TRAVMALAR ADASI-1
1968 yılının çok sıcak bir Ağustos günü Kıbrıs'ın güney sahilinde, Limasol kasabasında doğdum. Ben ilk nefesimi alırken, dönemin Kıbrıslı Türk ve Rum liderleri Denktaş ile Kleridis Beyrut'ta müzakere
ediyorlardı. Şimdi 52 yaşındayım ve Kıbrıs müzakereleri hala devam ediyor.
Çocukluğumun ilk yılları Limasol'a bağlı Evdim köyünde, üzüm tarlalarında geçti. 1974 yılının yine çok sıcak bir Temmuz günü camideki hoparlörden erkekler cepheye, kadınlar ve çocuklar evlerinde saklanmaya çağrıldı. Çocuktum, ne olduğunu anlamamıştım. Patlama sesleri geliyordu.
Korku, panik vardı. Halamın evinde onlarca insan toplanmış, mevzilerdeki erkeklere bir şey olmasından endişe ediyor, ağlayanlar, baygınlık geçirenler oluyordu.
Bir ya da iki gün sonra hoparlörden başka bir çağrı yapıldı: Köy boşaltılacaktı. Herkes yükte hafif, pahada ağır eşyalarını alıp otobüs,
kamyon, traktör, otomobil, hangisinde yer varsa derhal binip yola çıkacaktı. Bizi yakındaki İngiliz üslerine götürdüler. Çadırlar kuruldu, içine girdik. Bir gün, üç gün, bir hafta, bir ay derken, tam 6 ay
boyunca 'çadırkent'te, yani mülteci kampında kaldık. Çocuktum, 6 yaşındaydım, her şey oyun gibiydi. Ama hayır, bir oyun değil, savaştı bu!..
**
İngiliz egemen üslerinden kalkan uçaklarla önce Türkiye'ye götürüldük, on binlerce Limasollu Kıbrıslı Türk, 15 gün sonra bir vapurla Kıbrıs'a geri gönderildik. Ama gönderildiğimiz yer kendi köyümüz, toprağımız, denizimiz değil, Kıbrıs'ın kuzey sahilinde, başkalarına ait bir köydü.
Her şey bir oyun gibiydi ve farkında değildim ama 6 yaşımda savaşı ve göçü yaşamıştım. Ve bunlar birer büyük travmaydı.
Meğer Kıbrıslılar buna benzer travmaları daha önce de yaşamıştı.
Büyüdükçe öğrendim. Şehitler, kayıplar, sakat kalanlar, babasız büyüyen çocuklar, yaşam korkusu ile geçen yıllar, getto hayatı, göçler... Dış kaynaklı milliyetçilik aşısı tutmuş, dış destekli yeraltı teşkilatları provokasyonlarda başarılı olmuş, Kıbrıslılar bölünmüştü. 1974'te yaşananlar sadece bir sonuçtu. Artık ada ortasından geçen uzunca 'yeşil
hat' ile fiilen de ikiye ayrılmıştı.
15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta hem Türkleri, hem de solcuları hedef alan darbenin de, Türkiye'nin adına 'Barış Harekatı' dediği müdahalenin de büyük güçler tarafından planlandığı belliydi. Soğuk savaşta Kıbrıs adası NATO'nun elinde ve güvencede olmalıydı. Her ne kadar ada Bağlantısız Ülkeler arasında olsa da, egemen İngiliz üsleri sayesinde emperyalist
ülkeler Kıbrıs'ı bir 'uçak gemisi' ve 'dinleme istasyonu' olarak tepe tepe kullanıyordu. Hala da kullanıyorlar! Ortadoğu'daki her operasyonda
Ağrotur Üssü'ndeki havaalanı aktiftir.
(DEVAM EDECEK)