Toplumunu duyan hükümet
Hükümet programları ‘cek’li, ‘cak’lı olur.
“Şunu yapacağız”, “bunu edeceğiz” diye cümleler kurulur uzun uzun...
Eli mahkum aslında, her hükümet bir program yazmak, bunu meclis ve kamuoyuna sunmak zorundadır.
Siyasete güvenin azaldığı gerçeği, siyasetçilerin söylediklerine ve yazdıklarına olan güveni de olumsuz etkiliyor.
Güvensizliğin bir nedeni bu...
Ama başka nedenleri de var.
Mesela hükümet kulaklarını halka değil, başka yerlere çevirirse eğer, sokaktaki vatandaş da ona göre tavır geliştirir.
“Sen beni insan yerine koymazsan, ben de sana sırtımı dönerim” der.
**
4 küsur yıllık UBP hükümetleri döneminde halk sesini yöneticilere işittiremedi.
Yukarıda oturanlar işittiklerinde ise duymazlıktan geldiler.
Birinci faul, 2009 seçimlerinde UBP’nin halka vaadleri ile hükümet programının uyumsuzluğuydu.
Dönemin UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu seçim kampanyası boyunca özetle ‘hiçbir şey’ söylemedi!
‘Ekonomideki kötü gidişat’a vurgu yaptı, eleştirdi, ama alternatif çözüm önerisi ve siyaseti ortaya koymadı.
Birkaç projeden söz ettiyse de bunlar ekonominin genel sorunlarını çözecek mevzular değildi.
Serbest limanla, bilişim teknolojisiyle ülkede büyük ekonomik açılım olmayacağını bütün ekonomistler de, kendisi de biliyordu.
Bunu savuşturmak için bulduğu ‘dahice’ söylem ise “Formmüller cebimde”ydi!
Nitekim o formüllerin cepten çıktığını gören, duyan olmadı.
Esprisi kaldı akıllarda: Meral Hanım Derviş Bey’in pantolunuyla beraber formülleri de çamaşır makinesine atmıştı!
**
UBP’li hükümetlerin miadı doldu. İlk kadın Başbakan Sibel Siber başkanlığında bir ‘geçiş hükümeti’ kuruldu. Kurulduğu günlerde bu hükümetten en büyük beklentimin “topluma moral vermek” olduğunu yazdım, söyledim.
Zira toplumun en fazla da buna ihtiyacı vardı.
Nitekim yeni kabine ilk toplantısında aldığı kararlarla toplumun yüzünü güldürmeyi başardı.
Uzun süredir topluma kulaklarını tıkayan UBP’li hükümetlerin aksine, toplumun sesine ve vicdanına kulak verdi. Bu kararlar ülkede ekonomik krizi, sosyal sorunları çözme iddiası taşımıyor. Ancak yurttaş şunu gördü ki, bu ülkede siyaset başka türlü de yapılabiliyormuş!
**
Sibel Siber hükümeti dün meclise sunduğu hükümet programında bütün programlarda olduğu gibi ‘cek’li, ‘cak’lı cümleler kurdu.
Ama çok önemli bir ‘fark’ yaratarak: Hafta sonu hükümet üyeleri sivil toplumdan programla ilgili görüş ve öneri aldılar.
Kısa süre içinde talep edilmesine rağmen birçok örgütün programla ilgili görüşlerini hükümete ilettiğini ve bunların da ciddiye alındığını anlıyoruz.
Her ne kadar birbuçuk aylık ömrü olsa da, kabinenin kulaklarını topluma açması, sivil toplumu gelecekle ilgili karar alma sürecine katması son derece önemlidir.
Siyaseti halka rağmen yapmak yerine, siyaseti halkla birlikte yapmak arasında uçurumlar vardır.
Sibel Siber hükümetinin attığı bu adım toplumun demokratik mekanizmalarını canlandıracak, sivil toplumu ve bireyleri düşünce üretmeye ve çalışmaya teşvik edecek bir sürecin önünü açabilir.
Sivil toplumun da maksimalist beklentiler yerine katılımcılık anlayışıyla hareket etmesi halinde ‘toplumu duyan hükümet’le çok daha mutlu bir dönem yaşanması olasıdır.