Türkiye Seçmen Profilleri ve Seçimleri…
Türkiye, iki hafta sonra yakın tarihinin en ilginç siyasi seçimini yaşayacak. Seçmen kritik eşikte, Türkiye’nin geleceği onun elinde… Dolayısıyla, bu seçimlerin en önemli aktörü siyasiler değil seçmenlerdir. Demokrasi onların ellerinde kaderini bulacak.
Okuyucuyu rakamlarla sıkmadan ve yaklaşık rakamlar kullanarak, Türkiye’nin kaderini belirleyecek seçmenlere bir göz atmakta fayda var. Türkiye içinde ve dışında olmak üzere toplam seçmen sayısı 59.4 milyon; bunların 1.6 milyonu ilk defa oy kullanacak, yani seçimin kaderini değiştirme kozunu elinde tutan genç bir kitle. 18 – 29 yaş aralığındaki seçmen sayısı 12 milyon. İşsiz seçmen 3.4 milyon ve bunların beşte biri 24 yaşından genç; bunlar resmi rakamlar, gerçek bunun çok üzerinde… Genç seçmenlerin yüzde kırkı AKP, yüzde yirmisi de CHP eğilimli; her iki parti için de bu oranlar, genel seçmen desteğinden az… Yüze on seçim barajını ancak aşacağı tahmin edilen HDP için gençlerin desteği yüzde on sekiz, genel destek oranının bayağı üstünde…
Türkiye yurttaşlarının nerdeyse üçte biri yoksul; seçmenler arasında yoksulluk ise yarıdan fazla, doğu bölgelerinde ise yüzde seksen… 430,000 genç seçmen geçici işlerde istihdam edilmiş, iş güvencesi istiyor; 3 milyon genç seçmen de bedelli askerlik beklentisinde… 60,000 genç doktor dış ülkelerde eğitim almış, diploma denkliği yok diye mesleğini icra edemiyor ve bu sorunun giderilmesini istiyor. Bu beklentilere sahip seçmen, aile üyeleri ile birlikte hesap edilirse, milyonlarca seçmen demek olur… OHAL uygulaması ile birlikte 2 milyona yakın seçmen değişik nedenlerle tutuklandı, hapse atıldı, işinden – okulundan oldu, kötü muameleye tabi tutuldu; aileleri ile birlikte düşünülürse, oy güçleri bayağı yüksek…
Bunlar genel seçmenlerle ilgili rakamlar; AKP’yi on altı yıldan beri iktidarda tutan seçmenine de bakmak gerek. Her üç AKP seçmeninin ikisi orta veya ilkokul eğitimli; dindar olanlar da aynı oranda ve beşte biri de aşırı dinci eğilimde… Çoğunluğu işçi, çiftçi, köylü, esnaf, emekli ve ev kadını olan AKP seçmeninin yüzde altmış kadarı fakirlik sınırında; AKP hükümetinin genel ekonomiyi iyileştireceğine dair inançları güçlü ama kişisel refahlarının artacağından şüpheliler… AKP seçmeninin sadece beşte biri ileriki günlerde ekonomik kriz bekliyor; onlara göre TL’nin değer kaybı dış güçlerin Erdoğan karşıtlığı operasyonu… AKP seçmenlerinin yarısı oyunu lidere bağlı olarak kullanır, üçte ikisi de partinin kimliğine göre; onların yüzde yetmişi yargıdan memnun - mesut…
AKP’ye oy veren her üç kişiden biri internet kullanmıyor, bu oran Türkiye genelinden daha yüksek… Ancak, internet kullanıcısı olan AKP seçmenlerinin yüzde doksandan fazlasının sosyal medya hesabı var. İnternet üzerinden haber izleyen AKP seçmeni yüzde yirmi, havuz medyasından haber izleyenler ise yüzde altmıştan fazla… Ama, AKP seçmenleri arasında ilginç davranış biçimi olanlar da var. Örneğin yüzde dördü anayasaya ‘Hayır’ dedi, yüzde ikisi de oy kullanmadı… Ayrıca yüzde sekiz AKP seçmeni Gezi olaylarını demokrasi ve özgürlüklerin ilerletilmesi için haklı bir eylem olarak görüyor.
Şimdi, bu kadar rakamdan ne sonuç çıkar?! Genç seçmen istihdam, iş güvencesi, paralı askerlik gibi konularda iktidar partisi tarafından tavlanabilir. Muhalefet bu konudaki farkı OHAL mağdurları ile kapatabilir. Fakirlik sınırındaki kesimleri iktidar partisi dini kadercilik ve cömert paketler dağıtarak yanına alabilir; muhalefet bunu Kürt ve alevi oyları toparlayarak kapatabilir.
Muhalefetin oy desteğinde fark yaratabileceği seçmen kaynağı AKP’ye oy veren seçmeni kendine çevirmesi ile olası ama bu seçmene de basın ve internet yolu ile ulaşmak zor… Meydan mitingleri ve kapı kapı dolaşmalar şart… Onun için muhalefet meydan mitinglerine iyicene asıldı; Erdoğan da meydan mitingleri ile seçmenini tutmaya çalışıyor. Ancak, oranları düşük de olsa, referandumda ve Gezi olaylarında farklı davranan AKP destekçilerini muhalefet ikna eder ve oylarını alabilirse, AKP’nin oy deposundan iki misli oy eksilmesi etkisini yaratabilir. Muhalefet, internet ve sosyal medya kullanıcısı olduklarını tahmin ettiği bu AKP seçmenlerini bu kanallardan yakalamaya çalışıyor.
Çok ciddi sonuçları olabilecek bir seçim; çok karmaşık seçmen yapısı… “Herşey mübah” anlayışlı iktidar güçleri; ilk kez bir seçimde yüksek enerji ve motivasyon ile fitillenen bir CHP ve diğer muhalefet partileri… Elinde anahtar ile dolaşan bir de HDP, “beni dışarda tuttunuz ama içinde bulunduğunuz çatının kilit anahtarı bende” dercesine… Ve bu anahtar parti, ötekileştirilen kitlelerin partisi, Türkiye’yi kimin yöneteceğine karar verecek olan parti durumunda… Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi dilemmaları ve çelişkileri daha etkili simgeleyen bir başka görüntü olamaz… “Hak yerini bulur” dercesine bir görüntü…
Ne olacak?! AKP seçmen profiline bakıldığında, AKP’nin on altı yıllık kesintisiz iktidarı yadırganmaz; Türkiye’nin son dönemlerde iyicene girdiği ekonomik kriz sarmalına bakıldığında ise, bu iktidarın devam etmeyeceği de yadırganamaz… Ekonomik bunalımın seçmen üzerindeki etkisi ‘savrulma’ ve hatta bu krize neden olanları ‘savurma’ yönünde olur. Dolayısıyla, AKP liderliğindeki Cumhur İttifakı’nın, meclis çoğunluğunu alamaması yüksek bir olasılık… Bu durumda Erdoğan, seçilse de, kaybetmiştir; Türkiye siyaset mekanizmasının ‘etkisiz elemanı’ haline gelecektir…
Bir son yorum daha… Fenerbahçe’nin yirmi yıllık başkanının değişimi, kitlelerde ‘değiştirme’ yönündeki özgüveni, isteği ve çabayı ateşleyebilecek bir olgudur… Kuzey Kıbrıs’ta Denktaş’ın statükosunun değişimi, 2000 yılı başlarında Ticaret Odası’ndaki yönetimin değiştirilmesi ile ateşlenmişti…
25 Haziran, siyasetteki güç odaklarının değişiminde başlangıç tarihi olacak gibi…