Türkiye Cumhuriyeti her açıdan tarihinin en ağır kışına giriyor
Bizi bekleyen tehlikeden söz etmek zorundayız…
Nedir bu tehlike?
Tek başına “Türkiye” dersem, sanki bu ülkenin bizi tehdit ettiği anlamı çıkar…
Ama “Türkiye ekonomisi” diye açarsam, daha sağlıklı olur diye düşünüyorum…
Ancak, tek başına “ekonomi” de değil tabii ki; genelde Türkiye’yi bekleyen “yıkım”; KKTC’yi de son derece olumsuz etkileyecek…
Anlatmak istediğim de budur…
Açalım mı?
Açalım…
-*-*-
Savaştaki Rusya’nın veya Ukrayna’nın yıllık enflasyon rakamlarının yüzde 15 civarında olduğunu belirterek konuya girelim…
Türkiye’de resmi rakamlar yüzde 80’leri, ama bazı saptamalar yüzde 170’leri gösteriyor…
-*-*-
Peki enflasyon düşmeyecek mi?
Nasıl düşsün?
Mesela sıcak para mı var?
Yok!
-*-*-
Üstüne de çok önemli bir seçim söz konusu…
Ve “olan para”, büyük olasılıkla bu seçimler için harcanacak…
-*-*-
Enflasyon; Türk Lirası’nın, yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybı ile birlikte; sokaktaki vatandaş adına daha da dayanılmaz hale gelecek…
-*-*-
Efendim, örneğin IMF gibi kurumlardan sıcak para talep edilemez mi?
Edilemez!
Çünkü, IMF gibi kurumların sağlayacağı kredi; örneğin Yunanistan’a yüzde 1’lik faiz oranıyla verilirse; Türkiye’ye yüzde 15’ten verilecek…
Neden?
Çünkü kimse güvenmiyor ki!
-*-*-
Neden ve nasıl güvensin?
Siyasi istikrarsızlık, demokrasideki yetersizlik, adaletteki eksiklikler; örneğin Osman Kavala veya Selahattin Demirtaş konuları; Türkiye’nin alacağı kredilerin faizlerine mutlaka yansıtılacaktır!
Böyle mi oluyor bu işler?
Evet böyle oluyor ne yazık ki!
Ayrıca, Türkiye, IMF’den kredi alamaz çünkü o kurumun denetim mekanizmasından geçemez…
Ne mi demek itiyorum?
IMF size kredi verirse, kuruşuna kadar hesabını da sorar!
Şu anda Türkiye’de, hesap verebilecek bir mali yapı veya siyasi irade söz konusu bile değildir!
-*-*-
Araya girip şu notu da ekleyeyim; “Yabancı yatırımcılara danışmanlık hizmeti veren kurumlar ya da Türkiye’nin kredi puanını değerlendiren uluslararası derecelendirme kurumları; meseleye Zorlu Töre veya Ersin Tatar gibi bakmıyor!”
-*-*-
Tek adam rejimi; tüm Dünya’nın dile getirilse de getirilmese de, Türkiye’ye bakışını “sarsıyor”…
Medeni Dünya, herkesin dini inançlarına kesinlikle saygılıdır. Ama Türkiye adına, şarkıcı Gülşen’in tutuklanmasından tutun, konserlerin yasaklanmasına, abuk sabuk din adamlarının yaptığı akıl dışı açıklamalara kadar, “endişeli bir bakışı” getiriyor…
Çok ciddi gericilik endişesi söz konusudur…
-*-*-
Evet, Beşiktaş tribünleri, “Türkiye laiktir laik kalacak” diye slogan atıyor olabilir ve Türkiye’de Talibanımsı görüntü ya da “düşünce”, azınlık gibi durabilir ama “çatışma riski” de yok değildir…
-*-*-
Nasıl bir çatışma riski mi?
Mesela iktidar değişikliği riski!
Önemli bir kitle şu anda iktidarda bulunmanın son derece keyfi rahatlığını yaşıyor ve olası bir değişikliği asla kabul etmeyecek…
Değişiklik olduğunu yani Tayyip Erdoğan ve tüm kadrosunun yönetimden uzaklaştırıldığını hayal edin; bunun kabulü sizce “son derece demokratik ve medeni bir tarzda” mı olacak?
“Kaybettik, kazananları tebrik ederiz, haydi Türkiyem, başarılar” deneceğini düşünen yoktur sanırım!
-*-*-
Bunun tersini de düşünebilirsiniz; yani Tayyip Erdoğan’ın yeniden kazanması da “kabul görmeyecek”…
Kaos – iç kavga olasılığı kesinlikle çok riskli seviyede seyredecek ve bu durum; Türkiye’yi yakından izleyen uzmanların gözünden kaçan bir şey değildir…
-*-*-
Kürt sorunu ve Kıbrıs meselesinde çözümsüzlüğe ve tüm Dünya’nın tavrına karşı adım atma girişimleri de işe yaramayacak…
-*-*-
Doğal gaz meselesine bakar mısınız?
Çok büyük paralar ödenerek satın alınan dev gibi gemiler, örneğin Doğu Akdeniz’deki çözümsüzlük ortamı nedeniyle, bulsa bile gaz çıkaramayacak…
Çıkarsa bile, bu gazı ülkeye taşıyamayacak!
Neden?
Çünkü, “sorunlu sularda yapacağı uluslararası hukukla çatışan arama veya sondaj” sonuçlarına, hiçbir “ikinci devlet”; örneğin teknik destek sağlamayacak, sağlayamayacak…
-*-*-
Türkiye’de, yıllardır yollar, havaalanları, hastaneler inşa ediliyor…
Bravo!
Hiçbir devirde bunun aynısı olmadı!
Ancak, tüm bu ihaleler, olması gerektiğinden çok daha pahalıya mal edildi…
Çeşitli uzmanlara göre, örneğin 100 liraya yapılabilecek bir köprü; 500 liraya yapıldı ve yıllarca o köprü nedeniyle, yapan – işleten şirkete para ödenmesi garanti edildi!
-*-*-
Ekonomiyle ilgili tam bir tutarsızlık hakim…
Merkez Bankası Başkanlığı’ndaki sık isim değiştirmeler, Maliye Bakanı’nın “altı ay gözünüzü kapatın, enflasyon düşmüş” iddiası, uygulanan faiz politikası hiç işe yaramadı…
TC Maliye Bakanı Aralık 2021’de, “enflasyon altı ay sonra düşecek” demişti ki aradan sekiz ay geçti, tam tersine enflasyon yükseldi…
-*-*-
FETÖ’nün CEO’su denilen çeşitli Arap ülkeleri önünde, sıcak para bulmak adına resmen diz çökülmesi; Suudi Arabistan ve Katar karşısında gelinen “aşağılayıcı” pozisyonlar da işe pek yaramadı…
-*-*-
Kredi sağlayıcısı kurumlar Türkiye’ye güvenmiyor…
Güvenmediği için de verecekleri ya da sağlayacakları krediler çok yüksek faiz oranı nedeniyle işe yaramıyor…
Geri ödenemiyor…
-*-*-
Ülkede, demokrasi ve adalete güven ciddi anlamda azaldı…
Baskıcı yapı ile “ses veren insanların susturulması” hedefleniyor…
Kıbrıslı Türk muhaliflerin bile Türkiye’ye sokulmamasının sebebi, bu anti demokratik – korkutma içeren tavırdan başka bir şey değildir…
-*-*-
Çeşitli uzmanlara göre, şu anda Türkiye’de siyasi ve ekonomik enkaz, çok büyüktür…
Hasar, çok ağırdır…
Bunu, hem uzmanlar söylüyor hem de sokaktaki insanlar bizzat yaşıyor…
-*-*-
Türkiye’deki demokrasi dışı yapının KKTC’deki yansıması da farklı değildir…
Görevlendirilmiş birkaç memur ya da ajan; Ersin Tatar, UBP, DP, YDP dörtlüsünü dilediği gibi yönetiyor…
Diledikleri müdahaleleri yapan, diledikleri ihalelere, alımlara, diledikleri şekilde müdahale edebilen bir yapı var!
VE KKTC kelimenin tam anlamıyla “iflas”tır!
-*-*-
KKTC’nin siyasi yapısındaki inanılmaz çöküş, Türkiye’ye ve Türk Lirası’na bağlı ekonomik yapıyla birlikte altından zor kalkabileceğimiz bir geleceği işaret ediyor…
-*-*-
Türkiye’de iktidar değişikliği her şeyi düzeltir mi?
“Mümkün değil, en az 5 yıl hatta 10 yıl gerekir” diyenler sanki çok fazla…
İktidarın değişmemesi için “savaş” dahil, her yolun denenmesi olasılığını da göz ardı etmeden; bizim dayanacak gücümüzün hiç kalmadığını da eklemiş olalım!
Eğitimli yeni nesil Kıbrıslı Türkler Avrupa’ya kaçıyor…
Emekliler dahi, güney Kıbrıs’ta “ekstra ekmek” arayışında…
-*-*-
Hayat pahalılığı herkesin belini kırdı…
Önümüz de kış!
-*-*-
Türkiye Cumhuriyeti, her açıdan, tarihinin en ağır kışına giriyor…
Elektrik ve doğal gaz faturaları patlamış durumda…
Şu anda karanlıkta oturan, elektriğini ödeyemeyen insanlar; ağır kış şartlarında ne yapacak?
-*-*-
KKTC’de en azından donma tehlikesi yok!
Ancak bizde de elektrik faturaları, ödenemeyecek kadar pahalı…
-*-*-
Türkiye’de bazı uzmanlar vatandaşlara diyor ki; “Türk Lirası borçlanabilirseniz, borçlanın… Gerekirse evinize ikinci bir buz dolabı ya da derin dondurucu alın… İçini, alabildiğiniz kadar, et, tavuk, balık ve diğer yiyeceklerle doldurun… Stoklayın…”
-*-*-
Biz KKTC’de bunu da yapamayız çünkü hırsızların pahalıya aldığı akaryakıtla kazıklanmamız bir yana; sık sık elektriklerimiz de kesiliyor…
Stok yapsak, eriyecek, kokacak…
-*-*-
Peki ne yapacağız?
Bizi kim kurtaracak?
Acıdır ama açıktır ki, Avrupa Birliği (AB)…
Ancak ondan da “kötüsü” var...
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sığınacağız…
-*-*-
Efendim, “asla böyle bir şey olmayacak” mı diyorsunuz?
İnşallah canım kardeşlerim, inşallah!
Maşaallah!
Gönderde bayraklar, minarede ezan sesi; merak etmeyin!
Aynen öyle!