Türkiye Kıbrıslı Türklerle İyi İlişkiye Mecburdur…
Kuzey Kıbrıs siyasetinin gündemi giderek Türkiye ile ilişkilere yoğunlaşmaya başladı. Tartışılan konu da Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile iyi ilişkilerinin olması zorunluğu bağlamında. Ve bu acizlik hali de kimileri tarafından milliyetçilik, kimileri tarafından da çaresizlik olarak ifade ediliyor sağ ve dahi bazı sol siyaset erbabı tarafından…
Milliyetçiler, Kıbrıslı Türklerin ihtiyacı olan mali desteği Türkiye’den en iyi kendilerinin alacağı iddiası ile halktan oy topluyor ve hükümet oluyor. Çaresizlik helleri de sol partilerin girdabı; hükümette bulundukları süre, Türkiye’nin canını sıktıklarında sona eriyor. Hükümette büyük veya küçük ortak olsalar da bu durum Türkiye için farketmez. Sağ partiler de sıkmıyor mu Türkiye’nin canını?! Sıkıyor ama onların kusurları Türkiye hükümetinin kusurları ile benzeştiği için hoşgörüye nail oluyorlar, yoksa milliyetçiliklerinden değil; sağ partiler bayrağı, siyasi kirliliklerini örtmek için suistimal edebiliyor…
Kuzey Kıbrıs sağ siyasetinden Türkiye ile ilişkilerde başka bir nitelik beklemek nafile; sol siyasetinden beklemek ise artık Kıbrıs Türk kimliği ve varlığı için zorunlu hale gelmiştir ve onlar çaresizliğini aşıp, Kıbrıslı Türklerin sahip olduğu güç ve olanakları kullanmalıdır. CTP’nin üç yönlü vizyonundan biri kendi ayakları üzerinde duran ekonomi kurgulamak ve kurmaktır; son dörtlü koalisyon hükümeti bunun planlanmamış bir uygulaması olmuştu. Şimdi bu deneyimle geleceğin ekonomisini daha bilinçli ve gerçekçi şekilde oluşturmak ve uygulamak hedefi var.
Ancak, ekonomide kendi ayakları üzerinde durmak Kuzey Kıbrıs halkını Türkiye karşısında korumayacak ve hatta Türkiye bu süreci önlemek için uyguladığı kendi stratejilerini daha etkin olarak uygulayacaktır çünkü Türkiye’ye göre Kıbrıslı Türklerin ekonomik bağımsızlığı Türkiye’nin kendi çıkarları için tehdit ve tehlikedir. Bu nedenledir ki yıllardan beridir Türkiye Kıbrıslı Türklerin konomik bağımlılığı için hem düzen, hem de tavır geliştirip uyguluyor.
Kıbrıslı Türkleri yöneten hakim sağ siyaset ise Türkiye’nin dümen suyunda gitmeyi marifet sayarak, icraatını Türkiye’ye şirinlik ile yapmayı yeğliyor. Dolayısıyla, sol siyasetin Kuzey Kıbrıs’ın kendi ayakları üzerinde duracak bir ekonomi yaratmak uygulaması Türkiye’nin karşı stratejileri ile çökertilmek istenecektir. Buna karşılık Kıbrıs Türk sol siyaseti de, Kıbrıslı Türklerin sahip olduğu güç ve olanakları kullanmayı denemekten kaçınmamalıdır; kaçınırsa, ekonomik yeterlilik projesi başarısız olacaktır.
Nedir Kıbrıslı Türklerin Türkiye karşısındaki gücü? Türkiye’nin güneyinin askeri güvenliği ve Doğu Akdeniz’de enerji merkezi olma vizyonu Kıbrıs adası ile ilişkilerine bağlıdır. Ada Türkiye ile dost olmayan bir yapıda ise, örneğin Ege Adaları’nda olduğu gibi, Türkiye’nin yarım ada coğrafyası dost olmayan ülkeler ile çevrilmiş ve dışa irtibatı da engellenmiş olabilecektir. Onun için Türkiye Kıbrıs’ta garantörlük konusunda hassas ve direngendir; bu statüyü kendi başına ve isteği ile sürdürmesi de mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye, Kıbrıslı Türkler’in güvenlik endişesini öne çıkararak kendi ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Kıbrıslı Türkler’in çoğunluğunun Türkiye’nin garantörlüğüne isteksiz olması eğilimi bile Türkiye için kabustur.
Türkiye’yi yönetenlerin Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de enerji merkezi yapmak, çevresindeki ülkelerin hidrokarbonlarını toplayıp Avrupa tüketici pazarına dağıtmak vizyonu Türkiye için doğru ve ulaşılabilir bir vizyondur. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hidrokarbon çıkarması da bu vizyonun gerçekleşebilir bir parçasıdır. Türkiye bu büyük vizyonuna ancak Kıbrıs üzerinden ulaşabilir. Hidrokabron bulma ve çıkarma çalışmaları Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Cumhuriyeti kurucu ortaklığından kaynaklanan hak ve yetkilerine dayanarak Türkiye’ye verdiği izin ile yürütülebiliyor. TC Cumhurbaşkanı hidrokarbonlar konusunda her konuştuğunda Kıbrıslı Türklerin bu hakkını başkalarına yedirtmeyeceğini söylüyor; bu söz, bu kaynakların Türkiye’ye ait olmadığının en kestirme itirafıdır. Türkiye’nin kendi vizyonu için doğru bir strateji ile yatırım yaptığı sondaj gemileri Türkiye’nin ilan ettiği tartışmalı münhasır ekonomik bölgesinde sürüyor. Ayrica, tartışmasız Kıbrıs Cumhuriyeti münhasır ekonomik bölgesi olan yerlerde de Kıbrıslı Türklerin de hakkı olduğu gerçeğini kullanarak da sondaj yapmak gayreti var. Bütün bu çalışmalar Doğu Akdeniz’de gerilim yaratmaktadır. Uluslararası siyaset, Kıbrıs Rum tarafına çare bulmak, Türkiye’ye de itidal telkinleri yapıyor. Ortadaki gerçek, Kıbrıslı Türklerin hakları olduğu ve bunu Kıbrıslı Rumlar ve Türkiye’nin öyle veya böyle kullandığıdır; uluslararası siyaset de bu gerçeğin varlığı ile tavır alıyor. Ve Kıbrıs Türk siyaseti bu gerçeği Türkiye’ye kendi ağzından ve onun kulağına söyleyerek anımsatmalıdır; bangır bangır söyleme aşamasına getirmeden…
Dolayısıyla ve en kestirmeden söylemle Türkiye, Kıbrıslı Türklere muhtaçtır; Kıbrıslı Türklerin de mevcut statükoda Türkiye muhtaç olduğunu ret ve inkar etmek de doğru olmayacaktır. Taraflar bu durumu abartmadan, birbirini incitmeden, saygı ile kendi aralarında siyasi eşit iki taraf olarak konuşabilmelidir; hiçbir taraf diğerinden üstün değildir. Aksini iddia edene karşı diğer taraf da kendi sahip olduğu gücü kullanmaya tereddüt etmeyeceğini anlatabilmelidir. Maharet ilişkileri bu duruma getirmemektedir. Türkiye’nin hoyratlığına şirinlikle yanaşan ve dahi illa ki tek taraflı olarak Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile iyi ilişkiye ihtiyacını söyleyen Kıbrıs Türk siyaseti mahir değil, şükrancı tavırla biat ve itiaat siyasetidir. Türkiye’nin hoyratlığına kendi gücünü kullanmayı deneyebileceğini ortaya koyan siyaset de gerek Türkiye’nin gerekse Kıbrıslı Türklerin kendi vizyonlarına birlikte ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta bazıları bunları şantaj diye yorumlayabilir, hadsizlik diyebilir; bu reelpolitiktir. Kıbrıslı Türklerin rızası olmadan Türkiye vizyonu ve güvenliği sıkıntıda kalacaktır. Kıbrıslı Türklerle iyi geçinmek Türkiye için doğru strateji olacaktır. Karşılıklı bağımlılık var ama neticede bağımlılığın ölçek büyüklüğü Türkiye’nindir. Mevcut tavırlarının devamı Türkiye’nin geleceğine yardımcı olmayacaktır. Ya Kıbrıslı Türklerin geleceği?! Elindeki güç ve olanakları kullanmazsa, güneyi ve kuzeyi arasında sandviç olup yutulacaktır. Güney’e karşı onlarca yıl bir mücadele sürdürüldü, bu mücadelede Türkiye’nin desteği oldu ama destek Kıbrıslı Türklere değil, kendi çıkarlarına olduğunu da Kıbrıslı Türkler öğrendi ve hatta Ecevit ile Tuğrul Türkkeş’in ağzından da duydu. Mustafa Kemal ise yüz yıl öncesinden “Efendiler, Kıbrıs adasına çok dikkat edin” demiş.
Dolayısıyla, sözün kısası, işin özü Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere ihtiyacı vardır ve iyi geçinmek için gereken özen yoğunluğu Türkiye’dedir. Kıbrıs Türk siyaseti bunu “Lisan-ı münasiple” Türkiye’ye anlatabilmelidir, Kıbrıslı Türkler’de “aksü’l-amel” büyümeden.