
“Trafik çarpışmaları kader değildir, bilinçsizliktir”
Cemre Yönet’in annesi Gönül Sağır, alkollü olarak direksiyon başına geçip, birinin ölümüne neden olmanın, cinayet işlemek olduğunu söyledi...
Ödül AŞIK ÜLKER
Girne-Tatlısu anayolunda, 26 Şubat 2024 tarihinde, “aşırı sürat ve dikkatsizlik sonucu, 285 mlgr alkollü içki tesiri altında anayola giriş yapan” 19 yaşındaki bir sürücünün çarpması sonucu hayatını kaybeden Cemre Yönet’in annesi Gönül Sağır, alkollü olarak direksiyon başına geçip, birinin ölümüne neden olmanın, cinayet işlemek olduğunu söyledi.
Acılı anne Gönül Sağır, trafik çarpışmalarında sadece hayatını kaybedenlerin değil, onları sevenlerin de öldüğünün altını çizerek, “Trafik çarpışmaları kader değildir, bilinçsizliktir. Trafik çarpışmalarını kader diye algılarsak, bir şey değişmez. Benim oğlum ne alkol, ne de sigara kullanırdı, ama ne acıdır ki benim çocuğum alkollü bir sürücü yüzünden hayatını kaybetti. İsteyen içsin ama direksiyon başına geçmesin. Alkol alıp, direksiyon başına geçip, birinin ölümüne neden olursanız, cinayet işlediniz demektir” diye konuştu.
26 Şubat 2024’te olan çarpışmayla ilgili dava sürecinin, 26 Aralık 2024’te Girne Kaza Mahkemesi’nde başladığını, davanın 17 Şubat 2025’te Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildiğini kaydeden Sağır, mahkeme sürecinin aileler için çok yıpratıcı olduğunu anlattı.
Oğlunu kaybettiğinden beri trafik çarpışmalarına dikkat çekmek için mücadele veren Sağır, şu ifadeleri kullandı:
“Hukuki süreç aileleri mahvediyor. Ben dosyamın her aşamasını bire bir takip ettim. Yasımı tutarken, adli süreçle ilgili tedirgin olmamalıydım. Ancak 4 yıldır davası mahkemeye gelmemiş aileler gördüm. 4 yıl sonunda mahkemeye yeni gelen davaları gördüm. Biz dava sürecine müdahil olamıyoruz, savcılar bu süreç içerisinde bize ‘mahkeme başlıyor’ diye haber vermek ya da davanın durumu hakkında bilgi vermek zorunluluğunda değilmiş. O yüzden her adımı kendim takip ettim, ediyorum. Bu olmamalı. Acımı yaşarken, bir de bu süreci takip etmek durumunda kalmamalıydım. Davaya aileler müdahil olamıyor, söz hakkımız yok. Çocuğum kendini savunamaz, hayatını kaybeden çocuğu doğuran bendim, büyüten bendim, o benim canımdı. Benim niye söz hakkım yok? Savcıların, yargıçların bizi dinlemeleri, yaşadıklarımızı duymaları gerekir. Adli aşamada, en tedirgin eden şey belirsizlik. Sürecin nasıl işlediğini bilemediğim için, içimdeki öfke daha da büyüdü. Belirsizlik en büyük tedirginlik. Ben, bilinçli bir anne olarak, süreci takip etme zorunluluğunu hissettim, aslında takip etmedim, süreci itekledim. Benim acılarımla bunları yapmamam lazımdı. Ben oğlumun yasını tutamadım.”
“Ömrümün sonuna kadar yüreğim hep eksik kalacak”
Soru: 26 Şubat’ta oğlunuzu kaybedeli bir sene olacak. Acınıza rağmen, trafik çarpışmalarına dikkat çekmek için çok büyük bir mücadele verdiniz. Bir yıl sizin için nasıl geçti?
Sağır: Bir yıl benim için mücadelelerle geçti, ama insani olarak sorarsanız, ben son bir yılı hatırlamıyorum. Çünkü evladımı kaybettim. Evladımın yasını tutamadan bir mücadeleye başladım. Son bir yıl ve bundan sonraki yıllar benim için kayıp. 26 Şubat 2024’ten önceki Gönül olamayacağım, hiçbir zaman. Ömrümün sonuna kadar yüreğim hep eksik kalacak. Yüreğimde o evlat acısıyla yarım kaldım. Bütün olabilecek miyim? Hayır, bütün olamayacağım. Bundan sonraki yıllarım benim için yok hükmünde.
“Trafik çarpışmalarında bir kişi ölmüyor, onu seven herkes ölüyor”
Soru: Oğlunuzu kaybettikten bir ay sonra mücadeleye başladınız. Kırılma noktası neydi, buna nasıl karar verdiniz?
Sağır: Mücahaleye 30 Mart 2024’te başladım. O hafta dört tane canımız gitmişti, bir anne olarak isyan ettim. Dört insan. Sivil toplum örgütlerinden, yetkililerden, halktan bir tepki yoktu. Bir anne olarak isyan ettim. Bir çocuk kolay yetişmiyor. Ben bu acıyı yaşadım. Patır patır
gençlerimiz gidiyor. 11 aydır mücadele ediyorum, bunun sonucunda yetkililer, milletvekilleri ses vermeye başladı.
Cemre benim tek çocuğumdu. Bir çocuğun ne kadar zor yetiştirildiğini biliyorum. Daha ben oğlumun mezarının başındayken, alkollü olarak araç süren ve oğluma çarpıp onun ölümüne neden olan kişinin kefaletle serbest bırakılması canımı çok acıttı. Çünkü suçlu oydu. Ölümlü bir olay, onun kefaletle serbest bırakılması, bir anne olarak beni yaraladı. Sonrasında, Kıbrıs’ın kanunlarına göre, alabileceği en yüksek cezanın 7 yıl olduğunu öğrendim, yatarı da 1.5-2 yıl. Bu, benim canımı daha da çok acıttı. Düzgün bir evlat yetiştirmek için ömrünüzü veriyorsunuz. Sonra kurallara uymayan biri ona çarpıyor, evladınızı hayattan koparıyor. Bunun karşılığında, 1.5-2 yıl yatıp çıkıyor. O hayatına devam ediyor, ama benim çocuğum hayatına devam edemiyor, ben hayatıma devam edemiyorum. Onu sevenler, nişanlısı hayatına devam edemiyor. Trafik çarpışmalarında bir kişi ölmüyor. Onun sevenleri, çevresindeki herkes ölüyor ve asla eskisi gibi olamıyor.
“Cemre bana bir misyon verdi”
Soru: Bu süreçte Ceza Yasası’nda değişiklik yapıldı ve ölümlü trafik çarpışmalarında verilecek hapis cezalarında mahkemenin takdir yetkisi genişletilerek, üst sınırı 7 yıldan 14 yıla çıkarıldı...
Sağır: Kanunlar düzgün insanlar için çıkartılmaz, suçlular için çıkartılır. Neden? Toplumda kamu düzeninin sağlanması, vicdanın rahatlaması için çıkartılır. Evladını kaybetmiş bir anne olarak, yasada öngörülen cezaların yeterli olmadığını düşündüm. Benim çocuğumun ömrünün bedeli 1.5-2 yıl değil. Bunun için hiçbir şey yapılmadığını gördüm. Biz, evlatlarımızı sorumsuz insanlar öldürsün diye büyütmedik. Toplumdan hiçbir ses yoktu. Kanunlar değişmiyordu. Baktım ki, anneler evde ağlıyor. Herkesin yas tutma şekline saygım çok büyük. Ama Cemre hümanist bir insandı, insansever, hayvansever bir gençti. Bana bir misyon verdi. Cemre’ye olan sevgimden dolayı, bu ülkede bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşündüm. O güç beni ayakta tuttu ve mücadeleye yönlendirdi. Yasalarda cezanın 14 yıla çıkması bir başlangıçtır. Yeterli midir? Asla yeterli değil. Bu değişiklik, benim çocuğumun davasına etki etmeyecek, bunu bilerek mücadele ettim. Keşke yıllar önce bir anne, bir baba bu mücadeleyi verseydi. Belki de bizim çocuklarımız şu an yaşıyor olurdu ya da suçlular ağır cezalar alırdı.
“Suçun kategorilere ayrılması gerektiğini düşünüyorum”
Normal trafik çarpışmasını anlayabilirim ama alkol, uyuşturucu ve hız sonucunda olan çarpışmaları anlayamıyorum. Çünkü bunlar bireylerin kendi tercihi, kendi zevkleri için yaptıkları şeyler. Alkol alıyor, direksiyon başına geçmemesi gerektiğini bildiği halde geçiyor. Bunun suç olduğunu biliyor, bedelinin de ağır olduğunu bilmesi lazım. Beni ayakta tutup, mücadele gücü veren budur. Alkol ve uyuşturucu kullanıp direksiyon başına geçmek, ölüme sebebiyet vermek cinayettir. Bu kişiler cinayetle yargılanmalıdır. Artırılan 14 yıllık ceza, ki benim oğlumun davası için geçerli olmayacak, ailelerin yüreğini soğutmaz. Ayrıca suçun da kategorilere ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Alkollü veya uyuşturucu etkisi altında direksiyon başına geçmek, aşırı süratli araba kullanmak neticesinde olan trafik çarpışmalarının cezası daha ağır olmalı. Ben hukukçu değilim, acılı bir anne olarak gözlemlerimi, düşüncelerimi paylaşıyorum.
“Eğitim önemli”
Soru: Bir yıllık süreçte siyasilerle de görüştünüz. Yaklaşımlarını nasıl buldunuz?
Sağır: Milletvekillerine tek tek ulaştım, hepsi güzel karşıladı, beni dinlediler. Hukuk Komitesi Ceza Yasası’nı görüşürken, acılı bir anne olarak katıldığımda, empati yapıp kendilerini benim yerime koyduklarında, artan trafik çarpışmalarını da göz önünde bulundurarak haklılık payım olduğunu söylediler ve ölümlü trafik çarpışmalarında mahkemenin takdir yetkisi 7 yıldan 14 yıla çıkarıldı. Ama sadece cezanın 14 yıla çıkartılması sorunu çözmez. Trafik suçlarında para ve puan cezalarının artırılmasıyla ilgili yasa değişikliği ağustos ayında resmi gazetede yayınlandı ancak hala yürürlüğe girmedi. Eğitim önemli, en kısa zamanda eğitim müfredatına trafik eğitimi konmalı, bunun meyvesini 8-10 yılda toplayabilirsiniz.
“Suçlu aramıyorum, çözüm bulunmasını istiyorum”
Sürücünün de hatası var, yayanın da hatası var, bakanın da hatası var. Ben suçlu aramıyorum, çözüm bulunmasını istiyorum. Bugünü bir milat bilip, çözüm bulunsun. Canlarımız yitip gitmesin. Çözümü bulacak olan da ben değilim, yetkililer adım atsın artık. Ben sadece acılarımı ve yaşadıklarımı anlatabilirim, herkes sorumluluğunun farkına varsın, konuşsun, çözüm bulsun. Her birey kendi üstüne düşen sorumluluğu yerine getirirse, bir şeyler değişir. Ben kurallara ne kadar uyarsam uyayım, karşıdaki kurallara uymuyorsa, bana çarpıp, beni hayatımdan edebilir.
“Hukuki süreç aileleri mahvediyor”
Soru: Oğlunuzun hayatını kaybettiği trafik çarpışmasıyla ilgili dava süreci Girne Kaza Mahkemesi’nde 26 Aralık 2024’te başladı. 17 Şubat 2025 Pazartesi günü yapılan üçüncü duruşmada, dava Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi, oradaki duruşma 19 Mart’ta. Hukuki süreçte neler yaşadınız?
Sağır: Hukuki süreç aileleri mahvediyor. Ben dosyamın her aşamasını bire bir takip ettim. Yasımı tutarken, adli süreçle ilgili tedirgin olmamalıydım. Ancak 4 yıldır davası mahkemeye gelmemiş aileler gördüm. 4 yıl sonunda mahkemeye yeni gelen davaları gördüm. Biz dava sürecine müdahil olamıyoruz, savcılar bu süreç içerisinde bize “mahkeme başlıyor” diye haber vermek ya da davanın durumu hakkında bilgi vermek zorunluluğunda değilmiş. O yüzden her adımı kendim takip ettim, ediyorum. Bu olmamalı. Acımı yaşarken, bir de bu süreci takip etmek durumunda kalmamalıydım.
“Çocuğum kendini savunamaz”
Davaya aileler müdahil olamıyor, söz hakkımız yok. Çocuğum kendini savunamaz, hayatını kaybeden çocuğu doğuran bendim, büyüten bendim, o benim canımdı. Benim niye söz hakkım yok? Savcıların, yargıçların bizi dinlemeleri, yaşadıklarımızı duymaları gerekir. Adli aşamada, en tedirgin eden şey belirsizlik. Sürecin nasıl işlediğini bilemediğim için, içimdeki öfke daha da büyüdü. Belirsizlik en büyük tedirginlik. Ben, bilinçli bir anne olarak, süreci takip etme zorunluluğunu hissettim, aslında takip etmedim, süreci itekledim. Benim acılarımla bunları yapmamam lazımdı. Ben oğlumun yasını tutamadım.
Mahkemede, karşı tarafla karşılaşmak çok acı verici. Karşı tarafta pişmanlık olmadığını, güldüğünü görmek, evladını yitirmiş bir anne olarak beni rahatsız ediyor. Ben adalet istiyorum, adaleti sağlayacak olan kurum da mahkemeler. Mahkemelere saygım büyük. Bu zamana kadar hiç yanlış hareket etmedim. Ama yargıçların, savcıların ve toplumun acı çeken anneleri görmezden gelmeleri beni üzüyor. Neler yaşadığımızı hiç kimse bilmiyor? “Başınız sağ olsun. Allah rahmet eylesin” deniyor ama bizim hayatımız mahvoldu.
“İsteyen içsin ama direksiyon başına geçmesin”
Soru: Siz sadece kendi oğlunuz Cemre için değil, trafik çarpışmalarında hayatını kaybeden herkesin sesi olmaya çalıştınız...
Sağır: Ben insan hayatına değer veriyorum. Bir çocuğun nasıl büyütüldüğünü biliyorum. Her insan değerlidir. İnsana önem verirsek, kıymet verirsek, çok şey değişir. Trafik çarpışmaları kader değildir, bilinçsizliktir. Trafik çarpışmalarını kader diye algılarsak, bir şey değişmez. Benim oğlum ne alkol, ne de sigara kullanırdı, ama ne acıdır ki benim çocuğum alkollü bir sürücü yüzünden hayatını kaybetti. İsteyen içsin ama direksiyon başına geçmesin. Alkol alıp, direksiyon başına geçip, birinin ölümüne neden olursanız, cinayet işlediniz demektir.
