Turist var, ama
Sabahları genelde uygun olmaz, o yüzden akşam üzeri ya da hafta sonları yolum düşer genellikle Büyük Han’a...
Dün imkanım oldu, bir vesileyle sabah saatlerinde gittim. Esnaf yavaş yavaş kepenklerini açarken yabancı turistler Han’ı doldurmağa başlamıştı bile!..
Kafile kafile gelen turistler Büyük Han’da kısa bir mola veriyor, orada rehberlerin anlattıklarını dinliyor, sonra yoluna devam ediyor.
Esnafın anlattığına göre bu aralar çok sayıda Alman ve Rus turist geliyormuş.
Arasta ve Büyük Han Lokmacı’dan çok fazla sayıda ‘günübirlik’ turist çekiyor.
Ama sözü edilen Almanya, Rusya ve diğer bazı ülkelerden gelen turistler Güney’den değil, Kuzey’denmiş. Girne ve Mağusa bölgesindeki otellerden Lefkoşa’ya da turlar düzenleniyor, bu çerçevede Büyük Han da ‘gezilesi yerler’ listesinde yer alıyor.
**
Büyük Han’da konuştuğum esnaf, gelip giden turistlerin çoğunlukla ‘sadece göz banyosu’ yaptığını, Han’ı görmekle yetindiğini, alışveriş yapmadığını söylüyor.
Güney’den gelen turistlerin Rum rehbeler tarafından “Kuzey’de güvenliğiniz yok” denilerek birşey satın almamağa, yeyip içmemeğe yönlendirildiğini kendi kulaklarıyla duyduklarını anlatıyorlar.
Kuzey’deki otellerden Türk rehberler eşliğinde gelenlerinse Han’da çok kısa süreli durdukları, zaten ekonomik durumu çok da iyi olmayan bir kesimden geldikleri ve alışveriş meraklısı olmadıkları söyleniyor.
Bununla birlikte Büyük Han esnafı, Lokmacı’nın açılışından öncesiyle şimdiki durumun ‘kıyas bile kaldıramayacak’ ölçüde iyi olduğunun da altını çiziyor.
**
Kuzey Kıbrıs tüm sıkıntılara rağmen ciddi sayıda turist alıyor aslında...
Çözüm koşullarında bunun üç-beş misli artacağı kesin... Ama bugün bile gelip giden turistin ülke ekonomisine katkısı son derece önemli... Sorun, turistlere verilen hizmetin kalite ve çeşitlilik bakımından artırılmasında yatıyor olabilir.
Örneğin dün Han’da dükkanı olan bir işletmeci, güneşli günün keyfini Han’da çıkaran turistlere bakarken şunu söyledi:
“Bu kadar turist gelip gidiyor buraya, ama Turizm Bakanlığı ülkemizin güzelliklerini, tarihi ve kültürel eserlerini anlatan, gösteren bir broşür bastırıp Büyük Han’a gelen turistlere dağıtmayı düşünmüyor. O broşüre bakanların yüzde 5’i Apostol Andrea’ya, Salamis’e, St. Hilarion’a ve diğer yerlere gitmeye karar verebilir ya da seneye oraları görmek için tekrar Kuzey Kıbrıs’a gelmeyi planlayabilir. Bunları yapmak bu kadar zor mu?”
**
Bunları yapmak zor değil aslında...
Turizm dediğiniz uğraş alanında Kuzey Kıbrıs’ı gereksiz biçimde Antalya’nın binlerce yatak kapasiteli ‘herşey dahilci’ otelleriyle, yani kitle turizmiyle yarışa sokmak ne kadar yanlışsaydı, casinolar dışında kimseye faydası olmayan kumar turizmini baştacı etmenin de getirisi bellidir.
Keza, koltuk başına operatörlere verilen teşviklerin günün sonunda turizm sektörüne katkısı da ayrıca tartışılmalıdır.
Ama tüm bunları yaparken, yani ülkeye turist getirmenin yollarını yurtdışı fuarlarda aramağa devam ederken, bir yandan da ‘ülkeye gelen turistlere hizmet çeşitliliğini artırma’nın yolları aranıp bulunabilir.
Eğer siz kendi ülkenizin rekabet üstü değerlerinin bu ülkede olup başka bir yerde olmayan, adanın doğal, kültürel, dini, tarihi yapı ve yerleri olduğunu göstermek için kolları sıvamazsanız, Ercan’dan da gelse, Lokmacı’dan da geçse hiçbir yabancı “St Barnabas’a da gideyim, Girne Kalesi’ndeki batık gemiyi de göreyim” demez.
İşin özeti, turizm alanında yapacak çok iş var.
Hem de kolay işler...