1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. Toplumlar Çözüm’e Evet Demeye Hazır Mı?
Fatma Azgın

Fatma Azgın

Toplumlar Çözüm’e Evet Demeye Hazır Mı?

A+A-


“Aylar içinde çözüm”, “Mart, 2016 ‘da referandum olacak”, “Rum tarafındaki seçimler ertelenebilir”, sözleri boşa çıktı.

Tıpkı, önceleri Maraş, sonra Derinya, Aplıç kapıları açılacak, telefonlar, elektrik bağlanacak gibi…
Şimdi başka şeyler söylemek lazım!

Davos heyecanı yeter hatta artar bile!  Mal-mülk işi tazminat ile ödenecek..Yurt dışından kaynak bulunacak..Haydi hayırlısı!

Yolsuzluk ve çürüme sarmalındaki toplumun haline üzülüp hicap duyulacağına,  “övünme hastası” gibi, içte ve dışta,  “verin, verin” çığlıkları atılıyor!

Bir toplum çözüme böyle mi ikna edilir? Mevcut durumdan çıkacağız, yolsuzluklar, “kara” işler, vesayet  son bulacak, kanun-nizam-kriterler  gelecek , bu nedenle “taviz” vermek, saygın ve temiz toplum olmak evladır demek çok mu zordur?

Bunlar söylense,  halk barışın iyi ve kaliteli bir hayat getireceğine inanacak. İçi doldurulmamış ve “şartlar” dayatılan bir görüşme süreci ve halka aktarılanlar açık ve şeffaf değil.

Bu nedenle hala daha barış olasılığına şüphe ile bakılıyor.

Halk, bu düzen kalacakmış gibi pozisyon alıyor. Onları kuralsızlığa alıştırdılar bir kere.. İnsanlar, bunların bir düzene girmesini istemeyen iç ve dış büyük güçlerin farkındadır. Herşeyi bozacaklarına inanılıyor.

Bakın Türkiye başbakanı Davutoğlu Cameron’a “Kıbrıs konusunda büyük zorluklar var” demiş. Daha alçak tondan fırsatlardan da söz etmiş.

Türkiye “olumsuzluğunu” son dakikada gösterecek. Lefkoşa büyükelçisi temkinli olsa da, nasıl bir çözüm istediklerini ima ediyor. Bu görüşlerin diğer toplum tarafından kabullenilmesi imkansız olsa da.

İki toplum da beklemede.  Işık görseler hareketlenecekler..Meydanlara dökülecekler. Halkı motive etmeden, inandırmadan  çözüm bulunur mu?
                                             

***

                                                    
Birkaç ay önce, çözüm yapması beklenen toplumların eğilimlerinin ortada durduğunu ve çok temkinli yaklaşıldığını ortaya çıkaran sosyal  bir araştırma yapılmıştır.  Çıkan sonuçlara dayalı yapılan analizlerde sonuçların  nedenleri ve çözüm isteğini artırmak için neler yapılması gerektiği de açıkça belirtilmiştir. Bu araştırmanın görüşmeciler tarafından dikkate alındığı hissedilmemiştir. Halbuki biraz çalışılsa, olumlu dürtü yapılsa, insanlara umut ve heyecan verilse, iki toplumu da çözüm olacağına inandırmak, ikna etmek kolaylaşacak.

Araştırma konusunda daha açıklayıcı bilgi vermek gerekirse; bu çalışma, 2015 yılının son aylarında iki-toplumlu (Alexandros Lordos ve Ahmet Sözen ve ekibi)  “SeeD” (Sürdürülebilir Barış ve Demokratik Kalkıma Merkezi” UNDP ve USAID kuruluşlarının desteği ile, iki toplumdan 500 er kişi ile yüz yüze görüşerek, her toplumun bireysel ve kurumsal ilişkilerinde  hangi ortak anlayış, değerler bütünlüğü taşıdığını, diğer yandan iki toplumun Kıbrıs’ta geçmiş uyuşmazlık ve çatışma yerine birlikte barış içinde yaşama isteği içinde olup olmadığı ölçülmeye çalışıldı ve kamuoyu ile paylaşıldı.

İki toplumun sosyal uyum ve birlikte varoluş ölçümlerinde K.Rumlar 10 üzerinden 4.9, K.Türkler 5.3 almış. Çeşitli sorularla açığa çıkan durum iki toplum da bireysel ve toplumsal yaşamlarından orta derecede memnun olduğunu göstermektedir.

Kıbrıs sorununa çözüm bulunması konusunda da  iki toplumdaki  eğilimler ve ortak anlayış birbirine yakın durmaktadır. K.Rumlar 10 üzerinden 6.8, K.Türkler ise 5.0 almıştır.

Barış anlaşması için siyasi ödün verme yönünde düşünceler ise K.Rumlar’da 6.2, K.Türkler’de  5.2 puanda kalmıştır.

Araştırmada bir anlaşmada oy verecek insanlar sorulara yanıt verirken temkinli davranıyor, başarılı bir sonuç olacağına şüphe ile bakıyor.

Bu araştırmanın rapor kısmında ilginç saptamalar vardır:

Rum tarafında 18-35 yaştaki gençler ve kadınlar çözüme pek hazır değildirler çünkü kültürel olarak bölünmeden dolayı Türkler’i pek tanımamaktadırlar.

Türk tarafında ise sağ görüşlü kesim,  toplumlarının güvenlik sorununu öne sürerek çözüme hevesli ve istekli değil kuşku ile bakmaktadır.

İki toplum da “federasyon” modelini %50’ye yakın oranda tolere edilir bulmaktadır. Ancak bir referandumda “evet” diyecek Rum oranı %29, Türk oranı ise %28 oldu.

Ankete katılan %55 Rum, %32 Türk referandumda nasıl oy kullanacaklarına karar vermediğini belirtmiştir.

Bu araştırmayı yöneten ekip, elde edilen sonuçları esas alarak, barış görüşmelerini yürüten liderlere ve ekiplerine şu önerilerde bulunmaktadır:

Gelecekteki referandumda halkın çözümü desteklemesi için, yurttaşların barış görüşmelerindeki gelişmelerden haberdar edilmesi, katkı koymalarının istenmesi  ve bunların dikkate alınacagı söylenmelidir. İki lider, ortak biçimde bir stratjik bir iletişim yolu bulmalı ve toplumlarını sürekli bilgilendirmelidir. Yıllar boyu süren  iki toplum arasındaki korku ve şüphelerin açık iletişimle giderilebileceği, insanlara çözümün iki toplumun da yararına olacağı söylenmelidir.

Toplumların ortak güven duymaları için liderlerin barış görüşmeleri sürecinde toplumlarını bilgilendirmeleri ve hazırlamaları gerekir. Ortak güveni yaratmak, çözüm görüşmeleri devam ederken bilgilendirme yoluyla olur. İki liderin bir anlaşma yapıp kısa süre sonra halkın referandumda “evet” denmesi  beklenmemelidir.

Son olarak vurgulamak isterim: Türk ve Rum toplumunun farklı kültür taşıdığı iddia edilir. Çünkü “kültür” din, dil, etnik köken bazında değerlendirilir. Bu görüşü yıllar önce terkettim. Toplumların kültürü, yaşanan “coğrafya” ve “birlikte yaşama” ile oluşur. Kültür; davranış, algılama, ortak bellek, hayata bakış, alışkanlıklar, mantalitedir.  

Bu sosyal araştırmada sorulara verilen yanıtlar, iki toplumun sözünü ettiğim anlamda ortak kültüre sahip olduğunu yeniden teyid etmiştir.

 

Bu yazı toplam 3072 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar