TOPLUMUN EN BÜYÜK İHTİYACI: MORAL
4'lü hükümetin bu topluma yapabileceği en büyük iyilik moral vermektir.
Çok açık, net. Toplum kırgındır, üzgündür, moralsizdir.
İnsanlar geleceğe dair umutlarını canlı tutmakta güçlük çekiyor.
Bu yüzden olsa gerek CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman seçim sürecinde 'Ne demek umut yok?' sorusunu çok sordu, devamında umut vadeden cümleler kurdu.
Şimdi yürütmenin başındadır ve o umudu yaratacak imkana sahiptir. Diğer üç ortağıyla ve kabinedeki bakanlarla birlikte...
* * *
Yeni hükümetin bu anlamda çok ciddi avantajları var.
Mesela 'Özgürgün'ün yaptıklarını yapmamak' bile başlı başına bir 'fark' algısı yaratacak Başbakan Erhürman için... Zaten iki resim arasında 7 değil, 77 fark var, belli.
Özgürgün kaynaklı zafiyetlerin getirdiği doğal avantajların yanında, bazı önemli noktalarda yapılacak stratejik ve doğru tercihler, Erhürman hükümetinin başarılı olmasına ve de toplumun moralini ve de moral değerlerini yükseltmesine yardımcı olabilir.
Bunlardan biri, 'her devrin adamları'ndan, 'hep bana hep bana' diyenlerden, 'yoldaş yerine yolda buldukları'ndan, 'bazı merkezlerin maşaları'ndan uzak durabilmeyi başarmaktır.
Kolay değildir, ama tersi çok ama çok fena sonuçlar yaratabilme potansiyeline sahiptir.
Doğru yerlerde doğru insanlarınız yoksa, kaptan köşkü gemiyi kurtarmaya yetmeyebilir.
Bu da toplumu yeni bir moralsizliğe iter. Buna kimsenin ihtiyacı yoktur.
Kimsenin de böyle bir sonuç yaratma lüksü yoktur.
* * *
Tufan Erhürman da, Kudret Özersay da, Cemal Özyiğit de, Serdar Denktaş da parti başkanıdırlar aynı zamanda... Partilerinin ihtiyaçları da onların sırtındadır.
Ama asıl sırtlandıkları memleketin ve toplumun ihtiyaçlarıdır.
Herkesin meselelere oturduğu yerden ve işine geldiği şekilde bakma alışkanlığı malumdur.
Ama bu dönemde herkesin bu alışkanlığından vazgeçmesinde yarar vardır.
Ha keza, politikacının herkese ve her gürültü çıkaran kesime "Sen de haklısın" demekten ve mavi boncuk dağıtmaktan vazgeçmesi de şarttır.
Popülizme sözde herkes karşıdır ama iş pratiğe gelince popülizmin dik alasını 'karşıyım' diyenler yapabiliyor.
Böyle olunca da 'hepsi aynı' algısı toplumsal algıda daha fazla yerleşiyor.
Mevcudun tekrarı, alışkanlıkların devamı, aynı sözlerin yinelenmesi sadece ve sadece mevcudu, yani statükoyu güçlendiriyor.
Statükonun devamı zaten toplumsal moralsizliğin ana sebebi değil mi?
* * *
Toplum çoğu zaman sessizdir. Ama 26 Ocakta bir kez daha gösterdi ki gerektiğinde kenetlenip 'ortak payda'larda birleşebiliyor, gereken tavrı cesurca ortaya koyabiliyor.
O irade sahiplenmeyi bekliyor.
26 ocak iradesi, 4'lü koalisyon hükümetinin ardındaki en önemli siyasal
güçtür. O rüzgarı arkasında hissetmek, atacağı adımlarda Erhürman'ın ve ortaklarının gücüne güç katacak.
Yeter ki o irade doğru okunsun.
Yeter ki o irade bu ülkeyi başkalaştırmaya niyetli olanlara doğru anlatılsın.
Yeter ki o irade toplum mühendisliğine soyunanların projelerinin öne konulsun.
Yeter ki o irade sürer durumun ezberlenmiş çaresizliğine meze edilmesin.
Toplumun en fazla ihtiyacı olan moraldir.
Moralin nasıl yükseltileceği bellidir: Hükümet yüzünü ve kulağını kendi insanına çevirecek.
Ankara'ya ve buradaki temsilcilerine değil!..