Torpil meselesi ve çürümüşlük
Tipik bir ‘geri kalmış ülke’yiz biz…
Ağzımızla kuş tutsak da, bu gerçek değişmez.
‘Dünya Ligi’nde ancak ‘amatör küme’de oynayabiliriz.
Çağdaşlık öyle bol ve lüks otomobillerle, dayalı-döşeli evlerle, villalarla ol
Tipik bir ‘geri kalmış ülke’yiz biz…
Ağzımızla kuş tutsak da, bu gerçek değişmez.
‘Dünya Ligi’nde ancak ‘amatör küme’de oynayabiliriz.
Çağdaşlık öyle bol ve lüks otomobillerle, dayalı-döşeli evlerle, villalarla olmuyor.
Yaşamın kalitesi ve standartlarının olup olmadığına bakarlar bir…
Bir de devlet ile yurttaş arasındaki münasebetlere…
Eğer devlet ile birey arasındaki ilişkiler hukuk çerçevesinde değil de ‘ahbap-çavuş’ ilişkisi mertebesindeyse, gerisi hikayedir.
Zira öyle bir ‘rejim’den demokrasi de çıkmaz, ‘çağdaş devlet’ de…
Zaten gelir düzeyi, otomobil sayısı, villa oranı baz alınsaydı yalnızca, petrol zengini nice Arap ülkesi ‘muasır medeniyetler seviyesi’nde sayılırdı.
**
Malum, ülkenin gündeminde ‘torpil’ var bir kez daha…
Sınavsız, kuralsız, münhalsiz istihdam girişimleri…
Terfi sınavlarından çıkan pis kokular…
Şehit arsası dağıtımında partizanlık…
Ve saire…
“Toplumlar hak ettiği gibi idare edilir” özlü sözünü anımsatıp işin içinden çıkmak kolay.
Tüm olup bitenlerden ‘partizanlık ustası’ UBP’yi tekrar iktidar yapan seçmeni sorumlu tutarsınız, üstüne bir de “Kendim ettim kendim buldum” şarkısını çalarsınız, olur biter.
Torpil ve partizanlık mekanizması da ilanihaye sürer gider.
**
Aslolan soruna doğru teşhisi koymak ve çözüm üretmek…
Öncelikle birkaç noktanın altını çizmek lazım:
1. Torpil, sadece arz edilen değil, aynı zamanda talep edilen bir davranış biçimidir. Siyasetçiler ve bürokratlar torpil taleplerine karşı nasıl davrandıklarına göre şekil alıyor.
2. Torpil talebi sadece UBP tabanının değil, toplumun geneline şamil bir davranış biçimidir. Diğer partilerin tabanında da çok sayıda ‘torpil’ bekleyen vardır.
3. Torpil alışkanlığı, ‘yanar-döner’ diye tabir edilen, bugün bir partide, yarın diğerinde dolaşan bir ‘toplumsal kesim’ yarattı. ‘Gelen ağam, giden paşam’ felsefesindeki bu kesime mensup olanlar, ‘pozitif ayırımcılık’ taleplerine karşı ‘bir miktar oy’ desteğiyle gittikleri partilerde yüz bulabiliyorlar.
4.Toplumun geneli torpil mekanizmasından memnun değildir. Bununla beraber Kuzey Kıbrıs’ta ‘gemisini kurtaran kaptan’ anlayışı giderek daha fazla zemin buluyor ve bu kesim çok da ses veremiyor.
**
Listeye başka eklemeler yapabilir, örneklerle destekleyebiliriz.
Ancak çıkacak sonuç bellidir.
Kuzey Kıbrıs’ta yaşananın adı ‘KOKUŞMUŞLUK’tur!
Sistemin bütün dişlileri, mevcut sistemin devamı için çalışıyor.
Beğenmeyenler, itirazı olanlar galebe çalamıyor.
Torpilin dibine kezzap suyu dökebilecek adımlar atılmasına gizli bir direniş yaşandı geçmişte bu ülkede…
Ve ‘torpil ustası’ UBP’nin yeniden dirilişinde bu gerçeğin payı çok büyüktür.
Terfilerde, istihdamlarda, arsa dağıtımında ve bilumum devlet-birey ilişkisinde perde arkası manzara ne yazık ki budur.
**
Çıkış yolu nedir peki?
Çok basit: Bu sistemi kökünden değiştireceğini söylemek ve toplumu buna inandırmak!..
Hak, hukuk, adalet, liyakat gibi kavramları baş tacı yapmak…
Torpili, adam kayırmacılığı, ahbap-çavuş ilişkisini tarihin çöplüğüne gömmek…
Halka “Eğer hak etmiyorsa, devlet senin çocuğunu işe almayacak” diyebilmek.
Partilisine “Sen iyi bir partilisin, ama sınavı geçmezsen terfi bekleme” cümlesini kurabilmek…
Ve bu söylenenlerin arkasında durabilmek…
**
Yeter mi?
Elbette yetmez.
Sistemi besleyen en büyük açmaz da zaten burada…
GÜVENSİZLİK!
Ne yazık ki bu ülkede yaşayanların yüzde 99.9’u devlete, devletin kurumlarına inanmıyor, güvenmiyor.
Özellikle de ‘eşit mesafe’ konusunda…
Çok uzun yıllar ‘torpil’ başat olduğu için, sonraki denemelerin tümü bir noktadan ileriye gidemedi.
Sonra UBP geri geldi ve o denemelerin altına dinamit koydu.
Tam bir ‘eskiye dönüş’ bu…
Ve ne kadar acıdır ki, ‘talep’ var sokakta bu ‘dönüş’e…
Yükselmeyi beklerken, ‘mahalli lig’e düştük yeniden!..
Yazık oldu çok…