Tseri, Mağusa, Aşşa ve Stilli’de yeni kazılar...
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu kazılara kesintisiz biçimde devam edilirken, Tseri, Mağusa, Aşşa ve Stilli’de yeni kazılara başlandığı öğrenildi.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Gülseren Baranhan’dan edindiğimiz bilgilere göre, Kıbrıs’ın güneyinde, Lefkoşa yakınlarındaki Tseri köyünde bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömü yerinin aranmakta olduğu kuyu kazısına başlanırken, Mağusa’da bir evin arka bahçesinde gömülü olduğu söylenen bir “kayıp” Kıbrıslırum’un olası gömü yerinde kazı başlatıldı. Mutluyaka/Stilli köyünde ise, 1974 “kaybı” bazı Kıbrıslırumlar’ın gömülü olduğu söylenen kuyuların çevresinde kazı çalışmalarına başlanmış...
Aşşa’da ise (Paşaköy) bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün efgalipto ağaçlarının güneyinde gömülü olabileceği bilgisi üzerine yeni bir kazıya başlandı.
Lapta’da bir “kayıp” Kıbrıslırum’un ekşi ağaçlarının altında gömülü olduğu bilgisiyle kazısı başlatılan ancak yağmur-çamur ve COVID-19 tedbirleri nedeniyle çalışmalara ara verilen kazı tamamlanarak kazı kapatılmış bulunuyor. Bu alanda bir “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuştu.
Girne Boğazı/Balabayıs yöresinde üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara dere yatağı içerisindeki kazılarda ulaşılırken, bu kazı da sürdürülüyor.
Bir diğer kazı ise Eski Medoş (Balyomedohu) köyünde bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yerinin arandığı kazı da herhangi bir bulguya ulaşılmayınca tamamlanarak kapatılmış bulunuyor.
Korkuteli (Gayduras) köyünde de bir grup “kayıp” Kıbrıslırum’un bir arsada gömülü olduğu bilgisiyle başlatılan kazı devam ederken, Şillura’da ise (Yılmazköy) tepe üzerindeki gaminilerde bir “kayıp” Kıbrıslırum’un gömü yerinin aranmakta olduğu kazı da sürdürülüyor.
Mora’da ise (Meriç) bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın Kıbrıslıtürk mezarlığının güneydoğu köşesine gömülmüş olduğu bilgisiyle başlatılan kazı, herhangi bir bulguya rastlanmayınca tamamlanarak kapatılmış bulunuyor.
Sinde’de (İnönü) 1974 “kaybı” bir grup Kıbrıslırum’un gömülü olduğu söylenen kapalı kuyuyu bulmak için başlatılan kazı çalışmaları da herhangi bir kuyu tespit edilemeyince tamamlanarak kazı kapatılmış bulunuyor.
Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.
“Almanya sömürgecilik döneminde Namibya'da yaptığı katliamları 'soykırım' olarak tanıdı...”
Almanya, sömürgecilik döneminde Namibya'da yapılan katliamları ilk defa Cuma günü 'soykırım' olarak tanıdığını duyurdu.
Almanya ülkeye yardım projeleri için bir milyar euro'dan fazla mali destek sözü verdi.
Alman sömürgeci güçler, 1904-1908 yılları arasında Namibya'da Herero ve Nama halklarından on binlerce kişiyi katletmişti.
Tarihçiler, bu olayları 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak değerlendiriyordu.
Berlin daha önce sömürgeci güçlerin idaresinde ülkede zulüm yaşandığını kabul etse de maddi tazminat ödemeyi reddediyordu.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Cuma günü yaptığı yazılı açıklamada "Bu olaylara bugünden itibaren, bugünün perspektifinden, resmi olarak soykırım diyeceğiz" dedi.
Bakan Maas, Berlin'in bölgede 1884 ile 1915 yılları arasında yaptıklarına ilişkin Namibya ile beş yıldır süren müzakereler sonucu varılan anlaşmayı da övdü ve açıklamasında "Almanya'nın tarihi ve ahlaki sorumluluğu ışında, Namibya'dan ve mağdurlardan bizi affetmelerini isteyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Maas ayrıca, ülkenin yeniden inşası ve gelişimi için 1.1 milyar euro'luk mali destek programı başlatacaklarını söyledi.
AFP'nin müzakereyi yakından takip eden kaynaklara dayandırdığı haberine göre mali destek 30 yıllık bir süreye dağıtılacak. Fondan öncelikli olarak Herero ve Nama halklarının akrabaları faydalanacak.
Maas, bu ödemenin "resmi tazminat talebi yolunu açmadığını" da ifade etti.
Namibya, Berlin'in sömürgesi olduğu 1884-1915 yılları arasında Alman Güney Batı Afrika olarak adlandırılıyordu. Daha sonra 75 yıl Güney Afrika'nın idaresinde kaldı. Ülke 1990'da bağımsızlığını kazandı.
Namibya Soykırımı
Soykırım, yerli halkların işgalci Almanların topraklarına ve hayvanlarına el koymasına karşı ayaklanmasıyla 1904'te başladı.
O dönemde Alman Güney Batı Afrika sömürge yönetimindeki birliklerin komutanı olan Lothar von Trotha, Ekim 1904'te soykırım emri verdi.
Herero ve Nama halkları çöle sürüldü. Topraklarına geri dönmeye çalışanlar ya öldürüldü ya da toplama kamplarına gönderildi.
Soykırımda kaç kişinin öldüğü bilinmiyor. Ancak bazı uzmanlar ölü sayısının 100 bin civarında olduğunu söylüyor.
Tarihçiler Herero halkından 65.000-80.000 kişinin, Nama halkından 10.000-20.000 kişinin öldüğünü tahmin ediyor.
Soykırımda Hereroların yüzde 75'inin, Namaların da yarısının öldüğü belirtiliyor.
Kafatasları 'üstün ırk' araştırmaları için Almanya'ya gönderildi
Ölen yüzlerce kişinin kafatasları, antropologların "Avrupalıların üstünlüğünü kanıtlama araştırmaları" için Almanya'ya gönderilmişti.
Söz konusu araştırmalarda, Almanya'nın diğer eski sömürgeleri Kamerun, Tanzanya, Ruanda ve Togo'dan çok sayıda kafatası da incelendi.
Almanya, iki yıl önce araştırmalarda kullanılan 25 kafatasını bir kilisede düzenlenen törenle Namibya heyetine teslim etmişti.
Almanya ile Namibya arasında 2015'ten bu yana resmi özür ve tazminat için müzakereler yürütülüyordu.
(BBC – 28.5.2021)
Macron Ruanda'da: Soykırım için özür yok...
Ruanda'ya sembolik bir ziyarette bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa'nın Ruanda'ya karşı "bir rolü, tarihi ve siyasi sorumluluğu" olduğunu söyledi.
Ancak Fransa'nın 1994 soykırımına suç ortağı olmadığını söyleyerek resmi bir özür dilemekten kaçındı.
Macron, 1994 soykırımının 250 bin kurbanının kalıntılarının gömüldüğü Kigali Soykırım Anıtı'nda yaptığı konuşmada "Bugün burada, alçakgönüllülük ve saygıyla, sizin yanınızda durarak sorumluluklarımızı tanıyorum," dedi.
Fransa'nın "Ruanda halkına çektiği acıyı" kabul etme görevi olduğunu söyledi.
Macron, 2010'dan beri Fransa'yı Ruandalı Tutsilerin toplu katliamlarında suç ortaklığı yapmakla suçlayan orta Afrika ülkesini ziyaret eden ilk Fransalı lider.
Macron, Kigali Soykırım Anıtı'nda yaptığı konuşmada, Fransa'nın soykırımın "suç ortağı olmadığını" söyledi.
"Fransa'nın rolü ve sorumluluğu var"
"Fransa'nın Ruanda'ya karşı bir rolü, hikayesi ve siyasi sorumluluğu var. Onun bir görevi var: Tarihle doğrudan yüzleşmek ve gerçeğin incelenmesi üzerindeki sessizliğe çok uzun süre değer vererek Ruanda halkına çektiği acıları tanımak."
Dünya çapında tam bir özür beklentisi varken, Macron'un yorumları France 24'e göre önceki liderlerden daha ileri gitti ve yalnızca dehşetten sağ kurtulanların "affedebilir, bize bağışlama armağanı verebilir" dedi.
Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, Perşembe günü Fransız mevkidaşını Fransa'nın 1994 soykırımındaki rolünü ve sorumluluğunu tanıdığı için selamladı.
İki liderin Kigali'de görüşmelerinin ardından düzenlediği ortak basın toplantısında, "Sözleri özür dilemekten daha değerli bir şeydi. Gerçeklerdi" dedi.
"Konuşması beklentilerin altında kaldı"
Ancak hayatta kalanlar derneği Ibuka'nın başkanı, Macron'un konuşmasının beklentilerin altında kaldığını söyledi.
Ibuka'nın başkanı Egide Nkuranga, Macron'un "Fransız devleti adına açık bir özür sunmaması" veya "af dilememesi" nedeniyle hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
Macron'un ziyareti, Fransa'nın soykırımdaki rolünü inceleyen ve Macron'un ziyareti için bir yolun açılmasına yardımcı olan Mart ve Nisan'da tamamlanan iki raporun yayınlanmasının ardından geldi.
Macron tarafından yaptırılan ve Mart ayında yayınlanan rapor. Paris'in rolüne ilişkin iddiaları içeriyordu.
Fransa hükümeti tarafından kabul edilen bulgularda tarihçiler, katliamların ardındaki etnik Hutu rejimiyle yakın bağları olan Paris'i soykırım hazırlıklarına "kör" olmakla suçladılar ve "ciddi ve ezici" sorumluluk taşıdığını söylediler.
Ancak komisyon, "Fransızların kan dökülmesinde suç ortağı olduğuna dair hiçbir kanıt" bulamadı.
RUANDA SOYKIRIMI...
Ruanda'da 1994 yılında yaklaşık yüz gün içinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular tarafından öldürülmüştü. Soykırım, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kagame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükûmetin düşürülmesi ile son buldu.
(BİANET.ORG – 27.5.2021)