Tübingen Üniversitesi master öğrencilerine “kayıplar” ve “toplu mezarlar”ı anlattık...
14 Şubat 2025 Cuma günü Avrupa Evi'nde Almanya'nın Tübingen Üniversitesi’nde “çatışmaların çözümü” konusunda master yapmakta olan üniversite öğrencilerine "Kayıplar" ve toplu mezarlar konusundaki çalışmalarımızı anlattık, sorularını yanıtladık.
HEMEN HER YIL KIBRIS’A GELİYORLAR...
Profesör Thomas Diez, Almanya’da ders vermekte olduğu Tübingen Üniversitesi “çatışmaların çözümü” konusunda master yapan öğrencilerini, hemen hemen her sene Kıbrıs’a getirerek, yerinde araştırma yapmalarını, Kıbrıs sorunuyla ilgili çeşitli siyasi ve sivil şahıslarla bir araya gelmelerini ve Kıbrıs çatışmasını her yönüyle incelemelerini sağlıyor. Bu yüzden Profesör Thomas Diez’e çok teşekkür ediyoruz...
Bu yıl da farklı etnik gruplardan gelen ve tümü de Tübingen Üniversitesi’nde master yapmakta olan üniversite öğrencileriyle Lefkoşa’da Avrupa Birliği Evi’nde bir araya geldik ve onlara son 24 yıldır adamızın her iki tarafında yürüttüğümüz “kayıplar” ve “toplu mezarlar”la ilgili çalışmalarımızı bir “power point” sunuşuyla, fotoğraflarla anlattık, sorularını yanıtladık. Sunuşumuz ve soruları yanıtlamamız yaklaşık iki saat sürdü ve Kıbrıs’ta “kayıplar” hakkındaki durumu oldukça ayrıntılı biçimde ve somut örneklerle kendilerine aktardık.
KIBRIS’TA “KAYIPLAR” VE GERÇEĞİ ARAYIŞ...
Öğrencilere toplu katliamlar, cinayetler, “kayıplar”, kendi tarafınca öldürülenler, tecavüzler, Kıbrıs’ta tüm ilgili tarafların işlediği insanlığa karşı suçları görgü tanıkları, kurbanlar ve sevdiklerini kaybetmiş olanların ifadeleriyle nasıl kaleme aldığımızı anlattık... Master öğrencilerine ayrıca, Kıbrıs’ta en zor koşullarda – savaşta ve çatışmalarda – dahi insaniyetini kaybetmeyerek birbirini korumaya çalışan ve birbirine yardım edenlerin öykülerini de nasıl ortaya çıkardığımızı örnekler vererek aktardık.
TOPLU KATLİAMLAR...
Dohni, Aşşa-Afanya, Galatya, Neohorgo Kitrea (Minareliköy), Muratağa-Atlılar-Sandallar, Palekitire, Livera (Sadrazamköy), Livadya (Sazlıköy), Masari (Şahinler), Paralimni, Prodaras, Lisi (Akdoğan), Alaminyo, Koççinodrimitya, Sinde, Stroncilo (Turunçlu), Konia (Baf), Trigomo (Yeni İskele), Mağusa, Maraş, Gönyeli, Yerolakko gibi yerlerde 1963-64 ve 1974 yıllarında Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gerçekleştirdiği katliamlardan örnekler verdiğimiz öğrencilere, bu köylerde yakınlarını kaybetmiş olanların öykülerini de aktardık. Kimi öğrenciler bu öyküleri gözyaşları içinde dinlediler...
GERÇEK ÖYKÜLERDEN HAREKETLE GEÇMİŞLE YÜZLEŞME...
Almanya’dan gelen gençlere, gerçek yaşam öykülerinden hareketle adamızın iki ana toplumuna ve diğer toplumlara “geçmişle yüzleşme” ve “kendi kendini bu çatışmanın tek kurbanı olarak görmekten vazgeçme” konularında fırsat yarattığımızı aktardık. Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırumlar ve adamızın diğer toplumlarının gerçek yaşam öyküleriyle “mitleri” yıkarak empati yaratmaya çalıştığımızı örnekleriyle gençlere göstermeye çalıştık sunuşumuzda...
“Türk acısı”, “Rum acısı” değil, “kayıp” yakınlarının acılarının “insani bir acı” olduğunu anlattığımız etkinliklerden de örnekler verdik...
OKURLARIMIZIN EŞSİZ YARDIMLARI...
Kıbrıslıtürk, Kıbrıslırum ve yurtdışı dahil, başka etnik gruplardan okurlarımızın yardımlarıyla tümüyle gönüllü ve insani biçimde “kayıplar”ın gömü yerlerini nasıl ortaya çıkardığımızı somut örnekler ve fotoğraflarla Tübingen Üniversitesi master öğrencilerine aktardık, bu eşsiz ve karşılık beklemeksizin yapılan gönüllü yardımlar sayesinde pek çok “kayıp” şahsın gömü yerlerinin Kayıplar Komitesi tarafından bulunabildiğine işaret ettik...
“GERÇEĞİN RENGİ” VE “ACIDAN UMUDA”...
Almanya’dan gelen gençlere, iki toplumdan kayıp yakınları ve savaş mağdurlarını bir araya getiren “Birlikte Başarabiliriz” örgütünün kuruluşuna nasıl yardım ettiğimizi de aktardık ve bu örgütün etkinliklerinden örnekler verdik. Bu örgütün kurucuları olan Komikebirli Hristina Pavlu Solomi Patça, Muratağalı Hüseyin Rüstem Akansoy, Palekitireli Petros Suppuris gibi kayıp yakınlarının yaşamış oldukları çok büyük acılara rağmen her zaman barışı nasıl savunduklarını aktardık, onların yaşamış olduklarını fotoğraflarla gençlere aktardık.
Gençlere ayrıca “Gerçeğin Rengi” ve “Acıdan Umuda” başlıklı kayıplar ve toplu mezarlarla ilgili iki toplumdan sanatçıların yer aldığı ve küratörlüğünü ressam Nilgün Güney’in ve seramik sanatçısı Fotos Dimitriu’nun yaptığı resim, seramik ve heykel sergileri hakkında da geniş bilgi vererek bu sergide yer alan eserlerin fotoğraflarını da gösterdik. Gerek “Gerçeğin Rengi”, gerekse “Acıdan Umuda” başlıklı sergide yer alan Eda Gökçe, Nilgün Güney, Aydan Lisaniler’in çizdiği resimlerin öykülerini de aktardık ve tüm bu çabaların tümüyle insani çerçevede yapıldığını, sergilere konan eserlerin bu nedenle satışa konmadığını ve sanatçıların da kendi masraflarını karşıladıklarını belirttik.
Sunuşumuzun sonunda öğrencilerin sorularını da yanıtladık ve kendilerine bu konularda çok ayrıntılı bilgi verdik.
Bize bu olanağı sağlayan Tübingen Üniversitesi’nden Profesör Thomas Diez’e yürekten teşekkürü borç biliriz...
Avrupa Birliği Evi'nde Almanya'dan üniversite öğrencileriyle birlikte...
Tübingen Üniversitesi master öğrencilerine kayıplar hakkında sunuşumuzu yaparken...
*** BASINDAN GÜNCEL...
“Yerinden edilmiş onbinlerce Lübnanlı evlerine dönemiyor...”
Ateşkese rağmen İsrail'in Lübnan'a düzenlediği saldırılar devam ederken savaşın getirdiği yıkımın boyutları gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Evleri ve işyerleri yıkılmış bölge halkının suya erişimi kısıtlı. Savaş sonrası yeniden yapılandırmanın yıllar süreceği öngörülüyor.
İsrail'in Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırılar, kritik sivil altyapı ve kamu hizmetlerini büyük ölçüde tahrip etti. Tahribat, on binlerce Lübnanlının evlerine dönmesini engelliyor.
İsrail ile Hizbullah arasında 27 Kasım 2024’te ateşkes ilan edilmişti. Ancak buna rağmen İsrail, Lübnan’a Ekim 2023’te başlattığı saldırılarına halen devam ediyor.
BİR MİLYON İNSAN...
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporuna göre, İsrail’in Lübnan’a Aralık 2024’e kadar düzenlediği saldırılar 4 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine ve en az bir milyon insanın yerinden edilmesine neden oldu.
Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı'na (UNDP) göre Lübnan genelinde on binlerce konut, işyeri ve tarımsal işletme zarar gördü. Hasarın büyük bir kısmı İsrail ordusunun nüfusun yoğun olduğu bölgelerde patlayıcı silahlar kullanmasından kaynaklandı.
Ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bu yana, İsrail saldırıları Lübnan'da en az 57 kişiyi öldürdü. Bunlardan en az 26'sının İsrail ordusu tarafından işgal altında tutulan köylerine dönmeye çalışan kişiler olduğu bildirildi.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre 5 Şubat itibarıyla ülkede yaklaşık yüz bin kişi son çatışmalar nedeniyle yerinden edilmiş durumda.
KASITLI OLARAK ALTYAPI YOKEDİLDİ...
HRW Lübnan araştırmacısı Ramzi Kaiss, İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef alırken patlayıcı silahlar kullanmasının yerinden edilmiş insanların evlerine dönmesini imkansız hale getirdiğini söyledi:
“İsrail'in sivillere ait evleri ve altyapıyı kasıtlı olarak yıkması ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde patlayıcı silahlar kullanması, birçok bölge sakininin köylerine ve evlerine dönmesini imkânsız hale getiriyor. Yerinden edilmiş insanların evleri hala orada olsa bile su, elektrik, telekomünikasyon veya sağlık altyapısı yokken nasıl geri dönebilirler?”
SAVAŞIN YARATTIĞI YIKIM...
Kasım ve Aralık 2024'te Beyrut'un güney banliyölerini ve Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye ve Sur şehirlerini ziyaret eden HRW heyeti 12 bölge sakiniyle görüştü.
HRW’ye konuşan bölge sakini Sadık “Son üç gündür burada yiyecek bir şey bulamıyoruz. Mağazalar ve lokantalar gitti, bankalar gitti, gıda mağazalarının hepsi gitti, tüm eczaneler gitti” dedi...
Nebatiye’deki bir ilk müdahale görevlisi ise “Artık kimse geri dönemez, nerede kalacaklar?” dedi.
İsrail'in 12 Ekim'de düzenlediği hava saldırısında vurulan Nabatiye'nin eski çarşısındaki bir dükkân sahibi “Burada ekonomik hayatın yeniden başlaması için en az 4-5 yıla ihtiyaç var” dedi.
BÖLGE HALKI SUSUZ KALDI...
Güney Lübnan Su Kurumu'nda çalışan iki teknisyen, İsrail'in 18 Kasım'da Sur'da bir su filtreleme ve pompalama istasyonuna düzenlediği saldırının şehir ve çevresindeki yaklaşık 72 bin kişinin suya erişimini kesintiye uğrattığını söyledi.
Kurumun denetim şefi Kassem Khalifeh “Tüm Sur'un suya erişimi kesildi. Uluslararası kuruluşlarla işbirliği içinde kamyonlarla su taşımak zorunda kaldık" şeklinde konuştu.
25 Aralık’ta su şebekesinde yapılan geçici düzenlemelerle Sur halkı tekrar suya erişebildi. Ancak Khalifeh, Sur ve çevre bölgelerdeki insanlar için ana su kaynağı olan su istasyonunun “sıfırdan yeniden inşa edilmesi gerektiğini” söyledi.
İsrail’in patlayıcı silahlarla yaptığı saldırılar hem Beyrut’un güneyi hem de Nebatiye’de okulları kullanılamaz hale getirdi.
Güney Beyrut'taki Lycée de la Finesse okulunun müdürü Ali Awada, savaş sonrası yeniden yapılanma çabalarında, savaşta hasar gören okulların rehabilitasyonuna, yeni okul ekipmanlarının satın alınmasına ve savaştan etkilenen ailelere okul harçları için mali destek sağlanmasına da öncelik verilmesi gerektiğini söyledi.
(BİANET.ORG – 17.2.2025)