Türkiye 75 milyon nüfusu ve 770 bin km2’lik coğrafyasıyla dünyanın büyük ülkeleri arasındadır. Çok çeşitli kültürlerin yaşadığı bu coğrafyada maalesef sol hareketler yeterince gelişemedi.
Bunun başlıca nedeni askeri-faşist darbelerdir. Ama Türkiye sol hareketlerinin amip gibi sürekli bölünmesi ve sol grupların birbirlerini düşman olarak görmesi de gelişememenin başlıca nedenlerindendir.
12 Eylül Anayasası güya istikrar uğruna anti demokratik %10’luk seçim barajını dayatmış, bu sayede tek başına iktidar olan büyük partiler de bugüne kadar bu baraja dokunmamıştır.
12 Eylül sonrası dönemde merkez partileri bu baraj sayesinde kazandıkları fazladan milletvekillerini küçük partilerle bölüşmek istemediler ve her seçim öncesi eleştirdikleri %10’luk barajı seçimden sonra gündeme bile getirmediler.
Çok kültürlü Türkiye’de Kürt halkı neredeyse nüfusun beşte birini oluşturur. 12 Eylül’den sonra ilk kez 1990’lı yılların başında Erdal İnönü liderliğindeki CHP ile seçim işbirliği yaparak Meclis’e giren Kürt Milletvekilleri’nin dokunulmazlıkları kaldırılarak yaka paça tutuklanmışlardı.
Bu tarihten sonra Türkiye’nin güneydoğusunu terör esir aldı. İçsavaş onyıllarca sürdü. Nihayet 2000’li yılların başında Kürt hareketleri bağımsız adaylarla Meclis’e girmeyi başardı. Hatta Meclis’te grup kuracak sayıya ulaştı. Ancak parti olarak seçime girememeleri nedeniyle her seçimde çok sayıda Milletvekili kaybettiler.
Buna rağmen önceleri BDP, şimdilerde de HDP sayesinde hem güç kazandılar, hem Türkiye soluna da ışık oldular. Özellikle Ağustas ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri süreci bu harekete yeni bir ivme kazandırdı. Demirtaş’ın aldığı %10 civarında oy çok önemli idi. Üstelik bu oy sadece Kürt halkının değil, Türkiye sol güçlerinin de, her kesimden demokrat insanların da desteği ile alındı.
O dönemde de yazmıştım. Şimdi HDP artık Kürt partisi olmak yerine Türkiye partisi olmak için harekete devam etmelidir. Önümüzdeki genel seçimde de parti olarak seçime girip %10 barajını zorlamalıdır.
HDP bu kararı aldı. Seçime parti olarak giriyor. CHP bunu “AKP ile anlaştılar, baraja takılacaklar ve böylece AKP Anayasa’yı değiştirecek sayıyı yakalayacak” diye yorumladı.
Halbuki Sosyalist Enternasyonal üyesi olduğu halde bir türlü ulusalcılıktan kurtularak sol olamayan CHP’nin asıl endişesi bugüne kadar alternatifsiz olduğu için CHP’ye oy veren ilerici ve demokrat güçlerin bu kez anti demokratik barajı aşması için HDP’ye oy verecek olmalarıdır.
Türkiye sol hareketi şimdi yeni bir sınavla karşı karşıyadır. Ya ayrılıkları bir kenara bırakarak gerçekten demokratik bir Türkiye için HDP ile iş ve güçbirliği yapacaklar ya da bugüne kadar olduğu gibi küçük küçük partiler halinde devam edecekler.
Bu bir dönüm noktasıdır. Dün Birleşik Haziran Hareketi’ni oluşturan en önemli parti olan ve ilk olarak CHP ile seçim işbirliği görüşmesi yapan ÖDP’nin HDP ile görüşmesidir. Görüşmede Demirtaş, “AKP’yi geriletmek HDP’nin barajı aşmasına bağlı. Bunun yolu da CHP’nin alacağı oydan çok, bizim alacağımız oylardır. Seçimlerde ittifak yapalım” önerisini iletti.
ÖDP eşbaşkanı Alper Taş ise, “Birleşik Haziran Hareketi (BHH) içinde seçim siyasetiyle ilgili bir çerçeve metni tartışıyoruz. 28 Şubat ve 1 Mart günü BHH Yürütme Kurulu toplanacak, arkasından tavır açıklanacak. Biz de ÖDP olarak kendi pozisyonumuzu ona göre açıklayacağız. HDP ile çeşitli düzeylerde dayanışma içindeyiz” dedi.
Bu önemli gelişme Türkiye’nin demokratikleşmesi için eksik olan sol için yeni bir başlangıçtır.
Şimdiden hayırlı olsun...