Türkiye eğitiminde akıl tutulması
TC Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu, 19. Milli Eğitim Şurası’nı geçtiğimiz hafta Antalya’da gerçekleştirdi. Beş gün süren Şura çalışmalarına, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisi, okul yöneticisi, denetmen, öğretmen, öğrenci, çeşitli sendika ve dernek temsilcileri, akademisyen, eğitim bilimcilerden oluşan 600’den fazla katılımcı yer aldı… Bu listede akademisyen ve eğitim bilimcileri özellikle sona bırakmak istedim çünkü katılımcılar arasında en az sayıdaki grup onlardı… Bu az sayıdaki grubun içinde yer alanlardan birisi olarak ben de Şura çalışmalarına katılma fırsatı yakaladım…
Şura için aktarabileceğim ilk yorum; akademik tartışma düzeyin oldukça düşük olmasıydı… Ne yazık ki, Türkiye Eğitim Sistemi’ne yön veren ya da verebilecek eğitim kuramları, felsefi anlayışlar ya da esasların tartışılması yerine, farklı grupların hassasiyetlerini içeren uygulamaya dönük unsurlar tartışıldı... Bu tartışmalarda da akademik bakış yeterli düzeyde olmayınca gerçekten ortaya “akıl tutulması” yaratan öneriler ve sonucunda da kararlar ortaya çıktı…
Tartışma Yaratan Kararlar
Eğitimle ilgili görüş ve öneriler, eğitime hangi pencereden baktığınızla doğrudan ilişkilidir. Milli Eğitim Şurası da işte bu farklı pencerelerden gelen bakışların tartışıldığı önemli bir platformdur. Bu nedenle de en sırdan fikirlerin ortaya çıktığı gibi en sıra dışı düşüncelerin de ortaya atılması normal karşılanmalıdır. Ancak özellikle komisyonlarda tartışılmak üzere ortaya atılan birçok öneri; Türkiye Cumhuriyeti eğitiminde “akıl tutulması” yaşanıyor yorumlarını haklı çıkarır türdeydi…
Tahmin edebileceğiniz gibi çalışma komisyonlarında tartışılan ve Türkiye Eğitim Sistemi için çok daha derin yaralar açabilecek birçok öneri de ret edildi. Bu öneriler içerisinde okul öncesinde “Kuran’ı Kerim” dersinin olmasından tutun da, “okul güvenliğini tehdit edici davranışlarda bulunan risk grubundaki öğrenciler açık liselere yönlendirilebilir” anlayışına kadar vardı… Neyse ki komisyonlardaki tartışmalar sonucunda bu öneriler ret edildi ve tavsiye nitelikli olsa bile kayıt altına alınmadı…
Bu önerilerin bir kısmı komisyon tartışmalarında ret edilse de, ne yazık ki bir kısmı da tavsiye kararı haline getirildi… İşte tartışma yaratan o kararlar;
• Okul öncesinde din odaklı bir değerler eğitimi verilmesi…
• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokul 1, 2 ve 3’üncü sınıflarda da zorunlu olarak okutulması…
• Ortaokulda hafızlık eğitimi almak isteyen öğrenciler için eğitimlerine 2 yıl süre ile ara verme hakkı verilmesi…
• “Osmanlı Türkçesi” dersinin liselerde seçmeli, Anadolu İmam Hatip Liselerinde zorunlu dersler arasında olması…
• Liselerde bir saat olan zorunlu din dersinin iki saate çıkarılması…
• Otelcilik ve turizm meslek liselerinde “alkollü içki ve kokteyl hazırlama" dersinin kaldırılması…
Dikkate Alınması Gereken Kararlar
Elbette gerek bizim eğitim sistemimize yansımaları, gerekse çağdaş eğitim yaklaşımları açısından değerlendirmesi gereken önemli kararlar da alındı. İşte o kararlardan bazıları;
• Okul öncesi eğitimde, öğretim programlarının çocukların özgüven becerilerini ve birey olma bilincini geliştirmeye dönük olması, öğretim programlarında yaratıcı düşünme becerilerinin geliştirilmesine yönelik kazanımlara yer verilmesi…
• Daha az yoğunlukta, daha az içerikte ve daha az sürede ders yaklaşımıyla, programların ve haftalık ders saatlerinin gözden geçirilmesi ve öğrencileri daha fazla serbest zaman verilmesi…
• İlkokuldaki miğfer ders anlayışını bozan ilkokul 3’üncü sınıftaki “Fen Bilimleri” dersi kaldırılarak bu sınıfta sadece “Hayat Bilgisi” dersinin yer alması…
• Ortaokullarda ise temel bilimler açısından ciddi kavramsal hatalar ortaya çıkaran seçmeli grupların yeniden düzenlenmesi…
• Öğretmen yetiştirmeye yönelik öğretim programlarında uygulama derslerinin oranı %50'ye yaklaştırılması...
• Öğretmenlerin ihtiyaç duyulan il ve bölgelerde görev yapmalarına yönelik bir teşvik sistemi geliştirilmesi…
Prof. Dr. İrfan Erdoğan İle Çalışmak…
TC Milli Eğitim Bakanlığı’nın Milli Eğitim Şurası’na katılmanın benim açımdan önemli yanlarından biri de İrfan Erdoğan hocayı yakından tanımak ve birlikte çalışma fırsatı yakalamak oldu. İrfan hocamız, TC Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu eski başkanlarından… Türkiye Eğitim Sistemi’nin 2006 yılındaki önemli değişim ve gelişim hamlesindeki en büyük rolün, o dönemdeki Talim Terbiye Kurul Başkanı olan İrfan Erdoğan hocaya aittir diyebilirim...
Ayrıca yukarıda “dikkate alınması gereken kararlar” olarak bahsettiğim karar önerilerinin oluşturulmasında ve tavsiye niteliğinde de olsa kayıt altına alınmasında onunla birlikte çalışmamızın ve ortaya koyduğumuz vizyoner yaklaşımların büyük etkisi olduğunu söyleyebilirim. Ancak daha da önemlisi onunla kurmuş olduğumuz etkileşiminin gelecek günlerde de eğitim adına çok daha anlamlı ürünler ortaya çıkaracağına eminim…
Sonuç
Hiç kuşku yok ki TC Milli Eğitim Bakanlığı’nın Milli Eğitim Şurası kararların, Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ne yansımalarının nasıl olacağı büyük önem taşımaktadır. Bu yansımaların eğitim sistemimizi olumsuz yönde etkilememesi için ortaya konan anlayış ve uygulamaları iyi etüt etmemiz gerekliliği ortadadır... Bu bağlamda gerçekleştirmemiz gereken en önemli unsur; özellikle ilk ve ortaöğretimde kendimize ait bir eğitim içeriği yaratmak olmalıdır. Bu kapsamda hâlâ hazırda yürütülen Temel Eğitim Program Geliştirme Projesi’ni güçlendirerek tamamlanması önemlidir...
Öte yandan Türkiye Eğitim Sistemi’ndeki gelişmeleri yakından takip ederek, çağdaş eğitim yaklaşımları ve günün ihtiyaçlarına göre liselerimizi gerekli dönüşümler yapılmalıdır. Bir yandan genel ortaöğretim kademesindeki (liseler, meslek liseleri, kolejler) tüm okullarımızı yeniden yapılandırırken, diğer yandan da Türkiye Eğitim Sistemi ile denklik işlemleriyle ilgili gerekli esasları belirlemeliyiz... Aksi durumda Türkiye eğitimindeki akıl tutulmasının bize de yanıyacağı aşikardır...