Türk Darbesi, Türk Dizisi
Türkiye’de darbe girişimi başlar başlamaz haberdar oldum. 15 Temmuz gecesinden beri bu olayı hem TV’den hem de gazete internet sayfalarından takip ediyorum. Bu imkanı, yıllık “Eczane tatili”mi 16-26 Temmuz olarak seçmem sağladı. Eğer çalışsaydım dakika dakika izleyemeyecektim. Geçmişte çok önemli olayları eczanede tv bilgisayar olmasına rağmen işime yoğunlaşıp, haberlerden yoksun kaldığımı anımsarım.
Haber dinleme merakımı babam Raşit Sami beyden aldım. Çocukluğumdan itibaren babamın bütün gün Kıbrıs, Ankara, BBC haberlerini sonraları bu koleksiyona TV’leri de kattığını anımsıyorum. Ben ise müzik programlarını dinlemek ister ve ona isyan ederdim. Ama her şeyden haberdar olmanın lüksünü fark etmeden paylaşırdık.
Üniversite hayatımda Türkiye’nin ve üniversitelerin yaşadığı sosyal ve politik olaylarla, işgaller, boykotlar, mitingler, darbeler, siyasetçiler, TR’nin düzeni konusunda bilinçlenip gazete ve TV haberlerinin müdavimi oldum.
Kıbrıs’a döndüm, kendimi apansız aktif politikanın içinde buldum. Toplum, devlet, sosyal olaylar, Kıbrıs sorunu ile haşır neşir oldum. Bunun yolu haber kaynaklarına ulaşmakla sağlanabilirdi. Bu sefer çocuklarım bana çıkışmaya başladı. Kıbrıs konusunun gündemde olduğu bir günde Rumca TV haberleri dinlememe isyan ettiler. “Anne sen Rumca bilmiyorsun niye dinliyorsun?” dediler. Bazı sözcükleri anladığımı, sezgilerimle neler olabileceğini kavrayabileceğimi söylemiştim.
***
Darbeleri hiçbir zaman desteklemedim. Askerlere, askeri mantaliteye uzak bir “pasifist”im. 1980 darbesini desteklediği, yazılarında çok fazla “istihbarat” bilgileri kullandığı için Uğur Mumcu’yu takip etmekten ve Cumhuriyet okumaktan vazgeçmiştim.
Aslında TR’de yaşanan olayların hiçbirini anlamıyorum. Oradaki insanlar çoğunlukla güçlünün yanında olmak ister. Sürekli, duruma göre taraf değiştirirler. Bu bir “varoluş” genetiğidir. Referans noktaları “din, milliyetçilik, güç, ve lüks yaşama”dır.. Hızlı yer değiştirmeleri bu nedenle kolaydır. Fethullah Gülen ile ilişki kurmamış üst düzey siyasi ve bürokrat, iş adamı, futbolcu vs yok gibi. Bazen onun “müridi” veya “düşmanı” oldular.
Balyoz ve Ergenekon olaylarında Erdoğan ile “Askeri vesayetin” sonlanacağına inandık. Aynen bugünkü gibi sürekli baskınlar tutuklamalar, belgeler, ifadeler yer alıyordu..Sonunda o konu, bir sürü insanın hapislerde yatıp sonunda salıverilmesiyle bitti. Şimdi o davalarda ceza verdikleri askerlere görev vermeyi düşünüyorlar! O dönemin savcı ve yargıçları tutuklanıyor!
Şimdiki darbe girişimi de bir tuhaf.. ”Yaverler” komutanları tutukluyor, tartaklıyor. Komutanlar, hükümet, MIT, “güçlü” Erdoğan bu tehlikeleri nasıl haber alıp temizleyemiyor! Yönetim zafiyeti anlaşılır gibi değil!
İfadeler çok çelişkili. Mantık almıyor. Tıpkı Türk dizileri gibi. Bizim insanlarımızın da tiryaki olduğu diziler, sahte aşklar, ilişkiler, entrika, yalan, kuyu kazma, para için her şeyi yapma, ispiyonculuk, taraf değiştirme, lüks yaşamak için her yolu mübah saymayı beyinlere kazıyor. Bu diziler bizim genç kuşağımızın kültürünü şekillendirme aşamasındadır.
Vedat Türkali’nin romanından alındı diye, ilk ve son kez dizi izleme tecrübem “Fatmagül’ün Suçu Ne?” olmuştu. Dizi tutuldukça abuk subuk yeni unsurlarla uzatılıyordu. Mana mantık yoktu. Hemen vazgeçtim. Sonuçta dizide oynayan “vasat” oyuncuların trilyoner olmasını sağladılar..
Nerede eski TRT dizileri? Attilla İlhan’ın senaryolarını yazdığı “Kartallar Yüksek Uçar” ve “Yarın Artık Bugündür”gibi..
Sosyolojik kural gereği, diziler gibi toplumlar, siyaset, yönetim ve darbeler birlikte yozlaşıyor..