TOPRAK
Toprak…
Üstünde kavga var.
Altında sessizlik...
Hırs var yukarıda…
Aşağıda metanet…
Rantı yüksek üst tarafın…
Altta kuruş yok.
Dedikodu yapıyorlar yukarıdakiler…
Aşağıdakiler duymuyor ama…
Doyumsuzluk var yukarıda…
Aşağıda aç olan yok.
***
Toprak…
Binalar yükseliyor göğe doğru yukarıda…
Aşağıda bir metreye iki metre, sabit…
Çok katlı olması lazım yukarıdakinin…
Aşağıda kat izni yok zaten.
Malzeme lüks olmalı, pahalı olmalı yukarıdaki inşaatın…
Aşağıda fark etmez.
Ağaçları sökmek gerek, ormanları, daha fazla arsa için yukarıda…
Aşağıdakiler dosttur börtü böcekle, otla köklerle…
***
Toprak…
Altı başka, üstü başka dünya…
Farkında değildi şahlar da, padişahlar da…
Hanlar, beyler, efendiler değillerdi farkında…
Sultan da olsa general de, sonuç aşağıdaydı.
En zengin patronun da gideceği yer orasıydı, en fakirin de bu dünyada…
Bu kural değişmedi henüz…
Lakin sanki hiç ölmeyecek, hep toprağın üstünde kalacakmış gibi yaşıyor kimileri…
Ve o toprağın üstünde bir telaş…
Daha yüksek…
Daha çok katlı…
Daha pahalı…
Daha lüks…
Daha manzaralı…
***
Toprak…
Girne’de, toprak üstünde yükselen dev, 10 katlı binalara baktım dün sabah…
Öğlen de toprağın altına verdik Mehmet Ali abiyi…
Eminim zor olmadı girdiği o daracık mekan onun için…
Hiç ‘mal’ derdinde olmadı çünkü hayattayken…
Etrafında yükselirken çok katlı, bol rantlı binalar, rahat değildi elbette…
Ama özenmedi, tamah etmedi onlara hiç…
Aksine, doğal ortamda, ‘eski model’ yaşamı tercih etti.
İlişkileri de öyleydi, Leymosun’dan Girne’ye… Eski, ama eskimeyen, gerçek dostluklar biriktirmiş, para biriktirmek, bina dikmek yerine sevgi tohumları ekmişti etrafındakilerin yüreğine…
Güler yüzüyle girdi o daracık, sonsuza dek yatacağı mekana…
‘Toprak’ ders verir gibiydi dün bir kez daha…
Hala üzerinde tepişenlere…
Ve güzel kokuyordu!...