1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Toplum ve Siyaset Arasında Yazılı Olmayan Bir Antlaşma: Nepotizm
Toplum ve Siyaset Arasında Yazılı Olmayan Bir Antlaşma: Nepotizm

Toplum ve Siyaset Arasında Yazılı Olmayan Bir Antlaşma: Nepotizm

Toplum ve Siyaset Arasında Yazılı Olmayan Bir Antlaşma: Nepotizm

A+A-

 

Serkan Tansel
[email protected]


“Fredo, sen benim abimsin ve seni severim. Ama sakın bir daha aileye karşı birisinin tarafını tutma! Sakın!”.

Meşhur ‘Baba’ filminde Michael Carleone (Al Pacino) abisi Fredo’ya ders verircesine yukarıdaki öğüdü verir. Mario Puzo’nun yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan, Francis Ford Coppola’nın yönettiği, Marlon Brando ve Al Pacino’nun başrollerini paylaştığı bu film, New York’ta yaşayan güçlü bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesini anlatır. Yukarıda verilen replikte aile kavramının kutsallığına vurgu yapılıyor. Geleneksel diyebileceğimiz İtalyan toplumunda ve benzer birçok toplumda, yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi aileye kutsallık atfedilerek, aile bireylerini “yabancılara” karşı kayırma, koruma ve/veya kollama toplumsal bir davranış halini alır. Doğası gereği bu davranış içerisinde adalet kavramı öncelikli öneme haiz değildir. Bu davranışa göre aile bireyinin herhangi bir mevzuda karşı taraf önünde haklı olup olmaması çok da önemli değildir. Hatta aile bireyinin davranışı veya söylemi, diğer aile bireyleri tarafından meşrulaştırılmak için elden ne gelirse yapılır. Esas olan kan bağının bulunması, başka bir deyişle kişinin aileden olmasıdır. Bu davranış birçok toplumda benzer şekilde yer alır.

Yukarıda değinmeye çalıştığım toplumsal davranışı, gerek sosyal bilimler gerekse daha dar bir çerçevede siyaset bilimi açısından açıklamak için nepotizm kavramına yakından bakmakta fayda var. Nepotizmin kökeni Michael Carleone’nin atalarının kullandığı Latinceye kadar uzanır. Şöyle ki; İtalyancası “nepotismo” olan kelimenin esas kökeni yeğen anlamına gelen ve Latince bir kelime olan “nepos”tur. Sadece kelime anlamı açısından bile bakacak olursak nepotizm veya Türkçe karşılığı ile “yeğencilik”, İtalyanlar gibi, bizim toplum için de yabancı bir kavram değildir. Gündelik hayatta, yeğencilikten çok “kayırmacılık” kavramı daha yaygın ve kapsamı daha geniş bir şekilde kullanılır. Nepotizm günümüzde, salt aile veya akrabayı değil, daha geniş kapsamda mahalle, okul, iş arkadaşı gibi aynı sosyal çevre içerisindeki “ahbaplık” ilişkilerini de kapsayan, bu kişilere maddi/manevi olarak hak edilmemiş kazanç sağlamak anlamında kullanılır. Nepotizmin siyaset alanında karşılığı ise, devlet mekanizması içerisinde “yakınlar” için haksız maddi kazanç sağlamak (yolsuzluk) ve/veya onları haksız mevki sahibi yapmaktır. Nepotizmin “siyasi güven” konusuna ilişkin sosyolojik bir boyutu da vardır. Şöyle ki, iktidara gelen hareket devlet mekanizmasını yönetebilmek için iktidarı güvenebileceği kişilerle paylaşması gerekir. İşte o güvenilir kişiler yakınlar/akrabalardır.

Bu noktada nepotizm konusuna ara vererek bir parantez açmak istiyorum. Sosyal bilimlere ait kavramların her toplum için olduğu gibi bizim toplum için de geçerli olduğu inancındayım. Bir başka deyişle, toplum ve coğrafya olarak nevi şahsına münhasır diyebileceğimiz bazı özelliklerimiz olmasına rağmen sosyal bilimlerin teori ve kavramlarının Kıbrıs Türk toplumunun karakteristik yapısını ve buna bağlı olarak davranış biçimini tanımlayabileceğini düşünüyorum. Hele ki yirminci yüzyıl sonu ile birlikte küreselleşmenin her alanda coğrafya tanımadan etkisini artırması ve buna bağlı olarak iletişimin yaygınlaşması sonucu, yerküre üzerindeki tüm sosyal olaylardan bu küçük ada ve içerisinde yaşayan nispeten küçük nüfus kendine düşen payı bir şekilde almaktadır.

Parantezi kapatarak tekrar esas konumuza dönecek olursak, nepotizmin Kıbrıs Türk toplumu üzerinde önemli etkileri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Dahası Kıbrıs Türk siyaset dünyasının işleyişinde, devlet-toplum ilişkisinde çok önemli etkisi olduğunu söylemeliyim. Bu etki, nispeten küçük bir toplum olmamız sebebiyle diğer toplumlara nazaran daha fazla hissedilir bir hal alıyor. Hükümette olan siyasi hareket öncelikli olarak seçim öncesi desteğini aldığı “yakınlara” devlet olanakları çerçevesinde diyet ödemeye girişiyor. Bu diyetin niteliği ise aşağı yukarı bellidir. Ya yakınları mevki sahibi yapmaktır ya da kredi veya ihale yolu ile yakın ve destekçileri devlet olanaklarından nemalandırmaktır. Yıllardır süren bu nepotizm hastalığı, yakınlara mevki dağıtmak, gerekli-gereksiz istihdam sağlamak suretiyle devlet mekanizmasında onarılamaz yaralar açmaktadır. Devlet içerisinde göreve gelen “yakınlar” büyük ölçüde gerekli ehliyete sahip olmadıkları –istisnalar kaideyi bozmaz- için devlet denilen mekanizma vatandaşa asgari hizmeti sağlayamadığı gibi toplumun ona olan inancının hepten yitmesine yol açmıştır. Karşılıksız kredi ve ihaleler yolu ile de kamu kaynakları heba edilmiştir. Bütün bunlar, devletin yönetilememesi veya kendimizi yönetemememiz noktasında nepotizmin etkisini göstermektedir. Şüphesiz nepotizm, toplum ve egemenler arasında yazılı olamayan bir anlaşmanın da ürünüdür. Toplum özellikle seçim döneminde verdiği desteğe karşılık kamu kaynaklarından yararlanmayı talep eder duruma gelmiştir. Siyaset kurumu ise her defasında, ister sağ ister sol ideolojiden olsun, bu talebe cevap vermekte bir an için tereddüt etmemiştir. Günün sonunda devlet kaynaklarından yararlanan bir kesim olduğu gibi, kısıtlı olduğu için bu kaynaklardan yaralanamayan başka bir kesim ise tabir caizse sırasının gelmesini beklerken düzeni eleştirmeyi kendine görev edinmiştir. Elbette bu eleştiri “sıra” gelince son bulacak olan, ikircikli ve samimiyetten uzak bir eleştiridir. Dolayısıyla nepotizm ve partizanlık aynı amaç ve doğrultuda bu düzenin devamını sağlamaktadır.

Kıbrıs Türk toplumunda yaşanan nepotizmin oldukça ilginç bir yönü ise, siyasi görüşü farklı olmasına rağmen, sırf mahalle veya meyhane arkadaşı ya da aile dostu olduğu için politik bir figürü destekleyebilen ve bunu içselleştiren bir toplumsal anomaliye sahip bir kesimin olmasıdır. Apolitik kişilerin bir şekilde nepotizmin etkisi ile yukarıda bahsettiğim davranışa sahip olması çok şaşırtıcı değildir. Ama daha uç bir örnek verecek olursak, anarşist olduğunu iddia eden biri, liberal bir siyasi figürü destekleyebilmektedir. Elbette daha çok pragmatik sebepler/çıkar ilişkileri bu toplumsal davranışa sebep olmaktadır.

Sonuç olarak, nepotizm ve partizanlık düzenine toplum bir şekilde rıza göstermektedir. Dolayısıyla üst siyasi yapının, kamu düzeninin veya yasaların değişmesi yeterli olmayacaktır. Toplum ve siyaset arasındaki bu görünmez bağın bir şekilde koparılması, bu çarpık düzenin sona ermesi için elzemdir. Bu bağı koparmak için esas olarak toplumun dönüştürülmesi gerekecektir. Toplumu dönüştürürken, kısa vadeli ve kısıtlı çıkarların, uzun vadede ve toplumsal düzeyde geleceğimizi çaldığı gerçeğine varmamız gerekir. Hem siyaset kurumu hem de toplum açısından bu dönüşümün ciddi bir bedelli olacaktır. Öncelikli olarak siyaset kurumu, nepotizm üzerine toplumla yapılan ve yazılı olmayan bu anlaşmanın sona erdiğini deklere ederek bedel ödemeye başlamalıdır. Nepotizm anlaşmasının sona ermesi toplumsal siyasetin önünü açacaktır.

Bu haber toplam 3191 defa okunmuştur
Gaile 324. Sayısı

Gaile 324. Sayısı