Toplumun önü açılır mı?
7 Ocak 2018 Genel Seçimleri’nin üzerinden 2 buçuk yılı aşkın süre geçti.
Hem ‘rakamsal’ sonuçları, hem de ‘somut sonuçları’ ile değişik bir seçimdi 7 Ocak.
Bir kere somut sonuç olarak birinci çıkan parti ile kimse koalisyon kurmadı.
Seçimin “birincisi” meclise muhalefet oldu. Sonra o “birinci” partinin başkanı partideki başkanlığından oldu.
Diğer yandan bir başka somut sonuç olarak 4’lü koalisyon denemesi ortaya çıktı.
Bunlar ilginç sonuçlardı.
Seçimin rakamsal sonuçlarında da ilginç detaylar vardı.
Gelin 7 Ocak’tan başlayıp süreci derinlemesine irdeleyelim.
7 Ocak’ta örneğin, bu çok açıktı ki, karmalar genelde sol tandanslı oylardı.
En fazla karma oy alan kişiler incelendiğinde UBP’ye çok fazla oy çıkmadığını açıkça görebilirsiniz.
Daha da ileriye gidersek, en fazla karma oy alan ilk 10 incelediğinde hiç UBP’li vekil olmadığı çok net ortaya çıkar.
Demek ki sağ, özellikle de UBP tabanı mührüne sahip çıkmıştı.
Peki CTP’nin mühürleri neredeydi?
% 21 civarı CTP hanesine vurulmuştu.
Geriye kalanı?
TDP’de miydi?
Hayır! TDP yerinde saymış. CTP’den oy çalamamıştı!
Demek ki 2013’ten 7 Ocak’a CTP’ye mühür vuran % 10 seçmen 7 Ocak’ta HP’ye kaçmıştı.
Yani HP’ye CTP’den giden emanet oydan söz ediyoruz.
Peki başka neredeydi sol oylar?
% 2’si TKP’de, baraj altında kalmış.
Diğerleri? İşte burası kritik nokta!
Bir kısmı (ki ne kadar olduğunu inanın kimse kestiremiyor) boykotu tercih etmiş, sandığa gitmemiş.
Yani bir kısım, CTP’ye oy vererek umut besleyen seçmen ‘ya CTP ya da hiç’ diyerek sandığa gitmemişti büyük ihtimal.
Elbette bu davranış kendi içinde bir öfke barındırıyor, değerlendirmeli…
Üstte de dediğim gibi 7 Ocak’taki seçimde sol seçmen parçalara bölünmüştü.
Bir kısmı karmada dağılmış, bir kısmı boykotta yer almış, bir kısmı da HP’ye gitmişti.
Hal böyle olunca da, bu sonuç ortaya çıkmıştı.
UBP mühürlerini alınca, DP’yi adeta yutunca, ortaya bir de YDP sorunu çıkıvermişti.
Çünkü karşısında blok, güçlü bir sol çıkmamıştı.
Bu oy oranları ve UBP-HP koalisyon gerçeği ile bir seçime daha yol alıyoruz şimdi.
Bu kez seçim Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Tabii bahsettiğim dönemin üzerinden uzun zaman geçti, pek tabii dengeler değişti.
Tufan Erhürman’ın başkanlık ettiği hükümet döneminde CTP’nin kendi oylarını daha da toparladığını düşünüyorum. Yani 7 Ocak’ın çok daha üzerinde bir konumda şimdi CTP.
Daha açık söylemek gerekirse HP’ye kaçan oylarını geri almışa benziyor. Aynı oranda HP’nin de gerilediğini görüyorum.
Bunu sadece ben değil, anketler de söylüyor, sokak söylüyor!
Anketlere baktığımızda; iki (4’lü ve UBP’li) koalisyon hükümetlerinde yer alan HP’deki düşüş, ilginçtir. HP, yüzde 12.02 olan oy oranını birkaç ay içerisinde yüzde 4.3’e geriletmişti. Şimdilerde ise durumu muamma…
***
Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken elde birkaç veri var.
Birincisi 7 Ocak… İkincisi2019 ve 2020’deki anketler…
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde partilerin bu oyları kişiler-adaylar etrafına öbekleşecek.
Elbette ki Cumhurbaşkanlığı seçimi adayları öne çıkaran bir seçim türü.
Ancak Kıbrıs Türk siyasetinde partilerin de belirleyici olduğunu bir kenara not etmek gerekiyor.
CTP’nin yükseldiği, HP’nin gerilediği, UBP’nin darmadağın olduğu TDP’nin de yok olmanın eşiğine geldiği bir tabloda seçime gidiyoruz… Bu çok net.
Net olmayan oyların nerede durduğu…
Oylar birer muamma…
Tek gerçek eldeki veriler, toplumun nabzı ve ‘yeni bir çıkış arayışı’ talebi.
Ve bir realite olarak önümüzde duran iki koalisyonun ve Akıncı’nın başarı ya da başarısızlığı…
Hepsi seçimin sonucunu etkileyecek güçte.
Toplumu yeni bir çıkış yapabileceğine ikna eden, bir başarı öyküsü çizen ve buna kitleleri inandıran bu seçimi kazanacak.
Marifet bu çıkışı başlatmak ve mevcut oy oranları ile sonuca yürümek.
Yeni bir çıkış vaat eden de, bunun yöntemlerini tarif eden de az çok belli oldu zaten…
Zira; bir tarafta tüm aktörlerle kavgalı, diplomasiyi koparmayı ‘dik durma’ diye pazarlayan, içe kapanma dönemi vaat eden eski siyaset anlayışı, diğer yanda ise Türkiye önünde küçülen son koalisyonun liderleri ve onun içe kapanma önermesini dayatan siyaseti var.
Dikkat çekici ve yükselen tarafta ise derdimizi diplomatik yolla anlatma ve çözüm siyasetini ileriye taşıma hedefi ortaya koyan yeni bir hamle vaat eden lider var…
Toplum hangisini seçecek? Göreceğiz.