Türk, Rum, Ermeni, Latin
Avrupa Birliği’ni ilk öğrenmeye başladığınızda iki tane kavram ile tanışırsınız; Hükümetlerarası ve Milletlerüstü (Supranasyonel). Hükümetlerarası, Devletlerin kendi pozisyonlarını sürdürdükleri, lobi çalışmalarını milli çıkarlarını gözeterek ele aldıkları bir yapıdır. Avrupa Birliği Konseyi’nin böyle bir yapısı olduğunu öğrenirsiniz ardından. AB Konseyi’nde temsiliyet ülkenin kendi yetkilileri tarafından yapılır, konuya göre ilgili Bakanlar, Bakanlıklar bir araya gelir. Al-ver süreçlerinde kazan-kazan formülleri milli çıkarlar üzerinden aranır.
Avrupa Komisyonu Avrupa Birliği’nin yürütme organıdır ve Milletlerüstü bir yapı sergiler. Avrupa Birliği’ni oluşturan Devletlerin ayrı ayrı değil, Avrupa Birliği’nin çıkarlarını gözetmekle yükümlüdür her Komisyon görevlisi. Milliyet işe karışmıyor mu hiç? Karışıyor elbet. Ne yazık ki, hiçbirimiz milliyetimizden tam olarak sıyrılamıyoruz. Ancak milli yargıların karışmaması için de Avrupa Birliği’nin çıkarlarının öne geçmesi yönünde çeşitli önlemler alıyor Avrupa Komisyonu.
Avrupa Parlamentosu Avrupa Birliği’nin başka bir Supranasyonel kurumu. Coğrafi olarak tanımlanmış bölgelerden, yaşadığınız bölge bazında oy kullanıyorsunuz ve Avrupa Parlamentosu’na temsilci gönderiyorsunuz.
Fransa’da yaşayan bir Kıbrıslı Türk olarak örneğin Kıbrıs Cumhuriyeti ve haliyle Avrupa Birliği vatandaşı olarak seçme seçilme hakkınızı Fransa’da kullanıyorsunuz. Aynı hakkı Kıbrıs Cumhuriyeti’nde de kullanabilirsiniz, İtalya’da da, Portekiz’de de, ikamet ettiğiniz bölge belirleyici olan.
Bunu haktan fazla sorumluluk olarak görmeli bence. Yaşadığınız Birliğin veya size serbest dolaşım hakkı gibi haklar veren kurumun yönetimine karar verme görevi yine size düşüyor. Yerel, ulusal seçimlerde oy kullanmak gibi Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de oy kullanmak bir sorumluluk haline dönüşüyor bu anlamda. Avrupa Birliği yasalarında, politikalarında söz sahibi olmayı talep etmek anlamına geliyor oy kullanmak.
Avrupa Parlamentosu’nda grup oluşturmak için en az 25 parlamentere gerek var. Her parlamenter siyasi görüşlerine göre sağdan sola bir yelpazede mevcut 8 gruptan birine dahil olabilir, tek başına oturabilir veya yeni bir grup oluşturma yoluna gidebilir. Yeşiller kendi aralarında, konservatifler kendi aralarında, sosyalistler, sosyal demokratlar kendi aralarında örgütlenip benimsedikleri ideolojiler çerçevesindeki politikaları desteklerler.
Kıbrıslı Türk bir Avrupa Parlamenteri Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını değil de ait olduğu grubun duruşunu temsil eder, o yönde oy kullanır. Kıbrıslı Türklerin çıkarları da yüreğinde yok mudur? İlla ki vardır. Bunu her aldığı karara yansıtmasa da tamamen bağımsız duramayacağından, bir yerlerde bulunur. Bu kurumun içinde Kıbrıslı Türkler olması kendi bakış açılarını milletlerüstü bir kuruma taşımaları açısından önemlidir. Önyargıları kırmak anlamında elzemdir.
Avrupa Birliği vatandaşlığını cebimize giren bir pasaporttan öte haklar ve sorumluluklar olarak algılamaya başlamanın, küstüm oynamam yerine, her alanda hak talep etmenin, fikirlerimize yer yaratmanın zamanıdır.
AKEL Avrupa Parlamentosu adayları arasına bir Kıbrıslı Türkü dahil ediyor.
Bunu Kıbrıslı Türklerin oylarını almak için mi yapıyor? Evet.
AKEL’e güveniyor muyum? Hayır.
Ancak, bu adım hoşuma gidiyor, seçim kampanyasını Türkçe de yapma kararını takdir ediyorum. Ve doğrusu, DİKO’nun değil de Kıbrıslı Türklerin oyunu alma çabasını destekliyorum.
Ben Avrupa Vatandaşlığımın bana yüklediği sorumluluğu yerine getirip oyumu kullanacağım. Oyumu kullanırken de adayları milliyetine, etnik kökenine veya cinsiyetine göre değil, siyasi duruşuna, savunduğu fikirlere göre değerlendireceğim.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, federal Kıbrıs’a, federal Avrupa’ya inanan, kökten dinciliği, milliyetçiliği reddeden, hümanist, çevreci, demokrat adaylara oy vereceğim;
Türk, Rum, Ermeni, Maronit veya Latin, belki Danimarkalı.