Toplumsal sorumluluk ve etik yaklaşımlar
Özelde Kıbrıs adası genelde ise dünyadaki birçok özel medya kurumlarının çizgilerini, ajandalarını kavrayabilmek adına eleştirel olmak zaruridir
Kıbrıs’ın diğer medyası (2)
Çağıl GÜNALP
Özelde Kıbrıs adası genelde ise dünyadaki birçok özel medya kurumlarının çizgilerini, ajandalarını kavrayabilmek adına eleştirel olmak zaruridir… İddiam şudur ki Kuzey Kıbrıs’ta nicelik anlamda artan gazete ve televizyon sayısı ile doğru orantılı nitel bir durum söz konusu değildir… İşin daha da sıkıntılı boyutu; iletişimin ekonomi politiğini oluşturan şu üç soruya cevap aradığımızda ortaya çıkan yanıtların bizi götüreceği durumdur: Kim (medya patronu) neye sahip? Medya kurumlarını kim kontrol ediyor? Bunlardan kim veya kimler fayda sağlıyor?.. Düşünsellikten uzak, sığ, bayağı bir çizgide yayınlarını sürdüren birçok gazete ve televizyonun (bazılarını tenzih ederek yazıyorum) toplum üzerinde yarattığı etik tahribattan bahsedebiliriz… Gerek mesleki, gerek etik anlamda yetkin olmayan, bilgisi kendine dahi yetmeyen, günlük hayatta kullandığı 40-50 kelime ile “köşe yazarlığı”, “gazeteci”, “TV yorumcusu” diye halka sunulan kişilerin yurttaş karşısına çıkarılması en amiyane tabir ile ülke insanına bayağılık aşılamak, ülke insanını düşünsellikten uzaklaştırmaktır.
Çıkar ve baskı aracı olarak medya…
Daha önce de belirttiğim üzere; kurumsal anlamda konuyu ele alacak olursak; medya sektörü dışında, birçok iş alanında da ‘patron’ olan kişilerin görsel ve yazılı bazı medya kurumlarının sahibi olması çok da masumane değildir… Hedefleneni, iletişimin ekonomi politiği doğrultusunda değerlendirir isek mesele çok nettir: medya aygıtlarını kendi ekonomik/politik hedefleri doğrultusunda çıkar ve baskı aracı olarak kullanmak…
Çoğu özel medya kurumunun hali pür melali bu durumdayken kamu yayıncılığının toplumu dönüştürmek adına inkâr edilemeyecek bir potansiyeli vardır… Pek tabii ki ana akım medyada temsil edilemeyen konu ve konukların temsiliyeti hususunda kamu yayıncılığının rolünün yanına ALTERNATİF MEDYA’yı da ekleyebiliriz…
Kemer sıkma politikaları ve kamusal bağlamdan kopan yayıncılık…
Herhangi bir kar ve reyting kaygısı bulunmaması gereken kamu yayıncılığı, günümüzde birçok noktada sıkıntılar ile boğuşmaktadır… Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde hükümetlerin kemer sıkma politikalarından nasibini alan dünyadaki kamu yayıncılığı kurumlarının, kar elden eden kurumlara dönüşmelerinin talep edilmesi; kurumların varoluş sebepleri ile büyük bir çelişki arz etmektedir…
Editoryal bağımsızlık ve hükümet baskısı bağlamında BRT!
Demokratik anlamda ileri seviyede olmayan toplumlarda yayın yapan kamu yayıncılığı kurumlarının karşılaştıkları önemli bir başka sıkıntı ise editoryal bağımsızlık alanındadır… Kamu yayıncılığı gereği tüm politik odaklara eşit mesafede durması gereken bu kurumlar, demokratik anlamda gelişmemiş toplumlarda HÜKÜMET KANALI olma durumuna düşebilmektedir… Kendi coğrafyamızdan örnek verecek olursak; BRT’nin uzun zamandır kimi hükümetler dönemlerinde içerisinde bulunduğu durum bahse konu savımı destekler niteliktedir… Demokratik katılımcılıktan uzak, muktedirlerin sözcüsü konumuna dönüşen BRT, tüm bunların yanı sıra bahse konu dönemlerde toplumsal içerikli programlarını da muktedirlerin direktifleri doğrultusunda şekillendirebilmektedir…
Güneydeki özel kanallar…
Güney Kıbrıs’ta yayın yapan 4 tane özel televizyon kanalı bulunuyor… Bunlar Sigma, Alpha, TV One ve Antenna… Bu özel kanallar içerisinde Türkçe dilde veya Türkçe altyazılı herhangi bir program yayını bulunmuyor… Sadece Limasol bölgesinde lokal yayın yapan Extra isimli kanal, Yunanca altyazılı bir tane “Türk dizisi” yayınlıyor… Bu noktada kamu yayıncılığı yapan RIK’in önemi bir kere daha otaya çıkıyor…
2004 sonrası oluşan yeni algı
Hiç kuşkusuz 2004 yılında ada insanını bölen barikatların bir kısmının açılması, yıllardır birbiri ile neredeyse izole halde yaşayan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların, birbirleri ile yeniden diyalog kurmasını, yeni bir “iletişim dili” yaratıp karşıdakini yeniden algılamasını beraberinde getirmiştir… Yeni bir ortak yurt algısı için özellikle toplumlar arası oluşan güven kaybının yeniden inşa edilmesi doğrultusunda medyanın çok büyük rolü olan bir denemde RIK iki dilli bir programı hayata geçirir… 13 yıldır kesintisiz süren BİZ/EMEİS programının sorumlusu Athina Komninou programın 2004 yılında hayat bulmasının iki toplumu yakınlaştırmak, toplumlararası köprüler oluşturmak adına hayati bir önem taşıdığı inancında…
Adada iki dilde hazırlanan tek program
Tüm adada iki dilde hazırlanan tek program olma özelliği taşıyan BİZ/EMEİS programının hikayesini program sorumlusu Athina’dan dinliyoruz: Program, 2004 yılında, barikatların açılmasının hemen ardından hayat buldu… Daha önce RIK’de Türkçe programlar vardı… CYBC Yönetim Kurulu iki toplumu yakınlaştırmak, toplumlararası köprüler oluşturmak adına yeni bir program oluşturma fikri ortaya çıktı… Burada hedef önyargıları ortadan kaldırmak ve ortak yönlerimizi ve varsa farklılarımızı ortaya çıkarmaktı… Program 13 yıldır kesintisiz sürüyor… Mart ayında 14. Yılına girecek olan bu program için 7 Kıbrıslı Türk çalışıyor… Hatta Kuzey Kıbrıs’ta görev yapan Kıbrıslı Türk kameramanımız da mevcut… Geçen seneye kadar RIK 2’de yayınlanan program Eylül 2017’den itibaren RIK 1’de hafta içi yayınlanıyor… Programın iki dilli olması çok önemlidir… Program özel kanallar ve RIK içerisinde iki dilli olma özelliği taşıyan tek program… Programın iki dilli oluşu hedef kitlenin tüm Kıbrıslılar olmasının en güzel göstergesi niteliğinde…
Kamu yayıncılığında izleyici müşteri ve tüketici olarak değil “yurttaş” olarak algılanır… Niceli değil niteli önemser… Sanatsal içerikli, eğitici programlarla kamuya hizmet eder. Özel kanallar ile rekabet etme gibi bir gailesi yoktur
13 yıldır kesintisiz süren iki dilli BİZ/EMEİS programı iki toplumu yakınlaştırmak, toplumlararası köprüler oluşturmak adına hayati bir önem taşıyor. Programın yapımcılarından Salih Irmaklı