1. YAZARLAR

  2. Dr. Berkan Tokar

  3. Toplumsal Korku ve Kaygılarımız…
Dr. Berkan Tokar

Dr. Berkan Tokar

EKONOMİ YAZILARI

Toplumsal Korku ve Kaygılarımız…

A+A-

 

Korku, tüm canlıların ortak duygusu olmakla birlikte doğuştan gelen ve tehlike veya tehdit karşısında, bireyin varlığını korumaya yönelik olumlu bir işleve sahip olan bir duygudur. Korku duygusu doğuştan var olmasına rağmen korku faktörleri sosyal hayat sürecinde öğrenilerek oluşmaktadır. Bundan dolayı günümüzdeki sosyal yapı ve sistemlerin şekillendirdiği kişilik yapıları, değerler ve tutumlar korku faktörü çerçevesinde oluşurlar. Korkulanın başa gelme olasılığı, kendi varlığının tehdit edileceği düşüncesi dahi insanları olduğu yerde rahatsız etme ve onu farklı düşüncelere yönlendirme potansiyeline sahiptir.

Glassner’ın 2010 yılında yapmış olduğu “The Culture of Fear” (Korku Kültürü) adlı çalışmasında ise, korkunun iktidar tarafından üretildiğini ve amacın, gerçek sorunlar veya ihtiyaçlar yerine yapay bir gündemle toplumun sağlıksız bir düşünce sarmalına çekilip, dikkatlerin başka yöne nasıl çekilebildiğini anlatmaktadır.

Bu bağlamda ülkemize gelecek olursak, toplumumuzun içinde bulunduğu sosyal yaşamında ortaya çıkan korkuları, her toplumda olduğu gibi elbette vardır. Örneğin özellikle kapılar açılmadan önce,  rumlardan korkma, bunlardan biri ve en önde olanı idi. Toplumun bu korkusu üzerinden yıllarca siyaset üretildi ve toplum tüm gelecek kararlarını bu korku üzerinden rasyonelleştirdi.

Herkesçe malumdur ki Türkiye Cumhuriyeti ile tarihimizden gelen bağlarımız vardır. Kıbrıs Türk toplumu tarihinin her evresinde Türkiye ile gerek kültürel gerekse coğrafi yakınlıktan dolayı yakın ilişkiler içerisinde olmuştur. Kimileri bu ilişkiyi “ana – yavru” kimileri “abi - kardeş” olarak nitelemiş ve bu ilişki hem duygusal hem ekonomik hem de siyasi zeminde gelişerek günümüze kadar güçlenerek gelmiştir. Diğer yandan Kıbrıs Türk Toplumu, Türkiye Cumhuriyeti ile gerek ekonomik gerekse siyasi ilişkiler içerisinde olmasına rağmen Türkiye’ye bağlı bir vilayet olma fikrine her zaman için çok uzak olmuştur. Kıbrıslı Rumlar, 1963 yılında bizi dışladıktan sonra, Kıbrıs Cumhuriyeti gibi bağımsız bir devlete tek başlarına hâkimken bile “enosis” diye bir yanlışa kapılıp, Yunanistan’a ilhak olmak isterken, Kıbrıs Türkü, ilhak olmayı, o yıllarda enklavlardaki yaşamının çaresizliğinde bile söylem haline getirmemiş ve talep etmemiştir. Gerek sağ  gerekse sol siyasi yelpazeden olsun Kıbrıs Türk halkının geneli için ortak bir kaygıdır günümüz söylemiyle Türkiye Cumhuriyetine ilhak olmak. Günümüzün nüfus yapısı gibi, ekonomik ve siyasi bağımlılık gibi ülkemizde değişen koşullar da bu kaygıyı ziyadesiyle beslemektedir haliyle.  

Bu bağlamda “The Guardian” gazetesindeki mülakatın ardından gündemi oluşturan ilhak olma tartışmaları aslında Kıbrıslı Türklerin bir korkusunu, kaygısını ciddi şekilde kaşımıştır. Bunun sonucunda ise insanların kendi benliğinde bir karmaşaya neden olarak günlük yaşamın kendisinin ve yaşamdaki derinliklerin gözardı edilmesi sağlanmıştır. Tam da Glasner’in 2010’da bilimsel olarak ortaya koyduğu korku ve kaygının, konuyu özünden saptırarak ortaya sağlıklı bir düşüncenin eseri olamayan ve hiç kimseye fayda getirmeyecek bir çatışma ve kutuplaşma ortamına itmiştir. Bu kaygı üzerinden seçimlere yönelik propaganda oluşturulabilir belki, ancak biz Kıbrıslı Türklerin hiç istemediği bir mevzuyu devamlı olarak, gerek kendi içimizde gerekse Türkiye’ye tartıştırıyor olmamız bizim geleceğimiz açısından risk taşımıyor mu? Bence taşıyor.  

Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimleri propaganda sürecinde adayların, toplumun korkmasını veya kaygılanmasını sağlayarak onlara yaratılan korkunun umudunu vaat etme yönelimine girmemeleri gerektiği kanaatindeyim. Adaylar toplumun karşısına gelecek vizyonları ve o vizyonlara erişmenin nasıl başarabileceği konusundaki plan ve programlarıyla çıkmalıdırlar. Aksi halde, toplum üzerinde korku ve kaygı endişelerinin yaratacağı hasarlar, toplumu geleceğe yönelik sağlıklı kararlar üretemez hale getirebilir ki biz Kıbrıslı Türkler geçmişimizde yukarıda belirttiğim farklı korkular üzerinden bunu tecrübe etmiş bulunuyoruz. Sonuç olarak Kıbrıs Türk toplumu bu gerçekleri görerek ve geçmiş tecrübelerini unutmadan hiç kimseye bir faydası olmayacak çatışmanın değil gelecek vizyonunun ardından gitmelidir.    

Bu yazı toplam 3137 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar