1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Toplumumuzdaki pek çok kulübün ve okulun marşları da dedem tarafından bestelenmişti…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Toplumumuzdaki pek çok kulübün ve okulun marşları da dedem tarafından bestelenmişti…”

A+A-


Kıbrıs’ın ünlü müzik ustası Vahan Bedelyan’ın torunu Vahan Ayneciyan, dedesini anlatıyor… Onunla röportajımızın son bölümü şöyle:

SORU: Dedeniz ne zaman vefat etti?
VAHAN AYNECİYAN: 1990’da vefat etti dedem. Neredeyse 96 yaşındaydı… 93 yaşına kadar özel keman dersleri vermeye devam etti.

Söylemeyi unuttum: Öğretmenlik yaptığı okulların yanısıra üç de müzik okulu vardı. 1929’da Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storr, “Kıbrıs Müzik Okulu”nu kurmuştu ve üç müzik öğretmenini bu okulda ders vermek üzere davet etmişti. Bu üç müzik öğretmeninden birisi de dedem Bedelyan idi. 1935 yılına kadar devam etti bu. Sonra bir başka okula gitti, “Eleni Maksuti Müzik Okulu”ydu bu, bir on sene kadar da 1947’ye kadar burada ders verdi. “Ethnikon Odeon” diye bir başka müzik okulu var, Bayan Simenidu’dur sahibi – konservatuvardır bu. 1947’den 1987’ye kadar da burada ders verdi, 93 yaşına kadar.

SORU: Müzikten başka herhangi bir şeyle ilgilenir miydi?
VAHAN AYNECİYAN:
Mesela pul koleksiyoncusuydu, çok büyük bir pul koleksiyonu vardır. Bahçeyle uğraşmayı çok severdi, bahçesini çok severdi – bahçesinde güller olurdu… Gülleri kendi yetiştirir, onlara bakardı. Her sabah kahvaltıdan önce bahçesine çıkar, bir gül koparır, kahvaltı yapacağı masaya koyardı bu gülü. Yetiştirdiği üzümlerle gurur duyardı. Asmaları vardı, onlara bakardı. Fakat bunların dışında başka herhangi birşeye vakti yoktu.

Size gününü tarif edeyim: Her sabah beşbuçukta kalkardı, jimnastik yapardı, yatak odasının penceresini açar ve jimnastik hareketleri yapardı! Ninemin bu konuda ne düşündüğünü tahmin edebilirsin! Kadın uyumaya çalışırken, o jimnastik yapar, sonra bir duş alırdı. Başında bir fileyle dolaşırdı, biz küçükken buna çok gülerdik! Halbuki düşüncesi, saçlarının bütün gün şekli bozulmadan kalmasıydı, bunun için o fileyi takardı.
Sonra bahçeye çıkar, gülünü keserdi. Bunu kahvaltı masasına koyar ve kahvaltısını ederdi. Saat altıbuçuk olmuş olurdu. İlk keman dersi sabah saat 06.30-07.00 arasında olurdu. O kadar çok talep vardı ki bu keman derslerine, insanlar sabahın saat altıbuçuğundan yedisine kadar çocuklarını keman dersi almaya getirirdi dedeme! Artık o saate evdekiler kalkmış olurdu çünkü evde müzik dersi devam ediyordu… Saat 07.00’de artık okula gitmeye hazırdı. Okul otobüsü gelirdi eve, biz de aynı otobüsle giderdik ilkokula. Zamanını Ermeni İlkokulu ile Melkonyan arasında paylaştırırdı. Teneffüs saatinde bisikletine atlayıp Melkonyan’a giderdi. Koltuğunun altında da kemanı olurdu. Bir okuldan ötekine koşardı! Başka günlerde de gene teneffüste bu kez Türk Lisesi’ne ve İngiliz Okulu’na giderdi. Yani zamanını dört okulda ders verecek şekilde paylaştırırdı.
Dedem sağlığına çok önem verirdi – asla sigara içmezdi, asla içki içmezdi yani alkollü içecek içmezdi. Her zaman hareket halindeydi, jimnastikle başlardı güne – stresi yoktu, yaptığı işi çok severdi, severek yapardı… Tüm başarıları da hayatı boyunca elde ettiği, onu mutlu ederdi, tatmin ederdi…

Dört okul arasında paylaştırdığı sabahları böyle geçerdi. Saat 01.30-02.00 arası öğle yemeğini yerdi. Yemeğini yer yemez, özel dersleri devam ederdi… Bazı öğleden sonraları da size sözünü ettiğim özel müzik okullarına gider, ders verirdi, 5’lere, 6’lara, 7’lere kadar. Eve döndükten sonra birkaç saat daha dersleri devam ederdi, 7’lere, 8’lere kadar. Bu hafta içi programıydı.

Kimi zaman örneğin kilise korosunun provaları olurdu – kilise korosu yalnızca Pazar günleri sahne almazdı, yıl boyunca farklı etkinliklerde konserler verirlerdi, o nedenle sürekli prova yapmalarını gerektirecek bir neden olurdu.

1963’ten sonra birlikte yaşarken sekiz yıl boyunca, aynı evde, koro provalarını hatırlarım. Evin dört odası sürekli dolu olurdu, her bir odada soprano, alto, tenor ve bas, prova yaparlardı! Her bir ses, bir odaya giderdi prova için, dedem de odalar arasında dolaşır, onlarla birlikte prova yapardı.

Pazar günleri kiliseye giderdi çünkü koro şefiydi… Ninemin adı Alice idi, Alice Keşişyan, Mersin’dendi ninem. Kıbrıs’ta tanışmışlardı. Mersin’den olaylar nedeniyle kaçıp gelmiş değildi, Kıbrıs’a gelme nedeni, kızlar için bir yatılı okula gitmekti Larnaka’da. Sonra Kıbrıs’ta kalmış ve dedemle tanışmıştı. 1931’de evlenmişlerdi.
Uluslararası ün kazanan üç öğrencisinin öyküsünü anlatmazsam, eksik kalır dedemin hikayesi. Manuk Parikyan, oğlu Harutyan ve Levon Çilingiryan… Manuk, kızkardeşinin oğludur. Mersin doğumludur. Manuk, tüm zamanların en iyi keman ustası olarak tanımlanabilir dünyada. Stradivarius’u vardı, Stradivarius’un 200ncü yıldönümü kutlanırken, Royal Albert Hall’a davet ettiler kendini başka üç müzisyenlerle birlikte, Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini çalsın diye. “İlkbahar”ı çaldı Manuk ve dedem çok gurur duymuştu bundan çünkü kendi öğrencisiydi ve uluslararası alanda isim yapmıştı Manuk. Harutyun oğludur dedemin, dayım yani, California’da müzik dersleri veriyor. 21 yaşındayken dayım Harutyan BBC’nin Keman Yarışması’nı kazanmıştı – 1966 yılındaydı bu.
Levon’a gelince, Levon da dedemin kızkardeşinin torunudur. Levon’un “Çilingiryan Kuartet” diye bir grubu var, her yıl Kıbrıs’a gelirler… Kıbrıs’ta her yıl konser verirler. Eşi Susan Patty, onunla tanışmış olmalısın geçen yıl, Dayanışma Evi’ndeki bir seminerde. Susan Ermeni Amerikalı’dır, antropologtur, toplumlar arasındaki diyalogla çok ilgili olduğu için geçen yıl onu davet etmişlerdi Kıbrıs’a.  Susan’ın Kıbrıs’ta ve Londra’daki Ermeni toplumuyla ilgili bir kitabı vardır. Bir de projesi vardır, Vahan Bedelyan’la ilgili bir belgesel yapmak ister.

Pek çok kişinin merak ettiği bir şey vardır – Kraliçe Elizabeth, kraliçe tahtına oturduğu zaman Coronation Madalyası (“Taç giyme madalyası”) göndermişti İngiliz sömürgelerine, Kıbrıs’a da… Her alandan bir kişi seçmişlerdi, müzik alanında da dedem almıştı bu madalyayı. Bu madalya bizdedir, ailemizin mirasıdır bu. Bir de sertifikası vardır bu madalyanın. Bir diğer madalya da Ermeni Katolik Kilisesi’nce verilmişti kendine. Sanata ve topluma yaptığı katkılardan ötürü  “Kilikya Şövalyesi” nişanı verilmişti kendine 1967’de. Ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti de, 1984’te, dedem 90 yaşındayken, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Bedelyan onuruna bir konser düzenledi, 90ncı yaşgününde onu onore etmek istemişlerdi. En iyi dört öğrencisini davet etmişlerdi yurtdışından – devlet orkestrasıyla birlikte çaldı bu dört öğrencisi dedemin. Bu orkestrada çalanların çoğu zaten dedemin talebeleriydi. Çok duygulanmıştı dedem bu etkinlikten, bir de plaket vermişlerdi kendisine…
Bunlardan başka besteleri vardır dedemin, keman için besteleri vardır, bir de Ermenice şiirleri bestelemiş, Ermenice şarkılar bestelemiştir. Ermenice bir yayın vardır, burada 20 kadar şarkı için yaptığı besteler yer alıyor.

Toplumumuzdaki pek çok kulübün ve okulun marşları da dedem tarafından bestelenmişti. Okul marşları var, mesela Ermeni İlkokulu’nun marşı, Melkonyan’ın marşı dedem tarafından bestelenmişti…

Mesela Ermeni İlkokulu’nun mezuniyet töreninde her yıl okunan bir marş var, okulun müdürü yazmıştı sözlerini, dedem de bestelemişti. Çok etkileyici bir parçadır. Mezunlar bir bölümünü okur bu marşın, okuldaki öğrencilere, öğrenciler de mezunlara yanıt verir marşta! 1930’larda yazılmıştı bu marş ve bestelenmişti ve o günden bu yana her yıl bu marş kullanılıyor her yıl mezuniyet töreninde…

Bu yazı toplam 2191 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar