1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Türkiye artık para göndermesin
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Türkiye artık para göndermesin

A+A-

KKTC’de özellikle iktidar çevreleri ve iktidara yakın kaynaklar covid-19 krizinin başladığı günden bu yana yalnızca Türkiye’den gelecek parayı konuşuyorlar.

Bu pandemiyi nasıl atlatacağız?

Hangi argümanları, ne zaman hazırlayacağız?

Pandemi hastanesi, yeteri kadar ve güvenilir test kiti temini ve bu virüse karşı başarılı olan ülkelerin kullandığı ilaçların yeteri kadar stoklanmasını konuşacağımıza başka şeyler konuşuyoruz.

Tam 52 gün eve kapatıldık.

Niçin?

Yukarıda sıraladığım hazırlığı yapalım diye.

Yaptık mı?

Hayır. Ama yapmış gibi açıldık.

Neden?

Çünkü maliyede para kalmadı. Beklendiği gibi Türkiye’den de bir Türk kuruşu gelmedi. O nedenle hükümetimiz sırf maliyenin kasasına para düşsün de ay sonu kesintili maaşları ödeyebilsin diye hiçbir hazırlık yapmadan her tarafı açtı.

Uzmanlar ve sağlık çalışanları haklı olarak bu plansız, programsız açılışı endişe ile karşıladı.

Hükümet bu sürede bir stratejik plan yapmadı. Geleceğe dönük herhangi bir hazırlık da yapmadı. Beklentisi bu pandeminin yakında geçeceği ve eski yaşamımıza geri döneceğimizdir.

Halbuki dünyada bütün uzmanlar bunun kısa sürede sonlanmayacağı ve bu virüsle yaşamaya alışmamız gerektiği, yeni normalin bu olacağının altını çiziyorlar.

***

Pandemi bize bir sürü uyarı verdi. Bu yapının sürdürülemeyeceğini hep söylüyorduk. Bu pandemi sayesinde çok net biçimde bunu öğrendik. Tam da kralın çıplak olduğunu gördük.

Türkiye bu süreçte pandemi ile mücadeleyi bizden çok daha zor koşullarda veriyor. Bu nedenle bize para ya da başka yönlü yardım yapabilmesi doğal olarak sınırlı oldu.

Bunu olumlu olarak almak ve Türkiye’den para almadan nasıl bir ekonomik yapı kurabileceğimizi ciddi ciddi tartışmamız gerekir.

Açıkçası ben bunun mümkün olduğunu, bu ülkede yeterli kaynak bulunduğunu, hatta iyi bir planlama ile bugünkünden çok daha iyi bir noktaya gidebileceğimizi düşünüyorum.

Öncelikle ekonomiyi bir bütün olarak düşünmemiz gerekir. Devlet ve özel işletmeler birbirlerine köstek değil, destek olmalıdır.

Devlet istihdam yeri olmaktan süratle çıkarılmalıdır. Daha az personelle, teknolojiyi de kullanarak çok daha verimli bir modele süratle geçilmelidir. Belediyeler ve kurumlar da aynı biçimde teknolojiyi kullanarak az personelle etkin ve verimli hizmet üretmelidir.

Bütün ülke yalnızca devletin maaş yükünü omuzlamaya koşullanmamalıdır. Aksine ülkenin alt yapı, sağlık, eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla yük omuzlamalıdır.

Bunun birinci yolu özel sektörün yerel işgücüne yönelmesidir. Covid-19 salgını bir fırsattır. Yabancı işgücü ülkeden ayrılmış ve halen dönmemiştir. Belki birçoğu da dönmeyecektir. Böylece ortaya çıkacak boşluk yerel işgücü ile doldurulmalıdır.

Devlet asıl bu amaçla teşvik ve destek vermelidir. Rahmetli Sonay Adem’in çalışma bakanlığı döneminde oluşturulan “Yerel işgücünü destekleme fonu” tam da bu amaçla yaratılmıştı.

Fonda iyi de para birikti. Ama bu para pandemi dolayısıyla kapanan işyerlerinde maaşsız kalan çalışanlara 1500 TL katkı için kullanıldı.

Bugün ülkede karantina koşulları varken bizim ekinlerimizi biçecek kombayları kullanacak operatör ithal etmemiz sanırım hepimizi ciddi ciddi düşündürmüştür.

Bu ülkenin 3 ana ekonomik sektörü var.

Turizm, eğitim ve inşaat. Bu 3 sektör birbirinin düşmanı değil, partneridir. Birlikte çok daha güçlü olabilirler. Buna yeterli devlet desteği de yaratılabilirse ve bu 3 sektör de yerel işgücü ağırlıklı çalışırsa bu ülkenin kaderi değişebilir.

Bunun yanında tarım ve hayvancılığa devlet destek ve teşvik verdiği halde yeterli verimi bir türlü alamıyoruz. Bunu özellikle ele alarak geliştirmeli ve turizm, eğitim ve inşaat sektörü ile paralel çalıştırabilmeliyiz.

Bu arada özellikle ülkedeki eğitim ve sağlığı ele alarak herkese parasız ve kaliteli sağlık ve eğitim hizmeti sunabilmeliyiz.

Bunları yaparken Türkiye’den geçiş süreci için ve bu planlamaya uygun katkı ya da kredi alabiliriz. Ama bunun geçici ve amaca dönük olduğunu bileceğiz ve yerinde kullanacağız.

Bütün bunları yapacak potansiyelimiz vardır. Bunu kullanabilmeliyiz. Seçim gaileleriyle, oy uğruna popülizme bir daha yenilmemeliyiz.

Hırslarımıza yenik düşersek bilelim ki popülizm bizi bitirecek.

        

Bu yazı toplam 2170 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar