‘Türkiye işleri Bakanı’
Çok fazla soru vardı, yöneltecek.
Ama pek fırsat olmuyor.
“Kişi başına düşen gazete sayısı”nda dünya lideri olduğumuz ve bakanlık danışmanları dahil “nüfusumuz”u epeyce artırdığımız için
basın toplantılarında nefes almak zorlaşıyor.
***
“Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakan” yerine, şimdilerde yeni bir sıfat var:
“Kıbrıs İşleri Koordinasyon Sorumlusu.”
Son dönemlerde bir “koordinasyon”dur gidiyor. Kıbrıslı Türk gençliği için de bir “ofis” oluştu, bir “koordinatör” atandı, malum...
Sonrası haremlik, selamlık (!)
***
“İçerik aynı” dedi, Bakan Recep Akdağ...
Adaya gönderilen “para”yı ve “yapısal dönüşüm”ü koordine etmek...
Ada yarısı için 3.5 milyar Türk Lirası ayrıldığını anımsattı, epeyce de proje var.
“Para” iyi! Bir de “düdük” var tabii!
Ve ziyaretle birlikte hükümet için “düdük” çaldı, maç başladı, gerekli uyarı yapıldı.
***
“KKTC de Türkiye’den sorumlu Devlet Bakanı atasa, bunu nasıl karşılarsınız” diye sordum. “Olabilir” dedi Bakan Akdağ biraz da şaşırarak, “Buradaki hükümetin kararı olur…”
***
Yakın zamanda Türkeş’i dinlemiştik aynı salonda, sonra görevini devretti.
Çeyrek asırlık gazetecilik serüvenimde, çokları geldi, gitti… Her geliş-gidişte, buraları giderek “küçük Türkiye”leşti.
***
Bakan Recep Akdağ son derece saygılı konuştu, sık sık “Cumhurbaşkanımız Erdoğan” diyerek bağlılık gösterdi, kelimelerini özenle seçti ve herkesi dinlemeye çalıştı.
En önemlisi de gazeteci kostümlü “kraldan çok kralcılar”ın buradaki hükümetler ya da örgütleri “müzevirleyen” konuşmalarında teskin edici oldu.
“Bizim de kusurlarımız var, sadece buradaki kurumları suçlamak doğru olmaz” dedi…
***
Heyecan verici projeler var ve bu projeler, toplumun yaşam kalitesini yükseltebilir.
Ama bir de adanın kimliğine, dokusuna, iradesine, kültürüne yönelik dayatmalar var.
Kıbrıs “ayrı bir ülke” görülmüyor, o nedenle, Türkiye’den gelen bakanların bu duyguyu ve endişeyi anlaması mümkün değil.
Türkiye “yapısal dönüşüm”de ısrarlı olsa da… Bakan Akdağ’ın şu sözlerini not ettim:
“Eğer bir dönüşümü bir toplum tüm paydaşları ile birlikte istemezse, bunu başarmak mümkün değildir…”
Umarım bu söz “ayna” görevini de görür!