1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3.  Turizmin “buralı” emekçileri
 Turizmin “buralı” emekçileri

 Turizmin “buralı” emekçileri

Her bir çalışanın hikâyesi farklı ama dillerde aynı cümle: "Dome is Home" 

A+A-

Fehime ALASYA

Dome Hotel’de çalışmanın bir ayrıcalık olduğunu anlatan emektarlar, turizm sektöründe yapılacak bazı iyileştirmelerle bu işin cazip kılınabilineceğini işaret etti.
Yıllardır turizm sektöründe ter akıtan Dome Hotel çalışanları, özelde kendi hikayelerini anlatarak, genelde ‘yerli istihdamın’ önemine dikkat çekti.  
‘Sendikalı işçi’ olmanın önemine değinen çalışanlar, emeğinin karşılığını aldığına inanarak şevkle çalışıyor.
İşini 8 yıldır severek yapan genç elemanlardan Firuz Doğgün’den, 40 yılı aşkındır Dome Hotel’de çalışan ve emekli olduğu halde iş yaşamından kopamayan Tansev Erekoğlu’nun anılarına dek pek çok hatıra bu röportajlarda…
16 senedir otelde şef garsonluk yapan ve emekliliğin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen hala daha çalışan Ali Karahasan, “Kendimi bir zincirin parçası olarak görüyorken her alanda severek çalışıyorum” diyen 20 yıllık bar şefi Özgür Tuna,  1992 yılında staja başladığı bu yerde şu an satın alma direktörü olarak görev yapan Timuçin Karacamert ve  “Sektörde çalışacak yerli vatandaş bulamıyoruz deniliyor ama biz buluyoruz. Çünkü sendikalı çalışıyoruz” diyen Hakan Babacan…
Her birinin hikâyesi farklı ama dillerinde aynı cümle: "Dome is Home" 

dome.jpg

 

Ali Karahasan:
“Müdürüm bana çok gülmüştü, tamamen iyi niyetimden doğan bir yanlış anlaşılmaydı”

“18 yaşlarında burada çalışan bir arkadaşımın sayesinde yolum Dome Hotel ile kesişti. 1980 yılından beridir aralıksız bu sektörde ter döküyorum, 16 senedir burada şef garsonum. 10 yıldır emekli oldum ve hale daha çalışıyorum. Hemen hemen tüm bölümlerde görev aldım. Restoran, bar, teknik, servis, boya, duvar kâğıdı çekme, halı taşıma, burası evim gibiydi, hiçbir zaman farklı alanda çalışmaktan gocunmadım. Hiçbir gün sekizden sonra işe başlamadım... 
Çocuklarım da turizm sektöründe görev yapıyor. Mahallemdeki gençlere de gönül rahatlığıyla bu sektörü öneriyorum, bu meslek sürdürülebilir zevkli bir meslektir, insanlarımız buna teşvik edilmeli, sadece garsonluktan ibaret değil bu meslek… Biraz özveri şart o kadar.
Hiç unutamayacağım bir anı; Açık büfe yoktu, tabak servisti, servis esansında dana etinden soslu yemeği bir hanımın eteğine döktüm, canınız sağ olsun dedi ama mahcup olmuştum. Gidip bir bez ıslattım, geri döndüm ve kadının eteğini silmeye başladım, bir elimi eteğin altına sokmuş, diğeriyle de eteği siliyordum, hiç art niyet düşüncem olmadan… Kocası gördü, öfkelendi bana kızdı. Bunu müdürüme anlatırken bana çok gülmüştü, tamamen iyi niyetimden doğan bir yanlış anlaşılmaydı.  Bu anımı hiç unutamıyorum. İyi niyetle yapılan bir hareketti ama ters tepti..." 

Özgür Tuna:  
“Kendimi bir zincirin parçası olarak görüyorken her alanda severek çalışıyorum”

“20 yıldır buradayım, bar şefiyim, sırasında restoran bölümünde de görev alıyoruz, kendimi bir zincirin parçası olarak görüyorken her alanda severek çalışıyorum. Bu işi şiddetle öneriyorum ama gelen genç yok.
10 yaşındayken annem beni kahvecilik yapmam için bir kahveci yanına yollamış, annem de buradan emeklidir…
DAÜ’de okula başladım, turizm bitirdim ve işe atıldım. 
18 sene özel sektörde sigortasız, yatırımsız çalıştım, bu işe girince emeğimin hakkını almaya başladım. Sendikalaşma bu ülkede şart. Çalışan emeğinin hakkını almalı.  Ben burada sekiz saat çalışıyorum ama belki yan oteldeki çalışan 15 saat çalıştırılıyor. Şartların iyileştirilmesi ülkemizde bu sektörü daha cazip kılacaktır. 
Biz barmenler bir nevi doktoruz, bara oturan insan konuşup dertleşmek için oturuyor, bir yerde karşınızda terapi bekliyor. Size ne özel sırlarını anlatıyor çünkü sizi bir daha hiç görmeyecek, tanımıyor, gönlü rahat sırrını anlatıyor, sohbetiniz onu çekerse oturmaya devam ediyor, bir sonraki sefere yeniden geliyor..." 

Firuz Doğgün: 
“Burası benim için gerçek bir okuldu aslında, hayatın içinde çok şey öğrendim”

"YDÜ psikoloji mezunuyum, burası benim için öğrencilik yıllarımda okul giderlerimi karşılamak için yaptığım yarı zamanlı bir işti.
Üniversiteden çok burası benim için gerçek bir okuldu aslında, hayatın içinde çok şey öğrendim. Mezun oldum, önceleri kendi sektörümde iş aradım ama buranın manevi yönü ağır bastı, babam da uzun yıllar burada resepsiyonda çalıştı ve rahmetlik oldu. Ortam ise tam bir aile ortamı, bu yönleri ağır basınca kendi sektörümde iş aramayı bıraktım, sekiz yıldır buradayım. Bar, restoran ve kafe bölümlerinde garson olarak çalışıyorum. İlk iş deneyim burada oldu, hala buradayım.  Bu sektöre, bu işyerine girdiğim için hiç pişman olmadım. 
Çok güzel anılar biriktiriyoruz; Mr. Baran adında bir misafirimiz vardı, her yıl buraya geliyordu, gırtlak kanseri olmuş, buraya geldi ve bize iki aylık ömrü kaldığını söyledi, bizimle, gerçek, içten ve samimi insanların arasında ömrümün geriye kalanını geçirmek istiyorum demişti, sonra ülkesine döndü ve vefat haberini aldık…" 

Timuçin Karacamert: 
“Sektörde sendikalaşma olur, çalışan alın terinin karşılığını alırsa o zaman yerli istihdam da artar”

“1992 yılında Haydarpaşa'nın turizm e otelcilik bölümünden mezun olunca buraya başladım. Barda ilk olarak staj yapıyordum, yaz döneminde de akşamları yine barda görev alıyordum, birçok yerden geçtim. Staj yaptığım dönemler bitince göreve başladım ardından askere gitmek için görevimden ayrılmam gerekiyordu. Beni Beyaz Ev’e garson olarak görevlendirdiler, orada da mesleğimi yapmama yardımcı oldular, askerliğimi bitirince yeniden buraya geldim. 1992 yılında adım adım yükselerek satın alma direktörlüğüne dek yükseldim. Otelin her köşesinde alın terim var... Buradaki başarı sekiz saatte sınırlı değil, iş dışında da ailece görüşüyoruz, tüm çalışanlar aile gibidir. “Dome is Home” sadece misafirlere olan yaklaşımımız değil, tüm bunlardır... 
Bu sektöre yönelen gençler, bölümü iş ola mı okuyor yoksa mesleği yapmak içinde mi var irdelemek gerek.
Sendikalı bir işte çalışmanın güzelliklerini ben burada çalışmaya başlayınca anladım. Bu sektörde sendikalaşma olursa ve çalışan alın terinin karşılığını alırsa o zaman yerli istihdam da artar. Yapılması gereken tek şey burdur.
Turizm vardiya olan bir sektördür, herkes tatilken biz çalışıyoruz, bu mesleğin en acı yanı da bu ama bunu kabul edip çalışmak gerek. Beni en çok üzen en yakın arkadaşlarımın dahi düğünlerine katılmamak oldu ama işim bu… Bu yüzdendir ki yerli halk bu mesleği tercih etmiyor, keşke etse." 

Hakan Babacan:
“Sektörde çalışacak yerli bulamıyoruz deniliyor ama biz buluyoruz, çünkü sendikalı çalışıyoruz”

“Burada çalışmaya başlayalı 16 yıl oldu, otel müdürü olalı ise bir buçuk ay oldu. İlk olarak muhasebe bölümünde staja başlamıştım, ardından o bölümde memur oldum, ardından muhasebe şefi oldum, on yıl bu görevde yer aldım. Şimdi ise otel müdürü…
Otelimizin de yapısı gereği yüzde sekseni yerli istihdam ve burada yıllardır çalışıyorlar. Burada insanı şartlarla, güzel ve iyi koşullarla çalışıyoruz. 35 yıldır çalışan arkadaşlarımız var. Sektörde çalışacak yerli vatandaş bulamıyoruz deniliyor ama biz buluyoruz. Çünkü sendikalı çalışıyoruz, çalışanlarımıza insanca muamelelerde bulunuyoruz, hem çalışanlar hem de otelimizin misafirleri emeğinin, hakkının karşılığını alıyor. Çalışanların tüm haklarını koruyoruz. Turizm, sürekli gelişen yenilenen bir bölüm, bu yönlerde ülkede iyileştirmeler yapılsa yerli istihdam da sağlanabilir. O yüzden burası yıllardır ayakta...”

Tansev Erekoğlu:  
“Burada huzur buluyorum”

"40 yıldır buradayım, restoranda Sorumlu Şef Garson olarak görev yapıyorum, emekli oldum ama hala çalışıyorum. Buranın ortamı çok güzel, burada huzur buluyorum. 1974'ten sonra gelmiş geçmiş tüm cumhurbaşkanlarına ve ülkemizin Başkanlarına servis yaptım. Buraya gelip de memnun olmadığı için ayrılan personel hatırlamıyorum. Üniversiteye gitsem bu kadar şey öğrenemezdim. Yıllarca burada haddi hesabı olmayan insanlar tanıdım, her sektörden az çok bilgim oldu. 
Ten rengim siyahi olduğu için herkes nereli olduğumu merak ediyor, benim yabancı olduğumu düşünenler oluyordu, aslen Evdimli’yim. Bu köyden hep turizmciler çıktı. 
Gecem burada gündüzüm burada, ‘çocuklarımı sevemedim’ desem yeridir, hanımım burada en büyük teşekkürü isteyen özverili bir kişidir. 
Bu meslek eski saygınlığını yitiriyor. Kişi önce kendine saygı duymalı. Bu işte bayram, seyran, özel gün veya hastalığa yer yok, her koşulda yüzün gülecek sen zor yanı budur. 
Belki de Dome Hotel’de değil de farklı bir yerde olsaydım çoktan bu işi bırakırdım, çalışma şartları çok önemli… Daha hiçbir hotelde açık büfe yokken biz yapmıştık, ilk açık büfeyi ‘padişah sofrası’ adı altında yapan bizdik. Orada padişaha hizmet ettiğimiz temsili fotoğraflar dahi var, çok fedakâr çalışanlardık ama hakkımızı alıyorduk, bir aile gibiydik, hiçbir işten kaçmıyor, gocunmuyorduk.”  

 

dome-1.jpg

Ali Karahasan’ın 18 yaşında çalışmaya başladığı ilk yılından bir anı

dome-2.jpg

Özgür Tuna’ya, yıllar sonra otele gelip, 1950 yılından kalma içki kuponunu göstererek kendisinden indirim isteyen misafir çift ile birlikte.

dome-3.jpg

İşini yıllardır severek yapan genç eleman Firuz Doğgün

dome-4.jpg

dome-5.jpg 

Tansev Erekoğlu’nun garsonluğa başladığı gençlik yıllarından bir hatıra

dome-6.jpg

Otelde ‘Padişah sofrası’ adı altında haftada bir kurulan açık büfe

dome-7.jpg

Özgür Tuna’nın annesi de bu fotoğraf karesinde otelden emekli olan emekçilerden biri (Sağ en köşedeki)

 

 

yeniduzen-satin-aliniz-777.jpg

 

 

 

 

Bu haber toplam 5743 defa okunmuştur
Etiketler :