1. YAZARLAR

  2. İbrahim Özejder

  3. Trump; Yeni Dünyanın Sembolü Mü Eski Dünyanın Sonu Mu?
İbrahim Özejder

İbrahim Özejder

Trump; Yeni Dünyanın Sembolü Mü Eski Dünyanın Sonu Mu?

A+A-

 

• Dünyaya yine neo-liberal politikalar yön verecekse, çok hayırlı bir geleceğimiz olmayacaktır


Son yıllarda dünyada ‘acaip şeyler’ olduğu neredeyse ortak bir kanaat haline gelmişken, ABD’de Trump’ın başkan seçilmesi ‘bu kadarı da olmaz’ feryatlarına yol açtı.

Bu tepki öyle ‘ileriyi gören’ düşünürler, uzmanlar, yazarların bir değerlendirmesi değil, bizzat Amerikalı halk kitlelerinin eylemleriyle kendini gösteriyor. Öyle ki bu kadar seviyesiz, pespaye, ırkçı, cinsiyetçi, rezil bir insan nasıl koskoca Amerika’nın başkanı olabilir? Belki de Amerika tarihinde ilk defa bu kadar çok insan seçilmiş, bir başkanı reddetmek amacıyla günlerdir sokakları işgal ediyor.

Trump neden seçildi?

Medyada sayısız  görüş beyan ediliyor. Öne çıkan yaklaşım, ABD seçiminin, dünyadaki başka gelişmelerin devamı niteliği taşıdığı yönünde. Buna göre, bitmeyen ekonomik krizler, totaliter rejimlerin yüklselişi, küresel göçler, demokratik mekanizmaların Batı ülkelerinde bile değer yitirmesi ve Brexit gibi gelişmeler yeni dünya düzeni, küreselleşme, post-modernizm gibi 25-30 yıl önce dünyayı umutlandıran projelerin çöktüğü anlamına geliyordu.

Trump’ın seçilmesi de neoliberal damgalı küreselleşmeye tepkinin zirvesi anlamına geliyor. Demek ki dünyayı kriden krize sokan, milyonlara acı çektiren neoliberal ekonomi, amiral gemisi ABD’nin halkını da vurdu. Trump’ın ekonomik vaatlerinin kendisine büyük oy sağlaması bunu gösteriyor.

Dünyanın geleceği öngörülemiyor?

Peki bundan sonra ne olacak, dünya nereye gidecek? Medyada daha çok karamsar tablolar yansıtılıyor. Ancak Trump’ın başta Ortadoğu olmak üzere dünya için daha hayırlı bir Amerikan politikası yürüteceğini ddia edenler de var. Bu iddiada bulunanlar, mesela ABD’nin zaten rezil bir Ortadoğu politikası sürdürdüğünü ve Hillary Clinton seçilseydi cihatçılara daha fazla destek vereceğini, bu nedenle bölgedeki kaosun katlanarak devam edeceği görüşünde.

Küreselleşme, post-modernizm, Brexit ve Trump sonrası dünya nasıl olacak? Öngörülerin, gelecek tasavvurlarının bu kadar zayıf olduğu bir tarihsel dönem ilk defa yaşanıyor. Dünya çok krizler gördü ama bu derece öngörüsüzlük galiba ilk defa yaşanıyor. Küreselleşme ve yakın geçmişe ait öteki gelecek tasavvurları kısa sürede geçersiz kılındı.

Geleceğimizi göremiyoruz ama dünyada yakın geçmişe ait belirgin eğilimleri şöyle saptayabiliriz:

1. Siyasette merkezkaç: Hemen hemen dünyanın bütün ülkelerinde merkez sağ ve sol siyasetlere destek azalıyor. Hem sağda hem solda radikal siyasetler yükseliyor. Yunanistan’da radikal sol iktidarda, Türkiye’de radikal sağ ve islam iktidarda ve yükseliyor,  Almanya’da neo nazilerin popülaritesi yükseliyor. İngiltere’de Brexit oylamasında milliyetçi partinin rolü büyük, yine İngiltere’de İşçi Partisi’nin başında tarihinin en radikal lideri Corbyn bulunuyor. Corbyn, neoliberallerin büyük saldırılarına karşın bir süre önce yeniden parti liderliğine seçildi. 

Ve ABD’de ırkçı, muhafazakar duygularla oynayan Trump başkan şeçildi; buna karşılık Demokrat Parti başkan adaylığı yarışında Barnie Sanders, bir sosyalist olarak ABD tarihinin en büyük desteğini aldı.

2. Popülizm zirvede: Tercümesi ‘Halk dalkavukluğu’, yani halka yağ çekme olan populizm siyasette her zaman geçer akçeydi. Ama Trump’ın seçilmesiyle popülist politikalar zirve yaptı.  Ciddi projeler önermeyen, halkın duygularına, hassasiyetlerine oynayan, hamaset dolu siyasetler, Trump öncesinde de gerek sağ gerekse sol tandanslı olarak dünyanın birçok ülkesinde iktidara geldi.

3. Totaliterizm: Demokratik mekanizmalar giderek devre dışı bırakılıyor. Dünyanın en büyük demokrasi projesi olan Avrupa Birliği’nde bile demokratik mekanizmalar işlevsizleştiriliyor. Birliğin karar mekanizmaları “uzman” (aslında küresel sermayenin hizmetindeki) komitelere devrediliyor. Çok sayıda Britanyalının bu nedenle Brexit yönünde oy verdiği biliniyor.

4. Göç: Küresel sermaye kendisi için ‘ucuz işgücü’ anlamına gelen göçmen nüfustan hiçbir şekilde rahatsız olmazken, devletler ekonomik olarak güçsüz sınıfları göç sorunuyla başbaşa bıraktı. Nüfus kaymalarını yarattığı sosyal kaynamaların yabancı düşmanlığına evrilmesi engellenemedi. Yabancı düşmanlığı, ırkçı-faşist gruplarla sınırlı kalmayıp geniş kesimlerden destek alır hale geldi.

Dünya karışık, kaos her yerde, gelecek belirsiz, öngörüsüz; temel eğilimlerin çoğu olumsuz. Bu durumda ne olacağını tahmin etmek gerçekten olanaklı değil.

Trump yeni dünyanın sembolü mü olacak, yoksa eski dünyanın bitişinin ‘eğlenceli’ bir müjdesi mi sayılmalı? Ancak şu kesin ki dünyaya (son 40 senede olduğu gibi) yine neo-liberal politikalar yön verecekse, çok hayırlı bir geleceğimiz olmayacaktır.

 

------------------------------------------

 

İspanya’da Ödev Grevi

• Eğitim Bakanlığının gündeminde ‘ödev’ diye bir mesele var mı?

İlk ve ortaöğretimde ödevin eğitime, gelişime, öğrenmeye her hangi bir katkısı olduğu ispatlanamadı. Tersine ciddi araştırmalar, ödev süreçlerinin çocuk ve gençler için yıpratıcı, bunaltıcı, eğitimden soğutucu ve zarar verici olduğunu ortaya koyuyor.
Ödev bütün dünyada bir dert; İspanya’da ödevden bunalan çocukların aileleri girişim yapma ihtiyacı hissettiler. “Ülke genelinde çocukların ebeveynlerini temsil eden en büyük okul aile birliği türü olan CEAPA, bu işten bıkmış olan öğrencilere greve gitmesini tavsiye etti.
CEAPA, İspanya genelindeki veli derneklerine durumu, “Grev koşulları altında katılımcı olan ebeveynler, Kasım ayının hafta sonlarında ödev verilmemesini okullara bildirecekler” diye açıklıyor…” (http://t24.com.tr/haber/ispanyada-cocuklar-odev-grevine-gidiyor,361582)
İspanya’daki ödev isyanının nasıl şekilleneceğini bilemiyoruz, ancak Kuzey Kıbrıs eğitiminde de ödevin büyük bir dert olduğu inkar edilemez. Hem devlet hem de özel okullarda öğrenciler ödev yüzünden eğitimden, okumaktan soğuyor. En önemlisi yoğun ödevlerden dolayı çocuklar oyundan ve sosyalleşme süreçlerinden mahrum kalıyorlar.
Öğretmenler fazla ödev vererek sorumluluktan kurtulurken, ne okul idareleri ne de eğitim bakanlığı sorunun ciddiyetinin farkında değil. Ailelerin de ciddi tavır aldıkları söylenemez. Bakanlığın ödevle ilgili bilimsel bir araştırması ve uygulamaya yansıyan olumlu bir politikası yok.
Okul-ödev-özel ders kıskacında büyüyen nesillerden nasıl bir gelecek bekleniyor?  Dünyada bir çok olumlu örnek varken, Eğitim Bakanlığı neden harekete geçmiyor?

Bu yazı toplam 1832 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar