1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Tufan hoca ve Ersin Tatar...
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Tufan hoca ve Ersin Tatar...

A+A-

 

Saray'daki görüşmeye “kişisel arabası" ile gitti, Başbakan Erhürman...
Araç dediğim de görkemden, gösterişten, lüksten uzak...
“Statü”
aracı değil!
- Çünkü yarı(m) yurdumda lüks, bir ihtiyaç yerine, statü aracına dönüştü ne yazık.-
Önceki akşam bu kez Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği'nde buluştuk.
Yine öyle geldi, özel aracıyla, şoför ya da koruma yanına almadan...
Dahası sohbetimiz sırasında şunu söyledi, "Başbakanlara tanınan polis ya da şoför seçme hakkımı kullanmayacağım. Böyle bir talebim olmayacak."

*  *  *

Sanırım şu anda tüm eski Başbakanların yanında bir polis ya da koruma var.
Doğrusu, başka ülkelerde uygulamanın nasıl olduğunu bilmiyorum.
Bu yönde bir araştırma yapmadım.
(Demokrasi endeksinin ilk üç sırasındaki  Norveç, İzlanda, İsveç’te nasıl, çok merak ediyorum.)
Gerekli mi değil mi kendimce bir fikrim oluşmadı.
Tufan Hoca bu yöndeki kararını paylaşırken de, uygulamaya dair eleştirel bir yaklaşımdan çok samimiyetle kendi tercihini söyledi.

*  *  *

Siyasetçileri böylesi 'sembol' değerler üzerinden konuşmak anlamsız gelebilir.
Ama önemlidir.
Keşke "ilk kalp nakli"ni daha çok konuşsak, yeni “Yurttaşlık Yasası”nın detaylarını tartışsaydık.
Üretim ve istihdamı artırmaya yönelik deneyimleri mesele etseydik keşke, toplum olarak...
O durumda zaten başka bir yerde olurduk.
Yine de ülkemizde siyasete yıllarca "güç, menfaat, avanta" dengeleri damgasını vurdu.
“Saadet zincirleri” kuruldu, siyasi görevler üzerinden...
Partilere bir bakınız, en önde yürüyenlerin önemli çoğunluğu eski bürokratlardır.
Ütopyaların yerini giderek bireyci faydalara bırakmıştır.
“KKTC”nin bahşettiği güç, makam, gösteriş pek bir sevilmiştir.

*  *  *

Yeni Başbakan adayı Ersin Tatar’ı çok eskiden tanırım.
Henüz 20’li yaşlarımda bir gazeteciydim ve İstanbul’da “Kıbrıs delisi” bir adam vardı.
KIBRIS gazetesinde çalışırken, o dönem Show TV’nin Genel Müdür Yardımcısı Ersin Tatar sayesinde, en popüler yarışmalara adadan isimler götürür, heyecan yaşardık.
Milliyetçiydi.
Yine de “menfaat milliyetçisi” görüntüsü yoktu.
Öylesine coşardı ki bazen, ağzından çıkan kelimeler birbirine yetişmez, havada çarpışır, savrulurdu.
Özü, sözü birdi.
Siyasi akrabalığımız neredeyse hiç yoktur, dünyaya bakışımız çok farklıdır ancak toplumcu bir damarı vardır.
O nedenle zaten partisindeki “güç odakları”nın tamamı başka isimlere yönelmişken, tabanın desteğiyle başkan olmuştur.
Kimseye “biat” etmeye, kimselere “diyet” ödemeye ihtiyacı yoktur bence...
Umarım bunun farkındadır ve parti içi dengelere yenilmez; yıpranmış, çatışmacı ve şaibeli isimlerden uzak, yeni anlayışlarla bir hükümet kurar.
Umarım “üleşmeci siyaset”in temsilcilerine yanaşmaz dahi...
Çünkü başkanı olduğu partinin bu yönde sabıkası kabarıktır.
Tufan hoca saadet zincirlerini kıran, gösterişsiz ve şaibesiz, tertemiz ve kucaklayıcı, demokrat ve özgürlükçü bir Başbakan portresi çizdi.
Saygın bir iz bıraktı.

Ersin Tatar’ın hem şansıdır bu, hem de zorluğu...

Çünkü hep O’nunla kıyaslanacaktır.

 

 

 

Bu yazı toplam 3999 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar