1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Türkiye – KKTC ilişkilerinde narenciye!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Türkiye – KKTC ilişkilerinde narenciye!

A+A-

Devletler arası, uluslar arası, ülkeler arası…
Veya doğru yazılımı ile “uluslararası”…

-*-*-

“Uluslararası”nın “ilişkileri”; Dünya’da siyaseti belirleyen bir “bilim dalı”dır!
Uluslararası İlişkiler!
Üniversitelerde çok önemli bölümdür!
Bizim zamanımızda giriş puanı çok yüksekti!

-*-*-

Mesela benim ilk tercihim ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’ydü!
İkinci tercihim aynı üniversitenin Kamu Yönetimi!

-*-*-

Üçüncü sırada Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin aynı sıralamayla iki bölümü geliyordu…

-*-*-

Yanlış hatırlamıyorsam, beşinci sırada Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler ve altıncı sırada aynı fakültenin kamu yönetimi bölümü…
Sonra gazetecilikler, sosyoloji, felsefe falan 18 kadar tercih geliyordu…
6’ncıyı tutturduk ve sahte olmayan bir diploma alıp, bir köşeye koyduk…

-*-*-

Sonrasında “master” yapmayı hep düşündüm!
Çok çalıştım, çok karmaşık ve bol dolaşmalı bir özel yaşam buna engel oldu!

-*-*-

Derken, 15 yıllık Londra maceramın son yılında, yetişkin insanlara master ve doktora şansı tanıyan bir üniversiteye, “master diploması amaçlı” başvuru yaptım…
CV’mi incelediler, “seni doğrudan doktora kursuna kaydedebiliriz…” dediler…
İngiliz’in sistemi demek ki farklı!

-*-*-

Başlayacağım dönem, ülkeye kesin dönüş yaptım…
Kaldı!

-*-*-

Londra’da yüksek lisans veya doktora “eğitimi” alamadım ama KKTC’de isteseymişim; parasını ödeyerek alabilirmişim!
Edenlerin utanmıyor olmasını bir miktar garip karşılıyorum falan…

-*-*-

Neyse; uluslararası ilişkiler çok önemlidir…
Devletlerin, bu ilişkilerde “daha çok kazanması” için “güçlü” olmaları şarttır…
Güç azaldığı zaman, “kazan kazan” gibi formüller falan gündeme gelir.

-*-*-

Uzatmaya gerek yok…
Bir örnek verelim…
Eurovision Şarkı Yarışması, son derece politik ve uluslararası ilişkiler eğitimi açısından çok önemli bir “anket” gibidir…

-*-*-

Mesela bu yarışma organizatörleri, Rusya’yı, Ukrayna’yı işgal ettiği için kovmuştur!
“Katılamazsınız!” demiştir…
Ama aynı organizatörlerin kararına göre, İsrail, Gazze’de dört ayda 20 binden fazla kadın ve çocuk; toplamda 32 bin kadar insan olmak üzere; açık bir katliam yaptığı halde, yarışmaya katılabilecektir!

-*-*-

Bu nedir?
Bu, İsrail’in uluslararası ilişkiler podyumunda çok güçlü olmasının en bariz örneğidir…

-*-*-

Peki Rusya güçlü değil mi?
E değildir!
Neden?
Çünkü öteki güçlüler, Rusya – Ukrayna münasebetinde, Ukrayna’dan yanadır!

-*-*-

Aynı güçlüler ve hatta Rusya dahil; ve hatta tüm ülkeler, İsrail’in açık vahşeti karşısında, “Eh Hamas da yapmasaydı” gibi bir saçma gerekçe ile çocuk ve kadın katliamını sadece izlemektedir!
Hatta ve hatta ve hatta, Hamas’ı açıkça destekleyenler bile, İsrail’in katliamını “konuşarak” durdurmaya çalışmak dışında “kımıldamamakta”dır!

-*-*-

“Konuşarak durdurmaya çalışmak”; elbette uluslararası ilişkilerin en önemli “bölümü”nü oluşturmaktadır!
“Diplomasi” denmektedir buna!

-*-*-

Konuşarak, silah satarak veya satmayarak, maddi yardım vererek veya vermeyerek, kredi açarak ya da açmayarak, uçak satarak ya da satmayarak, uçak sattıktan sonra yedek parça sıkıntısı yaratarak ya da yaratmayarak, askeri avantaj sağlayan alanlar vererek veya vermeyerek, SİHA’lara ve İHA’lara meydan sunarak veya sunmayarak, ticarete, bayındırlığa, tarıma, hayvancılığa destek vererek veya vermeyerek; uluslararası ilişkiler yürütülmektedir…

-*-*-

Ve tıpkı denizlerdeki balıklar gibi; devletler de küçükten büyüğe doğru sıralanabilmektedir…
Büyük balık da küçüğünü yutabilmektedir…
Bazı büyük balıklar, bazı çok küçüklerin, başka büyükler tarafından yenmesine de engel olabilmektedir…

-*-*-

Ama şu unutulmamalıdır; hiçbir büyük balık, hiçbir küçük balığı, “çullisine” korumamaktadır…
Mutlaka bir kazanımı olmalıdır…

-*-*-

Amerika – Türkiye ilişkileri; Rusya – Türkiye ilişkileri; Türkiye – AB ilişkileri; yakın coğrafyamızda, uluslararası ilişkiler açısından çok değerli ders materyalleridir…
Türk – Yunan ilişkileri…
Türkiye’nin jeostratejik pozisyonu…
Kıbrıs’ın jeopolitik coğrafi değeri falan…

-*-*-

Amerika hep buralardadır…
Neden?
Çünkü büyük balıktır ve ortalıktaki en değerli yemleri önce o alacaktır!
Petroldür, doğal gazdır gibi…

-*-*-

Rusya da hep buralardadır!
Yıllardan beri hem de!

-*-*-

Hatta bir çok konunun uzmanı uluslararası ilişkilerciye göre, Kıbrıs’ta toplumlar arası çatışmaların sebebi, o zamanki adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olan şimdilerde sadece Rusya dediğimiz devletin, Kıbrıs’ta çok ciddi güçlü olmaya başlamış olmasıydı!

-*-*-

İddialara göre, ki katılırım, Amerika ve İngiltere, Sovyetler’in, Kıbrıs’ı, “Doğu Akdeniz’in Küba”sı yapmasına engel olmak için “milliyetçiler ve komünistler” diye bölmüş; Türk ve Yunan milliyetçiliğini aynı anda destekleyerek; önce komünistlere, sonra birbirilerine saldırtmıştır…

-*-*-

Neyse!
Gelelim narenciyemizin meselesine…

-*-*-

Bu da nereden çıktı?
Anlatacağım tabii ki!

-*-*-

Türkiye narenciyemize ambargo koyuyor!
Almıyor, geçişine izin de vermiyor…
Bunları dün yazdım!

-*-*-

Çok sevdiğim ve saydığım bir abim aradı…
Sol kanattan!
Ve dedi ki; Türkiye, tarımımıza destek amacıyla 2 milyar TL destek verdi…
Türkiye şunu yaptı…
Türkiye böyle yaptı…

-*-*-

Hatta ikimiz de “sol kanattan”ız ama mevcut tarım bakanının bu konuda çok başarılı olduğu konusunda da hemfikir olduk… 
Hangi konuda mı?
Tüm planlamayı, üretici birliği ile birlikte yaptı.
Sağcı, solcu, ortacı, kenarcı, UBP’ci, CTP’ci, şucu, bucu demedi, “her şeyi siz planlayın, biz onaylayalım” dedi!
Öyle de oldu!

-*-*-

Şu andaki durum şöyledir; KKTC’nin 140 bin ton narenciye rekoltesi var…
Senede!
Türkiye’nin ise 7,5 milyon ton!
Senede!

-*-*-

Dolayısıyla KKTC’deki narenciyede, olası bir böcek ve bu böceğin yaratacağı yeşillenme, kararma, fuşşalaşma ya da filleşme hastalığı; adı her neyse; 7,5 milyon ton Türkiye narenciyesi için tehdittir!

-*-*-

Şimdi gelelim uluslararası ilişkiler işine!
Türkiye haklı mı narenciyemizi almamakta?
Elbette haklıdır!
Niye 140 bin ton KKTC’nin sidikli narenciyesi için, 7,5 milyon ton Türkiye narenciyesini riske soksun?

-*-*-

Mesele de buradadır!
Bunu topluma anlatacaksınız!
Diyeceksiniz ki, “… alamayız, risk vardır”…

-*-*-

Oysa Türkiyeli siyasetçiler ne yapıyor?
Sürekli hamasi nutuklar sallıyor!
Ve bu hamasi – yalan nutukların arkasında, yapılan doğru işler ve hatta narenciyenin neden Türkiye’ye sokulmadığı gerçeği bile gizlenebiliyor!

-*-*-

Haaa KKTC’deki narenciye gerçekten sağlıksız mı?
Hayır değildir!
Risk vardır!
Peki, Türkiye’deki narenciye sağlıklı mı?
Hayır!
Ama orada da risk vardır!

-*-*-

Efendim, doğru olan nedir?
Doğru olan, her iki ülkede, Mısır ve İsrail’in başardığı gibi, en doğru yöntemlerle bu riski ortadan kaldırmak olmalıdır!
Hamaset değil!

-*-*-

Bizde hamaset, gerçeklerin önünde olduğu için; yani uluslararası ilişkilerimiz, iki devletin ilişkisi olmaktan çok, sömüren ağabey ve sömürülen zavallı yoksul kardeş pozisyonuyla açıklanabileceği için, çirkindir!
Hatta iğrençtir!

-*-*-

Dini ve kültürel baskı söz konusudur!
“Paranızı veriyoruz, ne istersek yaparız” ilişkisi söz konusudur ve bu ahlaksızlıktır!

-*-*-

TC Lefkoşa Büyükelçisi’nin köy köy gezip propaganda yapması; Büyükelçi ve Türkiyeli komutanların protokoldeki yerleri, bunun da ötesinde siyasi güçleri; iki devlet ilişkisi değildir…

-*-*-

Haliyle, Ersin Tatar’ın egemen – eşit devlet tezi, komik olmaktan da öteye bir durumdur!
Gülünmez bile buna!
Sömürüyü, hatta ayıptır söylemesi, açık işgal durumunu gizlemeye çalışmaktır!
Statükoyu pohpohlamaktır!
Çözümsüzlüğün işlerine gelmesi durumunu gizlemeye çalışmaktır!
Kısacası, çirkeftir!

-*-*-

Narenciyeden örnek verdik ama futbolumuza da değinebilirdik!
Alacaksın riskini!
Narenciyede de; futbolda da!
Ya da hamasi nutuk atmayacaksın; dürüst bir şekilde “statükoyu sürdürmek için işte Tatar gibilerle maçı idare etmeye çalışıyoruz” diyeceksin!

mae-mu-u1iywz8dx7k-unsplash.jpg

Bu yazı toplam 2547 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar