1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Toplumun onuru
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Toplumun onuru

A+A-

Gelmiş geçmiş UBP yöneticileri şu algıyı toplumun bilinçaltına pompaladılar: "Biz daha iyi para alırık"

Sendikal anlayış da zaman zaman, hatta çoğu zaman bu fikre uygun hareketler sergiledi: "Bulacan canım, bulamazsan gidecen canım"…

Bu kötü ve sığ anlayış iki şeyi icraat ya da “iş” gibi sattı topluma: Kamuda maaşları ödemek ve mümkünse bunun üzerine TC'den para koparmak…

Bu hastalıklı kafa yapısı hükümet etmenin de bu olduğuna dair bir fikri kalıcılaştırdı toplumun zihninde…

Kamuda maaşları ödeyemeyen bir hükümetin ya da ödeyemeyeceğine dair sıkıntısı bulunduğu söylenen bir hükümetin aylarla sayılabilecek ömrü kaldığı konuşuldu hep.

Sadece KKTC için değil, dünyanın herhangi bir ülkesinde böylesi bir olgu hükümet için başarısızlıktır, bunda kimsenin şüphesi yok.

Ancak böylesi bir gündem normal ülkelerde gündeme geldiğinde ya bir kriz vardır o memlekette ya da ciddi bir siyasi sorun…

Bizde nasıl peki? Her zaman maaş ödeyememenin eşiğinde olan bir devlet devlet mi peki?

Ya da yollarına 3-5 kamyon asfalt dökecek parası olmayan yapıya devlet denir mi?

                                                             ***

Örneğin "Ekonomi" Bakanlığı var bu ülkenin.

Çok merak ederim çoğu zaman "ekonomi" için ne yaparlar?

Seçim dönemlerinde ballı ballı cümlelerle yazılan hükümet protokollerine bakmayın siz.

Her siyasinin kısa vadeli yazıya dökülmemiş kişisel takvimleri vardır, 3-5 aylık!

Örneğin UBP'de şimdi hükümette kalma ve kısa vadeli bir mini kriz siyaseti güdülüyor.

Ekonomiye dair uzun vadeli planlama? Döviz krizinden etkilenen sade vatandaş?

                                                             ***

Pahalılık nedeniyle önlem? Var mı?

Ne yazık ki böylesi planlar yapılmıyor bu ülkede…

Çalıştaylar, toplantılar, şunlar bunlar… Şaşalı etkinlikler şunlar bunlar…

Hepsi fasa fiso… Sıradan yurttaşın günlük yaşantısına dokunacak kararlar lazım bize.

Türkiye’den para isteme ve devletin piyasaya olan borçlarını ödemek gibi bir işin "ekonomiye nefes aldıracağı" fikrinin bir ekonomik görüşmüş gibi sunulduğu sığ dönemlerden geçiyoruz.

Veya esnafa kredi paketleri açıklamanın…

Elbette bu da önemlidir, devlet vereceklerini vermelidir, kimseye borçlu kalmamalıdır, faizi düşük krediler de faydalıdır ama bu gibi işler yapılması gerekenlerdir, icraat değil!

Zaman zaman belediyelerin basın bürolarından gelen "haberlere" benzetiyorum bu durumları…

Belediyelerden gelen çoğu haberlerde de çöplerin toplandığından, okulların yolların temizlendiğinden bahsedilir.

Hatta hızını alamayan kimi belediye başkanları kendi kişisel sosyal medya hesaplarından asfaltların boyanarak yaya geçidi yapıldığını dahi "iş" diye ilan eder bu ülkede…

                                                             ***

Hal böyle olunca da Türkiye’den para koparmak büyük bir iş oluverir!

Ya da kopardığını iddia etmek!

Türkiye’yi ve Türkiyeli bürokratları, siyasileri ülke siyasetinin tam merkezine koyan bu yanlış anlayışın tatsız meyvelerini topluyoruz şimdi.

Kendini bu kadar düşüren bir siyasi grup karşısında kimi zaman bir bürokrat yanlış yorumlar yaparak iki ülke ilişkilerini gerebilecek noktalara taşıyabiliyor meseleyi.

Bunu bazı eski TC elçileri ile bizzat yaşadık.

Belediye başkanlarımızın bazıları elçilik kapılarında bekleye bekleye yerel yöneticiliği elçilikle iyi geçinmeye indirgeyen bir dönemin sonundayız şimdi.

Son, ya da bir yol ayrımı… Adına ne derseniz deyin.

                                                             ***

Daha düzeyli, daha onurlu bir ilişki kurmalıyız.

Sürekli talep eden, “hadi bana ver” diyen konumu terk etmeliyiz.

Elbette kolay değildir bu.

Ancak 4'lü hükümetin askeri harcamalar dahil tüm cari giderleri ödeyen bir süreci yönetmesini çok olumlu bir dönem olarak görüyorum.

Üstelik ekonomik krizin patlak verdiği ve kamu maaşlarına devasa artışların yansıtılması gerektiği bir dönemde bu süreç başarı ile yönetildi.

Bu durumdan elbette rahatsız olanlar oldu, bu duruma sevinenler de.

Ancak artık milliyetçilerimizin "sonsuza kadar yaşayacak" dediği, federalistlerimizin de "federal çözümde iki kurucu devletten birine dönüşecek" dediği bu yapıyı daha yaşanır hale getirmek elzem…

                                                             ***

Bu güne kadar “Türkiye para versin” anlayışı ile yerimizde saydık hatta geriye gittik.

En fenası toplumsal onurumuzu kaybetme noktasına kadar ilerledik.

Bırakın taş taş üzerine koymayı, elimizdekileri de kaybettik.

Kritik konularda adım atmayacaksak hükümetlere ne gerek var ki?

Ve evet siyaseti Türkiye'den para koparma noktasından çıkarma fikrinin işte tam da bu açıdan önemsiyorum.

Zira bu toplumun onurunu da, geleceğini de, toplum olma – devlet olma motivasyonunu da yeniden kazandıracak siyasetin bu olduğuna inanıyorum.

 

 

 

Bu yazı toplam 1164 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar