. Derviş Eroğlu’nun adayı ise “Hasan Yumuk”tu…
Serdar Denktaş, gençliğin sevdiği bir kişiydi…
Bizim de ağabeyimizdi, çok samimi, çok arkadaş, çok içten davranan biriydi…
Ve gerçekten çok sevdiğimiz, sürekli okuyan, bilgili bir eşi vardı ki bu siyasette, ismi kadar kendisine güç vermekteydi…
-*-*-
Hasan Yumuk’u o günlerde tanıdım…
Sessiz, güleç yüzlü, çok kibar bir insan…
“Türkiye kökenli”ydi…
Ve Derviş Eroğlu, “parti içi dengeler” diye düşünüp, “Denktaş”ı da yenmek” adına Yumuk’tan yanaydı…
-*-*-
Merhum Hasan Yumuk ile bir sohbetimizde “Herhangi bir kişinin siyasi hırsı veya hedefi nedeniyle ismimi kullanması doğru değil” demişti…
Aslında siyasette olması gerekenle alakalı ders vermişti…
-*-*-
Bu anı nereden mi aklıma geldi…
Hasan Yumuk’un oğlu, UBP’li Hüralp Yumuk’un bir sosyal medya paylaşımını okudum…
Oradan aklıma geldi…
Hüralp Yumuk diyor ki; “…UBP tabanı olarak ne yapanı tasvip ediyoruz ne yaptıranı… Uydurma kurultayınız sizin olsun, günü geldiğinde hesaplaşırız… Haziran 2023’e bir şey kalmadı…”
Hafta sonu yolumuz Salamis’e düştü… Muhteşem bir mekan ve çok kalabalık… Ülke çok güzel… Turizm tesislerimiz daha güzel… Keşke “hamasi ve kişisel çıkarcı – makam budalası kafalar” yerine, ülkenin geleceğini düşünen “ilerici” insanlar yönetse ülkeyi… Ercan Havaalanı uluslararası uçuşlara açılsa mesela… Birkaç gün de olsa, tatil güzel şey bu arada…