1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Trafik cehaleti
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Trafik cehaleti

A+A-

foto1.jpeg

Trafik keşmekeşi, trafik kazaları, giden canlar, sakat kalanlar, yürekleri yanan aileler ve sevenler sürekli haberlere konu olur.
Yolların yetersizliği, özellikle yeni yollarda yapılan mühendislik hataları, uyarı levhalarının azlığı veya yanlışlığı gibi sebepler kazaların olmasında birer faktör ancak bir faktör daha var ki o da insan.
İnsanın kendisi yani sürücü, trafik kazalarının en büyük nedeni…
Belki erken alınan! sürüş ehliyeti, yani sürücü hazır olmadan verilen ehliyetler, belki dikkatsizlik, belki alkol, belki karşıdakinin dikkatsizliği yani yine insan, belki başka şeyler…

***

Ancak bence insandan kaynaklanan kazanın en büyük nedeni cehalet.
Sürücünün cehaleti trafikte en büyük katili meydana çıkarıyor.
Cehaleti doğuran da korkusuzluk. Birşeyden korkmamak, olabilecekleri görememek, düşünememek, aklına getirememek, korkusuzluğun ‘erkeklik’ olduğu bilinciyle veya bilgisizliğiyle trafikte araba sürmek ya kazayı meydana getiriyor ya da en korkunç kazaların meydana gelmesine zemin oluşturuyor.
Son yıllarda trafik ışıklarında ortaya çıkan, kaza olmasa bile görüntüsü dehşet veren bir alışkanlık! oluştu artık… Kırmızı ışıkta son sürat, düşüncesizce 130-150 km hızla geçip giden arabalar…
“Yeşil yanmadan geçeyim” düşüncesiyle gaza daha da basan ve 3-5 saniye önce kırmızı yanmasına rağmen, “nasıl olsa diğer yanda henüz yeşil yanmamıştır” gibi cahil bir düşünceyle son sürat geçen sürücülerin varlığında trafiğe çıkmak artık oldukça fazla korku veriyor.
Artık yanınızdaki ışık yeşil yandı diye gaza basmanın zamanı çoktan geçti. Yeşil ışık yansa bile bir deli sürücü son sürat kırmızı ışık tarafından gelip sizi ikiye ayırabilir.
Bu olay arada sırada olan bişey değil artık… Sürekli olan, sürekli en korkunç kazayı yaratabilecek bir cehalet.
Oysa ki korkmak gerek. Kendinizi ve yakınlarınızı acı içinde bırakmamak için korkmaktan korkmamak gerek.

***

Burada polise görev düşüyor.
Bu tehlikeli geçişlerin olduğu yerlere ya bir polis memuru koyacak, ya da kamera donatacak…
Trafik ışıklarına bir polis koymanın uzun süreli olmasına da gerek yok. Her saat, her gün olan bu katilvari geçişlerin birkaç tesbiti ve örnek oluşturacak, caydırıcı cezaların kesilmesi veya yaptırımların uygulanması bu cehaleti biraz engelleyecektir.
Ancak biraz bütçe ayırıp, trafik ışıklarına kameraların konulması uzun vadeli caydırıcılığı da getirecektir.
Cehaletin yarattığı ‘erkekliği’ ve ortaya çıkacak faciayı önlemek için bir an önce önlem almak gerekiyor.

***

Bu yazı 7 yıl kadar önce yazıldı. Artık birçok trafik ışığında kameralar da var. Hatta olmayacak yerlerde bile… Mobeseler de…

Merak ediyorum, o trafik ışıklarında bulunan kameralar nedeniyle herhangi bir sürücüye ceza yazıldı mı?

Çünkü yukarıda da söz ettiğim gibi halâ kırmızı ışıkta son sürat geçen arabalar devam ediyor…

Ancak şimdiye kadar da “şu kamera, bu kamera şundan dolayı suçu tespit etti, şöyle ceza yazıldı” gibi bir bilgiye rastlamadım.

Yollara yerleştirilen, son olarak da Girne Boğazı-Gönyeli Çemberi arasında yerleştirilen 100 km’nin üstüne çıkılmamasını isteyen ortalama hız tespit kameralarından ceza yiyen var mı onu da merak ediyorum.

Çünkü o yolda da 100 km giden arabayı belki 130, belki 150 km ile son sürat geçen arabalar var. Bu arabalar kesinlikle hız kesmiyor, ortalama hızı yakaladığını da sanmıyorum ama bu kameralarla ilgili bir cezanın yazıldığını da duymadım.

İyi bir bütçeyle yerleştirilen ve yerleştirilmeye de devam eden kameraların boş yere konmadığını umarım.

Elbette ki önce trafikteki cehaletin azaltılması için gerekli eğitim biçimlerinin uygulanması ama bununla birlikte de gelecek cezalar belki cehaletin azalmasına yardımcı olacaktır.


Corona ve seçim

foto2-014.jpg

Covid-19 vakaları artış gösterirken hükümet ancak birkaç günlüğüne gelen uçakları yasaklamasına rağmen bugünden itibaren yeniden 2 uçakla seferleri başlattı. İki haftalığına, bir aylığına işyerlerinin yeniden kapatılması konuşulurken en azından gelen uçaklara biraz daha yasak konulması ve vakaların kontrol altına alınabilmesine fırsat yaratılması olması gerekendi.

Ancak UBP-HP hükümeti, sağlıktaki yoğun emeğe, sağlıkçıların yorulmasına karşın vakaların kontrol altına alınmasını sağlayacak adımları atamıyor veya seçim endişesiyle atmıyor.

Şimdilik günlük gelen 2 uçağın yolcularının ülkeye geldikten sonra kontrol altına alınmalarını sağlamak, en azından karantina döneminde canı sıkılanların kaçıp kaçıp gitmelerini önlemek için ciddi önlemler alınmalıdır.

Sağlıkçılar yoruldu, hastaneler doldu, karantina otelleri de doldu. Günlük politikalar ve halâ seçim ve politik kaygılar ile pandemi sürecinin yönetilemeyeceğini anlamak gerek.    

Bu yazı toplam 2156 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar