Toplumsal çıkarları satıp makam masgarası olanlar!
Hasbelkader 15 yıl kadar İngiltere’de yaşadım…
O dönemlerde İngiltere Avrupa Birliği (AB) ülkesiydi…
AB’deki “insan hakları”nın Türkiye’de uygulandığı şekliyle – adeta “bir tür peynir çeşidi” olmadığını öğrendim…
-*-*-
Mesela mı?
Mesela, her hangi bir AB ülkesi ülke ile Türkiye arasında “suçluların iadesi” ile ilgili anlaşma olsa da veya Türkiye, “benim ülkemde suç işlemiş vatandaşlarımı bana iade et” dese de, bunun “bakkaldan ekmek almak” kadar kolay bir şey olmadığını az çok biliyorum.
Herkesin bildiğinden de eminim…
-*-*-
Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkarken, Tayyip Erdoğan ne demişti?
“… Ben burada olduğum sürece onlar NATO üyesi olmayacak”…
-*-*-
Erdoğan bunu neden söylemişti?
Erdoğan’a göre “Finlandiya ve İsveç, teröre destek veriyorlar”dı!
-*-*-
Hatta bir çok Türk gazetesi, hangi “teröristlerin” İsveç ve Finlandiya’da yaşadığını da fotoğraflarıyla yayınlamıştı.
Çoğunluğu FETÖ’cü olmak üzere, PKK ve DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen 46 kişiden söz ediliyordu.
-*-*-
Erdoğan, “ben olduğum sürece asla onlar NATO üyesi olamaz” dediği Finlandiya ve İsveç ile anlaştı… Bu iki ülke NATO üyesi olacak…
-*-*-
Bazı yayın organlarına göre Türkiye, “istediğini aldı”…
-*-*-
Şimdi aklıma şu soru geliyor; “yani, Finlandiya ve İsveç, Türkiye’de isimleri gazeteler tarafından yayınlanmış o 46 terörist veya terör zanlısını ülkelerine iade mi edecek?”…
Finlandiya ve İsveç yıkılır!
Öyle bir iade mümkün değildir…
-*-*-
Şunu gerçekten iyi okumakta ve anlamakta fayda var…
“İnsan hakları” denen ve insanlık için en kutsal hakları içeren “şey”, Türkiye’de olduğu gibi, “kahvaltıda simit ve çayla tüketilebilecek bir tür peynir çeşidi” değildir…
-*-*-
Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in üyeliklerine karşı çıkarken, “teröre destek veriyorlar” veya “46 kişiyi talep ediyoruz” gibi iddialarını, Rusya ile ilişkilerinin “güzelleşmesi” adına ortaya atmıştı.
O 46 kişi talep edilmeyecek, edilse bile iadeleri mümkün değildir.
-*-*-
Haaa Türkiye, başka diplomatik, askeri, stratejik talepte bulundu mu?
Bulunduysa, bunları koparmayı başardı mı?
Bilemem!
-*-*-
Ama sonuçta, “… ben olduğum sürece Finlandiya ve İsveç NATO’ye üye olamaz” lafı, “unutuldu”…
Bundan eminim.
Herkes de emindir.
-*-*-
Kıbrıs sorunu mu?
Bu uluslararası ilişkiler, Türkiye’nin AB ile ilişkileri, Amerika ile yıkılmaz kardeşliği “öyle cins” ilişkilerdir ki; yarın Türkiye’ye “al canım, doğal gazı Avrupa’ya sen taşı” gibi bir teklifte bulunulursa; “olmaz, imkansızdır” demeyin sakın ama Ersin Tatar’ın “İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı” noktasına gelme ihtimali bile vardır!
-*-*-
“Kıbrıs’ta iki devletli çözüm” mü?
Erdoğan önümüzdeki yıla kadar yapılacak başkanlık seçimini kazanır ve der ki; Birleşik Federal Kıbrıs bünyesindeki “iki devletçik”ten bahsediyorduk canım biz!
-*-*-
Siz toplumsal çıkarlarınızı, toplumsal iradeyi top yekun iade ederseniz; karar verici değil izleyici olmayı ve sadece biat – itaat edip saçma sapan makam masgarası olmayı sürdürürseniz, yarın sizi top yekun sattıklarında; ağlamak yok ha!
-*-*-
Tıpkı Annan Planı dönemindeki gibi!
Tatar ve ahbapları, hatırlayın, Annan Planı döneminde Erdoğan düşmanları değil miydi?
Tarih tekerrürden ibaret midir?
1881, 1923…
Neyse!
Kıbrıslının en büyük utancı: IRKÇILIK
Larnaka’da geçtiğimiz Salı akşamı bir orta dereceli okulda düzenlenen “karne ve diploma” töreni kaosa sebep oldu ve tamamlanamadı.
Neden mi?
-*-*-
Çünkü okul müdürü, 15 yaşındaki bir Suriyeli çocuğa karnesini vermek istemedi. Gerekçesi de şuydu: Kılık kıyafeti uygun değildi.
-*-*-
Cyprus Mail’in haberine göre, Komünist Parti AKEL, olayı “ırkçılık” olarak niteledi ve müdürle ilgili soruşturma açılmasını istedi.
-*-*-
Salı akşamı gerçekleşen olayda daha önce de “benzer ırkçılık sabıkası” bulunan müdür, 15 yaşındaki çocuğa, “senin kılığın kıyafetin ve saç stilin uygun değil, sahneden in, diplomanı almayacaksın” dedi.
Ancak bu duruma aileler ciddi tepki gösterdi, ayağa kalktı ve müdüre bağırmaya başladı. “Ver bre ırkçı pe……..k çocuğa diplomasını” noktasına gelen bağırıp çağırmalar sonrası müdür odasına kaçmak zorunda kaldı.
Daha da ötesinde, okuldan evine kadar polis korumasında gitmek zorunda kaldı.
-*-*-
AKEL, okul müdürünün benzer sabıkalarını sıralarken, daha önce “saçları örgülü olduğu gerekçesiyle” bir başka Afrikalı kız öğrenciye diploma vermeyi reddetmişti. Afrikalı öğrencinin ailesi ise “kızımızın saç yapısı, örgüsüz kalmasına engel” gibisinden savunma yapmak zorunda bırakılmıştı…
-*-*-
Kıbrıs’ın Güney ve Kuzey taraflarında, geçtiğimiz gün KTÖS’ün de rakamlarını açıkladığı gibi, Dünya’nın dört bir yanından, renkleri, dilleri, dinleri, gelenek ve görenekleri, kıyafetleri, saçları farklı binlerce öğrenci var…
-*-*-
Kıbrıs’ın Türkleri ve Rumları, “ırkçılık” neticesinde içlerinde hep var olan “faşist saldırganlık” sebebiyle birlikte yaşamayı beceremedi.
-*-*-
Bundan böyle, insanları dinleri, dilleri, ırkları, saçları, saç renkleri, cinsel yönelimleri gibi sebeplerle ayırmamayı yani ırkçı ve ayrımcı olmamayı öğrenmek zorundadır.
-*-*-
Hatta şunu söyleyeyim; Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin birbirlerine karşı ırkçılıklarının en belirgin ifadesi olan “Turkko” ve “Gavur” ifadelerinin başına koydukları “Şillo - Köpek” ifadesi bile, son derece “utanç verici” bir şeydir.
Çünkü, belki de Dünya’da insanoğlunun en büyük dostu olan hiçbir köpek, Türkler ve Rumlar kadar, bir birlerine “saldırgan köpeklik” etmemiştir…
-*-*-
Irkçılık, Kıbrıslının en büyük utancı olmaktan çıkarılmalıdır.
Tabii en başta yönetenler bunu düşünmek zorundadır.
Polis Genel Müdür I. Yardımcısı Eybil Eefendi yaşamını yitirdi… Çok büyük bir kayıp… Adı gibi, “efendi”ydi… Rütbesini hak eden, iyi yürekli, çalışkan, örnek, arkadaş, abi… Yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamadığı açıklandı… En başta ailesi, sevenleri ve polis arkadaşları olmak üzere, tüm ülkemizin baş sağ olsun. Allah rahmet eylesin.