Toplumsal değil zümresel
Maliye yine borçlanıyor ve maaş ödeyecek.
Yeni doğmuş bir bebeğin göğsüne dün kaç para borç ilişti acaba?
Hükümet ha var ha yok!
Akaryakıt gibi…
Elektrik gibi!
İrade gibi!
***
Bu tablo içinde iki ayda bir “hayat pahalılığı” ödeneği istiyor sendikalar…
Maaşlar ödenemezken…
Peki, nasıl olacak?
Yeni vergiler dayatılacak yoksullara…
Altyapı hizmetleri tümüyle duracak…
Böylece “orta sınıf”ın refahı korunacak.
Bu meselenin çok da üzerine gidemiyoruz maalesef.
Sınıf mücadelesinden sınıfta bırakıyorlar o zaman…
***
Devlet taklidi bu yapı yıllardır sadece maaş ödemeye odaklandığı için hayatımız bu kadar kör çar…
Maaş öde...
O maaşı Türkiye’den iste...
Köleleş iyice...
***
Sorun şu:
Maaş konuşuluyor ancak o maaşın gerekçesi unutuluyor!
Ülkenin tüm kaynakları maaşlar için kullanılırken, hayat kalitesi geriliyor; çünkü yollar tamir edilmiyor, hastanelere ilaç alınmıyor, elektriğe yatırım yapılmıyor, altyapıya çivi çakılmıyor.
İstihdam isteniyor örneğin...
Bağıra çağıra gerekçesi anlatılıyor.
O istihdamlar yapılıyor ama gerekçe olarak sıralanan hizmet, verimlilik, üretim ortaya çıkmıyor.
Daha çok insana maaş yetiştirme telaşı başlıyor bu kez!
***
Kimi alanlarda "mesai" yapılmıyor örneğin...
"Ek mesai" söke söke alınıyor ama "eksik" mesai gündeme gelmiyor.
Sağlık en önemli örnek…
***
Niye “seyrüsefer” ödüyoruz?
Yol yapılmıyorsa eğer nereye gidiyor bu paralar…
“Özel İletişim Vergisi” niçin, internet teknolojisi hiç yenilenmiyorsa eğer…
İlaç yoksa sağlık sigortası niye kesiliyor maaşlarımızdan…
Dikkat ediniz, hiçbir geleneksel sendika dolaylı vergilerin kaldırılmasını ağzına almaz.
O vergiler Maliye’nin kasasını denkleştirir çünkü...
***
Siyasette ve bürokraside yüzleştiğimiz yozlaşma, sıradanlık, başıboşluk, düzeysizlik ve istikrarsızlık, hayatın her alanında, hepimize vasatlığı dayatıyor.
Daha fazla maaş, daha yüksek asgari ücret sarmalında yaşıyoruz son elli seneyi!
Öyle de...
Daha iyi eğitim, daha kaliteli sağlık hizmeti, daha yüksek standartta altyapı, daha güçlü internete kavuşmuyoruz.
Maaşlar artıyor ama alım gücü artmıyor.
Kamu, özel uçurum büyüyor ve işsizlik çoğalıyor.
Kamuya istihdam baskısı büyüyor, partizanlık çoğalıyor…
Hep aynı zihniyet…
Hep aynı tekrar…
Sefaletin mahallesine uğramıyor paylaşım!
Öncelik yoksulun ve dar gelirlinin hayat kalitesini, standardını, hizmet hakkını yükseltmek değil orta sınıfın pozisyonunu korumak üzerinden ilerliyor.
Toplumsal değil zümresel kazanımlarla örülüyor mücadele…
Bireycilik köpürüyor.
Özet şu: Fakir daha fakir!