TÜRKİYE-KIBRIS-AB KURTARMA PAKETİ
Türkiye’nin Kıbrıs’a çok ihtiyacı var.
Sadece Ankara’daki yönetimin değil. Türkiye’de yaşayan 80 milyon insanın geleceği
Kıbrıs’tan geçiyor.
Daha önce de yazdım. Hep ‘Türkiye Kıbrıs’ı kurtardı’ denir de Kıbrıs’ın Türkiye için bir ‘kurtarıcı’ olduğu es geçilir.
Oysa tam da öyledir. Özellikle bu dönemde…
Türkiye bir ‘ateş çemberi’nden geçiyor.
Erdoğan 2019 seçimlerinde ‘Güçlü Cumhurbaşkanı’ olabilmek ve nev-i şahsına münhasır ‘Başkanlık Sistemi’ne resmen de geçebilmek için sürekli hamleler yapıyor.
Bu hamlelerin içe dönük olanları ‘daha az demokrasi, daha az özgürlük, daha az laiklik’ içeriyor.
Dışa dönük olanlar ise genelde ‘şahin’ politikanın ürünleri…
Ekonomi de buna bağlı olarak geriledikçe geriliyor.
Bunun da anlamı daha az kazanç, daha çok fakir, daha fazla göç…
* * *
Varna’daki Türkiye-AB zirvesinden somut bir sonuç çıkmadı. Sürpriz değil. ‘Bardağın dolu tarafı’na bakılırsa, taraflar Haziran’da yeniden bir araya gelecekler. Yani süreç kopmadı.
Erdoğan’ın AB için hala ‘üyelik’ hedefinden söz etmesi olumludur. Daha önce kaç kez “AB olmazsa Doğu’ya döneriz” şeklinde açıklamaları vardı.
Avrupa ülkeleri Türkiye’yi dışlamak istemiyor. Hele Rusya’nın giderek artan gücü, iki kıta arasındaki Anadolu’nun önemini de pekiştiriyor.
Türkiye’nin de Avrupa’ya sırtını dönme lüksü yok. En azından ekonomik bakımdan mümkün değil.
Dolayısıyla ortada bir ‘kazan-kazan’ durumu var.
Zaten vardı da içe dönen Türkiye, 2002-2008 döneminde attığı pozitif adımlardan caydıktan sonra bunlar unutuluvermişti.
* * *
Kuşkusuz Türkiye bu haliyle AB’nin kapısından içeriye giremez. Demokratikleşme, azınlıklar, modern yaşam gibi alanlarda bırakın Avrupalıları, Türkiye insanı kendi kendisine ‘geçer not’ vermez.
AB demek ‘kriter’ demek çünkü… O kriterleri karşılamadan kulübe giremezsiniz.
Şimdi tekrardan o kriterlere uyulması için başa dönülmesi gerekecek. Eğer Ankara’nın gerçek niyeti buysa tabii…
AB ise Ankara için ‘tam üyelik’ formülünü çoktan rafa kaldırdı. ‘İmtiyazlı ortaklık’ türü bir ilişki daha makul görülüyor. Yani Gümrük Birliği’nin biraz daha gelişmişi…
Ama o noktaya ulaşabilmek de kolay değil artık. Bir yığın siyasal, sosyal, ekonomik mevzu var halledilmesi gereken.
Türkiye’nin AB’ye yeniden yüzünü dönmek istemesi, en azından bunu telaffuz etmesi önemlidir, umut vericidir.
2002 sonrasında derin devlete rağmen AB’ye dönük ileri adımlar atmayı başarabilen AKP’nin bugün çok farklı bir noktada olduğu aşikardır. Belki o gün de ‘takiye’
yapıyorlardı. Belki de hala akıllarının gerisinde başka hedefler var. Kuvvetle muhtemel.
Lakin ‘reel politika’ farklı düşüncelerin ve hedeflerin yerine başkasını ikame edebilir.
* * *
Dönelim Kıbrıs’a…
Kıbrıs, Türkiye ve AB bakımından orta yerde –çok da yeni değil belki ama- konjonktürel bir durum var. Ve bu noktanın göbeğinde Kıbrıs rol oynayabilir. Hatta Kıbrıslı Türkler en önemli rolde yer bulabilir.
Eğer Ankara gerek içte, gerekse dışarıda girdiği ‘ateş çemberi’nden çıkmak isterse, Kıbrıs’ı bir itfaiye aracı gibi kullanabilir.
‘Türkiye, Kıbrıs, AB Kurtarma Paketi’ adı altında bir dizi girişimle, bölgenin kaderine etki etmek mümkündür.
Kıbrıslı Türkler adına Kıbrıs Türk liderliği ve hükümeti böyle bir inisiyatif üstlenebilir.
Kıbrıslı Türklerin uluslararası hakları üzerinden gerçekçi, yeni açılımlar yapılabilir.
Neler olmalı bu ‘paket’te?
‘Türkçe’ dilinin AB resmi dili olması yönünde Kıbrıs Cumhuriyeti ve Brüksel baskı altına alınmalı.
Kuzey Kıbrıs’ta Euro’ya geçilmesi yönünde girişimler ve teknik hazırlıklar yapılmalı.
Avrupa Parlamentosu’ndaki 2 sandalye için aktif, mantıklı, ‘ayrılıkçı olmayan’ adımlar atılmalı.
Kıbrıs’ın kuzeyi için AB mevzuatının ‘askı’dan indirilmesi yönünde girişimler yapılmalı.
‘Paket’e eklemeler yapılabilinir. Yeter ki bu vizyondan sapma olmasın.
‘Kazan kazan’ mantığına uygun bir hareketlenme herkese yarar. Yaramazsa da zararı olmaz.
Hem bir defa da ‘paket öneren’ taraf biz oluruz.
Fena mı olur?