1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Tükürüklerin etkisizliği!..
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Tükürüklerin etkisizliği!..

A+A-

Son hikâye;

“Sağlık Bakanı Dinçyürek yalan söyledi.”

Ne demişti Sağlık Bakanı, Yenidoğum Yoğun Bakım’da mamalarına yanlışlıkla katılan alkolden dolayı ölen bir bebek ve alkole maruz kalan diğer bebeklerin ardından?

“Polis Müdürlüğü, olayın ailelere söylenmemesini istedi.”

Polis Genel Müdürü önce Meclis Komitesi’nde “biz böyle bir şey söylemedik” dedi. Sonra da Genel Müdürlükten yapılan açıklamada, “şimdilik basına haber vermeyin, sorumluları bulalım da sonra” dediklerini söylediler.

Şöyle dediler, böyle dediler sonuçta herhangi bir yerde herhangi bir Sağlık Bakanı’nın olaydan sonra istifa etmesi gerekiyordu ama olay bizde ya! böyle birşey olmadı.

***

Yine Meclis’te UBP’nin bir milletvekili olan Emrah Yeşilırmak, sahte diploma aldığını kabul etti ama o da istifa etmedi. “Dokunulmazlığımı kaldırın” bile demedi.

***

Meclis Başkanlığı seçiminde olanlar peki!

Önce Zoru Töre, seçilmemesine rağmen “seçildim” dedi, tutanağı da değiştirdi, zorla kendini ‘Başkan’ ilan ‘Yüce Meclis’e… Sonra hastaydı, tansiyonu çıktıydı, meclisi açamazdı falan filan ayaklarına yatıldı, bir şekilde ikna edildi, yerine Kutlu Evren’i çıkardılar aday olarak ama o da seçilemedi, sonra Ziya Öztürkler geldi, o da defalarca oylandı, seçilemedi. Son turda üç geçersiz oya rağmen o da “seçildim” dedi, günlerce de ‘başkan’ olarak gezdi, kendine göre fedakârlık yapmış çünkü milli günler ve törenler varmış da onlarda bulunması gerekiyormuş da onun için ‘başkan’ olarak kalmış dedi.

Sonra kabul etti seçilmediğini, tekrar oylandı, sonunda seçilebildi.

Ancak o güne kadar ne hukuk ne de hukukçu dinlemişlerdi. “Hukukçuların söylediği ille de doğru değildir” demişti Öztürkler ama sonra ne olduysa istifa etmişti ve yeniden aday olmuştu.

Oğuzhan Hasipoğlu da çifte mühürleri “iradenin güçlü ifadesi” olarak açıklamıştı.

Demek istiyorum ki ne Öztürkler, ne de Hasipoğlu istifa ettiler, ne de özür dilediler icraatlarından ve söylediklerinden dolayı…

Hiçbir şey olmamış gibi pişkinlik devam ediyor.  

***

Ya yakın zamanda ‘Jet Ünal’ dediğimiz o zamanın Turizm Bakanı, şimdinin Başbakanı Ünal Üstel ne yapmıştı? Pandemi şartlarında hiçbir önlem almadan Ercan’a inen özel jetten çıkanları yine önlemsiz Lapta Marina için pazarlığa götürmüştü. Gelen tepkilerden dolayı ayıp olmasın diye yine o zamanın Başbakanı Ersin Tatar onu görevden almıştı ama ‘bardon’ bile denilmemişti o zaman da… Hatta onurlandırıldı Ünal Üstel sonradan ve Sucuoğlu yerine UBP Başkanlığı’na ve dolayısıyla da Başbakanlığa atanmıştı.

Bu olaylar da ne bir ‘pardon’ diletmiş ne de istifa getirtmişti.

***

Bu gibi olayları buraya alıp sıralayabiliriz ama sayfalar yetmez. Sonunda şunu demek istiyorum; İstifa etmek için, basit bir özür dilemek için o insanın karşısındaki insana karşı sorumluluk hissetmesi, yanlış yaptığını anlayabilmesi, birazcık olsun mahcubiyet duyması gerekiyor ama demek ki öyle bir şey yok.

Baksanıza toplum karşısında rezil oluyorsunuz ama gelen tükürüklere karşın “yarabbi şükür” diyebilecek kadar da rahatsınız ne yazık ki!  

Bu yazı toplam 137 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar